kaybolan yıllarım

YENİ SİTE ADRESİMİZ İÇİN TIKLAYIN...

“ÂLİMLER YERYÜZÜNÜN IŞIKLARIDIR, IŞIK TUTAN KANDİLLERİDİR, KARANLIKLARI AYDINLATAN NURLARIDIR.” (“HZ.MUHAMMED S.A.V):

Ailene namazı emret;
kendin de ona sabırla devam et.
Senden rızık istemiyoruz;
(aksine) biz seni rızıklandırıyoruz.
Güzel sonuç, takvâ iledir. (TAHA/132)


 
мαя∂ιηℓι мємєт şιяιη
мαя∂ιηℓι мємєт şιяιη  
  ANA SAYFA
  RESULULLAHIN DİLİNDEN DUALAR
  EN GÜZEL DİNİ RESİMLER
  KUR'AN-I KERİM DİNLE
  DİNİ SLAYT RESİMLER
  EFENDİMİZİN MUCİZELERİ
  YA NEBİ (S.A.V.)
  ANNE VE BABAYA SAYGI ADABI
  EFENDİMİZ (S.A.V)'E SALAVAT
  ZİNA
  İLAHİLER
  YASİN-İ ŞERİF
  NAMAZIN RÜKÜNLERİ
  MEVLANA ÖĞÜDÜ
  DİNİ SUALLER
  DUALAR
  ALLAH C.C DİYOR Kİ:
  NAMAZ NEDİR?
  HZ. MUHAMMED S.A.V. HAYATI
  BİR ANNENİN GENÇ KIZINA TAVSİYESİ
  10 ŞEY
  AĞLATMAK
  NEFSE ZULÜM
  AZRAİL
  ANA BABA
  ŞEYTAN
  CENNET VE CEHENNEM
  BAYANLAR İÇİN NAMAZ KILIMI
  HADİSLER
  ALLAH DOSTLARI
  ORUÇ VE FAYDALARI
  BÜYÜK GÜNAHLAR
  Büyük Günahları Doğuran Altı Günah
  İÇKİLER VE UYUŞTURUCULAR
  DİN NEDİR?
  İSLAM DİNİ NEDİR?
  İMAN NEDİR?
  ALLAH'a iman
  MELEKLERE İMAN
  PEYGAMBERLERE İMAN
  KİTAPLARA İMAN
  AHİRETE İMAN
  KAZA VE KADERE İMAN
  MİRAÇ KANDİLİ
  REGAİP KANDİLİ
  BERAT KANDİLİ
  KADİR GECESİ
  MEVLİT KANDİLİ
  KIYAMET
  NASİHATLAR
  CİNLER
  SUAL VE CEVAP
  HANIMLAR İÇİN ÖZEL DİNİ BİLGİLER
  İSLAMİ BİLGİLER
  OKUL ÖNCESİ MİNİKLER İÇİN
  KUTLU DOĞUM VE MEVLİD KANDİLİ
  ESMA-UL HÜSNA
  VEDA HUTBESİ
  :::M:Ş:T:::
  İSLAM TARİHİ
  NAMAZ VAKTİ
  4 BÜYÜK MELEK
  A'RAF
  KULAĞIMIZA KÜPE OLACAK SÖZLER
  HZ EYÜP (A.S) FİLM
  PEYGAMBERİMİZİN İKİ GÜLÜ(KERBELA) NİHAT HATİPOĞLU
  ÖLÜM KIYAMET VE AHİRET
  YILDIRIM HAN VE EMİR SULTAN (EVLİYA FİLMİ)
  RESULULLAH'A MEKTUP
  VEYSEL KARANİ
  HZ MUHAMMED (S.A.V)'İN BABASI
  HZ MUHAMMED (S.A.V) HAYATI
  KIYAMETİN BÜYÜK ALAMETLERİ ÇIKMAYA BAŞLADI
  İSLAM-TARİHİ
  GÜZEL VE DİNİ SÖZLER
  HZ(MUHAMMED)S.A.V'İN VEDA HUTBESİ
  CENNET
  ORUCU BOZAN VE BOZMAYAN DURUMLAR
  PEYGAMBERİMİZ(S.A.V) GÜZELLİĞİ
  İLAHİ KLİP
  SON DAKİKA HABERLERİ
  RESİMLERİM
  Galeri
  :::OYUNLAR:::
  SPOR
  ANKET
  ILETISIM
  SİTE YÖNETİCİLERİ
  PEYGAMBERLERİN NİTELİKLERİ
  CUMA NAMAZI
  CENAZE NAMAZI
  NAFİLE NAMAZLARI
  KAZA NAMAZI
  TERAVİH NAMAZI
  HASTA NAMAZI
  KUTUPLARDA NAMAZ
  NAMAZIN EDEBİ
  NAMAZ VAKİTLERİ
  NAMAZ ve SAĞLIK
  İMAMLIK VE CEMAAT
  NAMAZLAR VE NİYET
  NAMAZIN ESRARI
  NAMAZIN TERKİ CEZASI
  Namaz Bibliyografya
  EZAN DUASI
  BİR UYARI
  MİNİ SÖZLÜK
  Ziyaretçi defteri
komik
SUAL VE CEVAP

KUR'AN-I KERİM

Soru 1 : Kur’an’ı Kerim kaç yılda inmiş, tamamlanmıştır?
Cevap : Kur’an’ı Kerim 22 sene, 2 ay, 22 günde inmiştir.
Soru 2 : Allah(c.c.)’ın dilediği şeyleri Peygamberlerine bildirmesine ne denir?
Cevap : Vahy denir.
Soru 3 : Kur’an’ı Kerim’de bulunan, adetleri 114 tane olan müstakil bölümlerine ne denir?
Cevap : Sure ismi verilir.
Soru 4 : Kur’an’ı Azimüşşan’da bulunan sureleri meydana getiren cümlecik yada bir kaç kelimeden oluşan, 6666 adet varolan Allah kelamlarına ne ad verilir?
Cevap : Ayet denir
Soru 5 : Kur’an’ı Kerim tek kitap olduğu gibi, tek ciltte toplanmıştır. Kur’an’ı Kerim’in sayfalarını toplayan cilde verilen ve yalnız Kur’an’a ait olan özel isme ne denir?
Cevap : Mushaf adı verilir.
Soru 6 : Kur’an’ı Kerim ayet ayet, sure sure inerken o gün için mevcut bulunan kemik parçası veya düz, yassı olan şeyler üzerine yazılırdı. Daha sonra tek bir kitap haline getirildi. İşte yüce kitabımızı ilk olarak kim zamanında ve nasıl Mushaf haline getirildi?
Cevap : Hz. Ebu Bekir zamanında Zeyd b. Sabit tarafından Mushaf haline getirildi
Soru 7 : Kur’an’ı Kerim insan gücünün imkan verdiği ölçüde anlamayı gaye edinen ve geniş şekilde açıklayan, gerektiğinde yorumlayan eserlere ne ad verilir?
Cevap : Tefsir denir.
Soru 8 : Tefsir yapan alime ne ad verilir?
Cevap : Müfessir adı verilir.
Soru 9 : Tefsir çeşitleri kaçtır ve nelerdir?
Cevap : Tefsir çeşitleri ikidir;
a- Rivayet tefsiri : Ayet ve hadislerle açıklama yapılan tefsirlerdir.
b- Dirayet tefsiri : Ayet, hadis ve akli, felsefi, güncel yorumlarla yapılan tefsirdir.
Soru 10: Ayeti celilelerin mana ve ilahi işaretlerini, insan aklının imkanı ölçüsünde yapılan tercümelere ne ad verilir?
Cevap : Meal adı verilir.
Soru 11: Kur’an’ı Kerim Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’e nerede ve ne zaman nazil olmaya başlandı?
Cevap : Mekke yakınlarında Hira mağarasında, 610 yılı Ramazan ayında nazil olmaya başladı.
Soru 12: Allah (c.c.)’ın varlığını ve birliğini, doğmadığını ve diğer özelliklerini özlü bir şekilde anlatan ve buna kısaca Tevhit suresi denilen surenin adı nedir?
Cevap : İhlas suresi
Soru 13: Hz. Muhammed (s.a.v.)’e Nur dağında inmeye başlayan ve 23 senede tamamlanan, Arapça olarak indirilen ve tevatür yoluyla bize ulaşan, okunması dahi ibadet olan, dünyevi ve uhrevi tüm meseleleri bildiren, Allah (c.c.)’ın kelamına ne ad verilir?
Cevap : Kur’an’ı Kerim denir.
Soru 14: Kur’an’ı Kerim’de bir takım ayetler vardır ki; bunlardan birini okuyan veya işiten her mükellef için secde etmek vaciptir. Bu secdeye ne ad verilir ve Kur’an’da kaç defa zikredilmiştir?
Cevap : Tilavet secdesi denir ve Kur’an’da 14 defa zikredilmiştir.
Soru 15: Peygamber efendimiz (s.a.v.)’in 13 yıllık Mekke döneminde ve 10 yıllık Medine hayatında Kur’ân’ı Kerim’in tamamı indirilmiştir. Mekke ve Medine yaşantısında bildirilen surelere verilen isim nedir?
Cevap : Mekke döneminde inen surelere MEKKİ, Medine döneminde inen surelere MEDENİ sure adı verilir.
Soru 16: Kur’an’ı Kerim’de hakkında en çok ayet inen kavim hangisidir?
Cevap : İsrail oğulları.
Soru 17: Kur’an’ı Kerim’deki ilk surenin ismi nedir?
Cevap : Fatiha suresi.
Soru 18: Kur’an’ı Kerim’deki son sure hangisidir?
Cevap : Nas suresi.
Soru 19: Kur’an’ı Kerim’in kalbi olarak zikredilen surenin ismi nedir?
Cevap : Ya-sin suresi.
Soru 20: Kur’an’ı Kerim’deki en uzun sure hangisidir?
Cevap : Bakara suresi.
Soru 21: Kur’an’ı Kerim’deki en kısa sure hangisidir?
Cevap : Kevser suresidir.
Soru 22: Kur’an’ı Kerim’de besmele kaç defa zikredilmiştir?
Cevap : 114 defa.
Soru 23: Kur’an’ı Kerimde ismi geçen sahabe kimdir?
Cevap : Hz. Zeyd (r.a.).
Soru 24: Hurf’u Seb’a nedir?
Cevap : Kur’an’ı Kerim’in yedi harf üzerine inmesidir.
Soru 25: Kur’an’ı Kerim’in hangi suresinin her ayetinde “ALLAH” kelimesi vardır?
Cevap : Mücadele suresi.
Soru 26: Allah (c.c.) kelimesi Kur’an’da kaç defa zikredilmiştir?
Cevap : 2697 defa.
Soru 27: Kur’an’ı Kerim’de tek ismi zikredilmiş kadın kimdir?
Cevap : Hz. Meryem.
Soru 28: Kur’an’ı Kerim’in son inen ayeti hangi surenin kaçıncı ayetidir?
Cevap : Maide suresinin 3. Ayetidir.
Soru 29: Kur’an’ı Kerim’de surelerin başında besmele vardır. Ama bir surenin başında besmele yoktur. Hangi surenin başında besmele yoktur?
Cevap : Tövbe suresi.
Soru 30: Hangi surede besmele iki defa zikredilmiştir?
Cevap : Neml suresi.
Soru 31: Kur’an’ı Kerim’i tefsir eden alimlerimizden üç tanesinin ismini yazınız. Cevap : Ömer Nasuhi Bilmen, Seyyit Kutup, Bursalı İsmail Hakkı, Muhammet Ali Sabuni, Mevdudi, Mahmut Ustaosmanoğlu, Elmalılı Hamdi Yazır, Konyalı Mehmet Vehbi Efendi. Soru 32: Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’e göre hangi sureyi okumak Kur’an’ı Kerim’in üçte birini okumaya bedeldir?
Cevap : İhlas suresi
. Soru 33: Kur’an’ı Kerim’de konuştuğundan bahsedilen böcek hangisidir?
Cevap : Karınca.
Soru 34: Kur’an’ı Kerim’i usulüne göre okumayı belirleyen kuralların tümüne ne ad verilir?
Cevap : Tecvit.
Soru 35: Sahabeler karşılaştıklarında ve ayrılacakları zaman birbirlerine devamlı olarak okudukları bir sure vardı. İmamı Şafi hazretleri “Kur’an’dan sadece bu sure nazil olsaydı, insanlara dünya ve ahiret mutluluğu için yeterdi.” Diyerek manasını ve önemini anlattığı bu surenin ismini ve manasını söyleyiniz.
Cevap : Asr suresi. Manası; “Asra yemin olsun ki, muhakkak insanlar hüsran içindedir (zarardadır). Ancak iman edip salih amel işleyenler, birbirine hakkı ve sabrı tavsiye edenler bunların dışındadır.”
Soru 36: Kur’an’ı Kerim Peygamber Efendimize nerede ve ne zaman nazil olmaya başlamıştır?
Cevap : Mekke yakınlarında Hira mağarasında, 610 yılı Ramazan ayında nazil olmaya başlamıştır.
Soru 37: Ayet el Kürsi hangi surededir
? Cevap : Bakara suresinde.
Soru 38: Allah’ü Teala kimin suçsuz olduğuna dair ayet indirmiştir?
Cevap : Hz. Aişe (r.anh.).
Soru 39: Hüküm ayetleri Mekke’de mi yoksa Medine’de mi nazil olmuştur?
Cevap : Medine’de.
Soru 40: Kur’an’ı Kerim'de kaç cüz vardır?
Cevap : 30 cüz.
Soru 41: Kur’an’ı Kerim’deki en uzun ayet hangisidir?
Cevap : Bakara suresi 282. Ayetidir.
Soru 42: Kur’an’ı Kerim’in ilk okunduğu mescit hangisidir?
Cevap : Medine’de “Beni Zerik” mescidi.
Soru 43: Kur’an'ı Kerim’de “Cennet” kelimesi kaç defa zikredilmiştir?
Cevap : 66 defa.
Soru 44: Kur’an’ı Kerim’de “cehennem” kelimesi kaç defa zikredilmiştir?
Cevap : 126 defa.
Soru 45: Bakara suresinden sonra hangi sure gelir?
Cevap : Al-i İmran suresi.
Soru 46: Mekke’de Kur’an’ı Kerim’i ilk kez açıktan okuyan kimdir?
Cevap : Abdullah bin Mesut (r.a.).
Soru 47: Kur’an’ı Kerim’e göre insanlar ve cinler niçin yaratıldı?
Cevap : Yalnız Allah’a kulluk etmeleri için.
Soru 48: Kur’an’ı Kerim’de en yüce sure hangisidir?
Cevap : Fatiha suresi.
Soru 49: Kur’an’ı Kerim hangi halife zamanında “Mushaf” halinde toplandı?
Cevap : Hz. Ebu Bekir (r.a.).
Soru 50: Kur’an’ı Kerim hangi halife zamanında çoğaltılıp dağıtıldı?
Cevap : Hz. Osman (r.a.).
Soru 51: Kitap, Furkan, Mushaf, Bürhan, Hablullah, Hablülmetin, Kelamullah, Zikr, Hüda, Nur, Şifa hangi kutsal kitabın isimleridir?
Cevap : Kur’an’ı Kerim’in.
Soru 52: “Hepiniz topyekün Allah’ın ipine sarılın, ayrı ayrı olmayın”. Ayette geçen “Allah’ın ipi” tabirinden kastedilen nedir?
Cevap : Kur’an, Kur’an hükümleri, Mesajullah.
Soru 53: Halife Hz. Ebu Bekir’in emriyle kitap haline getirilen Kur’an’ı Kerim’i toplama komisyonunun başkanı olan sahabe kimdir?
Cevap : Hz. Zeyd bin Sabit.
Soru 54: Kur’an’ı Kerim’de din kelimesi hangi manada kullanılmıştır?
Cevap : Ceza, mükafat, hüküm, hesap.
Soru 55: Fatiha suresinde sapanlar olarak nitelendirilenler kimlerdir?
Cevap : Hıristiyanlar.
Soru 56: Hz. Ömer Rasülullah’ın arkasında namaz kılarken hangi ayet okunurken hiddete kapılarak yüksek sesle “Ben orada olsaydım, mutlaka Firavunun boynunu vururdum” demiştir?
Cevap : Naziat suresi.
Soru 57: Peygamber Efendimiz (s.a.v.) kendisine Fussulet suresini okurken sarılıp etkilenen ve İslam’ı kabul ederim korkusuyla, eliyle Peygamber (s.a.v.)’in ağzını kapayarak; “Aramızdaki yakınlık adına rica ederim, daha okuma” diyen kişi kimdir?
Cevap : Utbe b. Rabia.
Soru 58: Tebuk seferine katılmadığı için Peygamberimiz (s.a.v.) ve ashabın kendisiyle (hakkında ayet nazil oluncaya kadar) 50 gün konuşmadığı sahabe kimdir?
Cevap : Kab b. Malik.
Soru 59: İfk hadisesini açığa çıkaran ayet hangisidir?
Cevap : Nur suresi ayet 11 ve 12.
Soru 60: Bildiğiniz gibi Kur’an’ı Kerim 30 cüzden müteşekkildir. Her müslümanın yatarken okuması tavsiye edilen “Muavizeteyn” surelerinin isimleri nelerdir?
Cevap : Felak ve Nas sureleri.
Soru 61: Peygamberimiz (s.a.v.)’in genellikle yatsı namazında okuduğu sure hangisidir?
Cevap : Vettini suresi.
Soru 62: Peygamberimiz (s.a.v.)’in sıkıntı anında okuduğu sure hangisidir?
Cevap : Elemneşrah suresi.
Soru 63: Peygamberimiz (s.a.v.) kıyamet günü cennette bizzat okuyacağı sure hangisidir?
Cevap : Muhammed suresi.
Soru 64: Kıyamet günü Allah (c.c.)’ın bizzat okuyacağı sure hangisidir?
Cevap : Rahman suresi.
Soru 65: Ayeti kerimelerle iktidara yürüyüş ve gerçekleştirilmesi hangi surede ve kim örnek alınmıştır?
Cevap : Yusuf suresi ve Yusuf (a.s.) örnek alınmıştır.
Soru 66: Abdestin farz olduğunu belirten ayet hangisidir?
Cevap : Maide suresi 5 ve 6.
Soru 67: Osmanlı Devletinin son dönemlerinde yetişmiş İslam bilginlerindendir. Kadı yetiştiren Mektebi Nüvvab’ı bitirmiş, Beyazıt medresesinde dersler vermiştir. Meşihat Dairesi’ndeki görevinin yanında Mektebi Nüvvab, Mektebi Mülkiye, Medrese tül Vaizin ve Medrese-i Süleymaniye’de dersler vermiştir. 2. Meşrutiyetin ilanından sonra Antalya’dan mebus seçilmiş ve özellikle 2. Abdülhamid’in tahttan indirilmesiyle ilgili hal fetvasının yazılmasında oynadığı rolle tanınmıştır. İttihat ve Terakki cemiyetinin ilim şubesinde de görev almıştır. Cumhuriyetin ilanından sonra Ankara İstiklal Mahkemesinde de yargılanmış ve berat etmiştir. Diyanet İşleri Başkanlığının kendisinden istediği Kur’an tefsirini Hak Dini Kur’an Dili adıyla yazmıştır. Bu İslam alimi kimdir?
Cevap : Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır.
Soru 68: Seyyit Kutub’un tefsirinin adını söyleyiniz.
Cevap : Fizilali Kur’an.
Soru 69: Muhammed Hamdi Yazır’ın tefsirinin adını söyleyiniz.
Cevap : Hak Dini Kur’an Dili.
Soru 70: Kur’an’ı Kerim’in bir çok adı vardır. Furkan, Kitap, Zikir, Tenzil bunlar arasındadır. Kur’an’ın birde sıfatları vardır.
Bunlardan bazılarıda, Mübin, Kerim, Nur, Hüda, Rahmet, Şifa, Mev’ize, Büşra, Beşir, Nezir ve Aziz’dir.
Bu isim ve sıfatlara göre Kur’an’ı Kerim’in dikkat çeken beş hususu vardır.
1- Tedricen, ayet ayet, sure sure inmiştir.
2- Vahiy ile Cebrail vasıtasıyla getirilmiş olması.
3- Hem lafzı hem de manasıyla mucize olması.
4- Allah’ın kelamı olması, söylemediğimiz
5. Hususu da siz söyleyiniz. Cevap : Kendisi ile ibadet edilmesi.
Soru 71: Allah’ü Teala her dönemde bir şeriat (bir kitap) indirmiştir. Kur’an’ Kerim son peygamberin kitabıdır.
Büyün insanların barış içersinde insanca yaşayacakları bir ortamı meydana getiren ve ahiret saadetinin teminatı olan bu kitabın 114 suresi bulunmaktadır. Okundukça ve yaşandıkça insanlığı yücelten ayetler Mekki ve Medeni olarak ikiye ayrılır. Bütün insanlığın uymakla mükellef olduğu Mekki ve Medeni ayetlerin konusu nedir?
Cevap : Mekki ayetlerin konusu “İtikat”, Medeni ayetlerin konusu ise “Hüküm”dür.
Soru 72: Kur’an’ı Kerim’de “Zehraveyn”(iki çiçek manasına gelen) diye bilinen iki sure vardır. Bu surelerin ikiside Medeni surelerdir. Konusu ise hüküm ayetleridir. Bu iki surenin adını yazınız. Cevap : Bakara ve Al-i İmran sureleridir. Soru 73: Hanımı ve kendisi büyük İslam düşmanlarındandır. Karı koca bu iki kişinin dünyada iken kazandıklarının kendilerini kurtarmayacağını, cehennemde de kendilerinin elim bir ateşin vadedildiği ve adamın hanımının ise cehennemde odun taşıyılıcığı yapacağını konu eden sure hangi suredir?
Cevap : Tebbet (veya Mesed veya Lehep) suresidir.
Soru 74: Kur’an’ı Kerim Berat gecesi indirilmiştir. Hadid suresi 23. Ayette de “Dünyada olacak her şey, dünya yaratılmadan evvel, ezelde “oraya” yazılmış, takdir edilmiştir. Bunu size bildiriyoruz ki, hayatta kaçırdığınız fırsatlar için üzülmeyesiniz ve kavuştuğunuz kazançlardan, Allah’ın gönderdiği nimetlerden mağrur olmayasınız. ” Denilmektedir. İfadelerde geçen “oraya” kelimesi neresi anlamına gelmektedir?
Cevap : Levh-i Mahfuz.
Soru 75: Sevapta ve günahta en küçük bir şeyin unutulmayacağı hangi ayetle anlatılır?
Cevap : Zilzal suresi 7 ve 8 ayetler
Soru 76: Mealini okuyacağımız ayet hangi surededir? Allah’ü Teala buyuruyor ki; “Ey insanlar! Zannın çoğundan sakınınız. Zira zannın çoğu günahtır. Birbirinizin suçunu araştırmayınız. Kimse kimseyi çekiştirmesin. Hangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır? Ondan tiksinirsiniz. Allah’tan sakının. Şüphesiz Allah tövbeleri daima kabul edendir, acıyandır.”
Cevap : Hucurat suresi.
Soru 77: Kur’an’ı Kerim İslam dünyasında 7 kıraat üzere okunmaktadır. Bizim şu anda elimizde bulunan ve okuduğumuz Kur’an’ı Kerim hangi kıraat imamının rivayeti üzerine yazılmıştır?
Cevap : Kıraatı Asım
Soru 78: Namaz mü’mini kötülüklerden alıkoyar. Kul Rabbine en yakın halini secdede yaşar. Ve o kulun miracıdır. Kul namazı ile terbiye olur. Kur’an’ı Kerim’de de Allah (c.c.), zekat, kurban ve benzeri ibadetleri namaz ile birlikte zikretmiştir. Çünkü kul namaz ile zekatını verir, kurbanını keser hale gelecektir. Peygamberimiz (s.a.v.)’in gözümün nuru dediği bu güzel ibadet Kur’an’ın hangi suresinde Kurban ile beraber zikredilmiştir?
Cevap : Kevser suresi
Soru 79: 1632 yılında “dünya dönüyor” dediği için idamla yargılanan Galile Galileu’dan 1000 yıl önce dünyanın döndüğünü haber veren Kur’an ayeti hangisidir?
Cevap : Yasin 40
Soru 80: Aşağıda bazı özellikleri ile tanımaya çalışacağımız sure Kur’an’ı Kerim’de hangi suredir?
a-Bu sure Medenidir,
b-Ey iman edenler niçin yapmadığınızı söylersiniz,
c-Allah yolunda bir bütünlük içinde cihadı emreder,
d-İsa (a.s.) diliyle, Peygamberimizin Ahmet ismi ile müjdelenmesi,
e-Kafirler istemese de Allah (c.c.)’ın nurunu tamamlayacağı,
f-İman ve cihadın elim bir azaptan kurtaracak karlı bir ticaret yolu olduğu, bu surenin bazı özelliklerindendir.

Cevap : Saf suresi.
Soru 81: Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir yılda en büyük destekçileri olan hanımını ve amcası kaybetmişti. Peygamber efendimiz (s.a.v.) ve bütün müslümanlar üzülmüşlerdi. Bu yıl siyer kitaplarında hüzün yılı olarak zikredilmiştir. Peygamberimizi ve müslümanları teselli etmek için Allah (c.c.) üç sure indirmiştir. Bu surelerin isimleri nelerdir?
Cevap : Yusuf, Hud ve Yunus sureleri.
Soru 82: Kur’an’ı Kerim’de yer alan bazı surelerin iki veya daha fazla isimleri vardır. Bunlardan biri de Mü’min suresidir. Mü’min suresinin diğer ismi nedir?
Cevap : Gafir suresi.
Soru 83: Muavizeteyn surelerinin isimleri nedir?
Cevap : Felak ve Nas sureleri.


HADİS


Soru 1 : Rasülullah (s.a.v.) Efendimizin takip edip uyguladığı dini yol ve tutumlara ve bunları genel prensipler çerçevesi içinde ümmetine uygulamasını emrettiği söz ve fiillere ne ad verilir?
Cevap : Sünnet.
Soru 2 : Hadis-i Şerif ne demektir?
Cevap : Sünnetlerin sözle ifade edilmesine denir.
Soru 3 : Söz bakımından Peygamberimiz (s.a.v.)’e anlam bakımından Allah (c.c.)’e ait olan hadislere ne ad verilir?
Cevap : Kutsi Hadis.
Soru 4 : Sünnetin çeşitleri nelerdir kısaca izah ediniz
. Cevap : Üç çeşittir.
a- Kavli sünnet; Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in sözleridir.
b- Fiili sünnet; Peygamber efendimiz (s.a.v)’in yaptığı iş ve hareketlerdir.
c- Takriri sünnet; Peygamber efendimiz (s.a.v.)’in işaret ettiği veya sükut ettiği işlerdir.
Soru 5 : Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in Hadis-i Şerifleri’nin büyük bir çoğunluğu “Kütübü Sitte” olarak bilinen altı hadis kitabındadır. Bu altı kitabı yazarlarıyla birlikte söyleyiniz.
Cevap : a- Sahih-i Buhari. Yazarı: İmam Buhari,
b- Sahih-i Müslim. Yazarı: İmam Müslim,
c- Sünen-i Ebu Davut. Yazarı: Ebu Davut
, d- Sünen-i İbni Mace. Yazarı: Abdullah İbni Mace,
e- Sünen-i Tirmizi. Yazarı:İsa İbni Sevre Et-Tirmizi,
f-Sünen-i Nesei. Yazarı: Ebu Abdullah En-Nesei.
Soru 6 : İslam aleminin en büyük muhaddisidir.(hadis alimidir.) Hicri 194-256 senelerinde yaşamış, babası İsmail Bin İbrahimdir. 16 yaşında iken iki büyük hadis kitabını ezberledi. İlmini Mekke’de tahsil etti. Daha 18 yaşında iken hadis ravileri ile ilgili hadis kitabı yazdı. Daha sonraki 16 yıllık yaptığı çalışma ile “El-Cami’üs Sahih” adlı büyük hadis kitabını yazdı. Kendisi “Sahih adlı kitabımı altı yüz bin hadisten seçtim. Yazdığım her hadis için iki rekat namaz kıldım.” diye söz eden ve kitabında 7275 sahih hadis bulunan, Kur’an’ı Kerimden sonra en büyük kaynak kabul edilen Sahih-i Buhari adlı kitabın müellifi kimdir?
Cevap : İmam Buhari hazretleridir.
Soru 7 : Sahih-i Buhari ve Sahih-i Müslim’den sonra en büyük hadis kitabı sayılan Ebu Davut isimli eserin yazarı olan muhaddisimizdir. 888 miladi yılında Basra’da doğmuştur. 500.000 Hadis-i Şerif içinden 4800 hadis-i şerifi kitabına almış, hocası Ahmet Bin Hambel’e gösterip onun takdirini kazanmıştır. Kitabı Kütübü Sitte’nin 3. Kitabı olarak bilinir. Eserindeki tüm hadisleri İslam hükümlerine ait hadisler olan muhaddisimiz kimdir?
Cevap : İmam-ı Ebu Davut.
Soru 8 : “Riyazü-s Salihin” adlı hadis kitabının yazarı kimdir?
Cevap : İmam Muhyiddin en-Nevevi’dir.
Soru 9 : Kur’an’ı Kerim ve Sahih-i Buhari’den sonra en değerli kaynak olan Sahih-i Müslim’in müellifidir. Hicaz, Mısır, Suriye, Irak, İran ve Türkistan’ı dolaşarak hadis topladı. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in buyurduğu her sözü en sağlam kaynaklara dayanarak aldı, ezberledi ve kitabına yazdı.30.000 hadisi şerifi topladı ve inceledi. Kitabı Kütübü Sitte’nin 2. Olan hadisi şeriflere ve Allah’ın Rasülüne aşık olan bu büyük muhaddisimiz kimdir?
Cevap : İmamı Müslim.
Soru 10: Kur’an’ı Kerim’den sonra kaynak olan Kütübü Sitte’den Süneni Nesai’nin müellifidir. Asıl adı Ahmet Bin Şuayb, lakabı Ebu Abdurrahman’dır. Şam, Horasan, Irak, Hicaz, Cezire ve Mısır’ı dolaşıp hadis topladı ve kitabını yazdı. Bundan başka içersinde hiç bir zayıf hadisin bulunmadığı “Mücteba” isimli eserini yazdı. Ömrü boyunca Davut (a.s.) gibi bir gün yiyip bir gün oruç tutan bu muhaddisimiz kimdir?
Cevap : İmam-ı Nesai
Soru 11: Asıl ismi İsa Bin Ebu Muhammed olan, Horasan, Hicaz ve Irak’ı baştan sona kadar dolaşarak hadis toplayıp, Kütübü Sitte’den Süneni Tirmizi’yi yazmış muhaddisimiz kimdir?
Cevap : İmam-ı Tirmizi
Soru 12: En çok hadis rivayet eden sahabe kimdir?
Cevap : Ebu Hureyre (r.a.)
Soru 13: Müttefekun Aleyh ne demektir?
Cevap : Buhari ve Müslim’in bir hadis üzerindeki ittifakıdır.(Görüş birliğidir).
Soru 14: Mevzu hadis ne demektir?
Cevap : Peygamber Efendimiz(s.a.v.)!in ağzındanmış gibi uydurulan gerçek olmayan sözlerdir.
Soru 15: Kadın sahabelerden en çok hadis rivayet eden kimdir?
Cevap : Hz. Aişe (r.anha)’dır.
Soru 16: Senet nedir?
Cevap : Hadis-i Şerif’i rivayet eden kişiler zinciridir.
Soru 17: Metin neye denir?
Cevap : Senetten sonraki Peygamberimiz (s.a.v.)’in sözleridir.
Soru 18: Ravi kimdir?
Cevap : Peygamber Efendimiz(s.a.v.)’in söz ve fiillerini rivayet eden her kişiye ravi denir.
Soru 19: Hadis nedir?
Cevap : Peygamberimiz (s.a.v.)’e isnat edilen sözler, fiiller, sıfatlar ve peygamberimizin görüpte sustuğu şeylerdir.
Soru 20: Ebu Hureyre’nin asıl adı nedir?
Cevap : Abdurrahman Bin Sahr’dır.
Soru 21: Sahih-i Müslim’de kaç hadis vardır?
Cevap : Tekrarlar dışında 4.000 hadis.
Soru 22: Tabiin kimdir?
Cevap : Sahabeden sonra gelen ve onlarla sohbet edenlerdir.
Soru 23: Kaç çeşit hadis vardır?
Cevap : Üç çeşit; Mütevatir, Meşhur ve Ahat
. Soru 24: Peygamberimiz (s.a.v.)’in bizzat söylediği sözlere ne ad verilir?
Cevap : Kavli sünnet.
Soru 25: Peygamberimiz (s.a.v.)’in yaptığı işlere ve bu ibadetlere ne isim verilir?
Cevap : Fiili sünnet.
Soru 26: Peygamberimiz (s.a.v.)’in görüpte men etmediği söz ve davranışlara ne ad verilir?
Cevap : Takriri sünnet.
Soru 27: Hadis ilminde molla kime denir?
Cevap : 2.000’den fazla hadis ezberleyene denir.
Soru 28: Adalet ve zabt sahibi ravilerin kesiksiz bir senetle bir birinden rivayet ettikleri, illetli ve şaz olmaktan uzak hadise ne ad verilir?
Cevap : Sahih hadis.
Soru 29: Mevzu hadis uydurma sebepleri nelerdir?
Cevap : a- Mezhep, kabile ve milletini müdafa etmek gayreti.
b- İslam düşmanlığı,
c- Şahsi menfaat kaygısı,
d- Yöneticilere yaklaşma arzusu.
Soru 30: Hadisi rivayet eden ravide aranan şartlar nelerdir?
Cevap : a- Müslüman olmak,
b- Adaletli olmak,
c- Zabt sahibi olmak,
d- Akıl ve baliğ olmak.
, Soru 31: Ayet okumak kaydı ile Peygamberimiz (s.a.v.)’in Allah Teala şöyle buyurmuştur diyerek, Allah Teala’ya izafe ettiği hadislere ne ad verilir?
Cevap : Kutsi Hadis.
Soru 32: Peygamberimiz (s.a.v.)’in kendisine intikal eden bir olay karşısında susarak cevap vermesine ne ad verilir?
Cevap : Takriri sünnet
Soru 33: Sahih 6 hadis kitabı olan Kütübü Sitte’nin sonuncusu olan hadis kitabının sahibi Ebu Abdullah Bin Yezit hicri 209, miladi 824 yılında Kazvin’de doğdu. Arap dili ve edebiyatı üzerine derinleşti. Daha sonra tüm çalışmalarını hadisi şerifler üzerinde yoğunlaştırdı. En güvenilir ravi ve hadisleri bulmak üzere Irak, Arabistan, Suriye ve Mısır gibi İslam beldelerini gezdi. Sonuçta topladığı hadisi şerifleri sünen isimli eserinde birleştirdi. Eseri tertibi tekrardan uzak ve kısa oluşuyla tanınmaktadır. Bu büyük muhaddis hicri 273, miladi 886 yılında vefat etmiştir. Esas ismini verdiğimiz halk arasında yazdığı eserin adıyla anılan imamı tanıdınız mı?
Cevap : İmam İbni Mace.
Soru 34: Söz, fiil, takrir ahlaki ve fiziki vasıf olarak Peygamberimiz (s.a.v.)’e izafe edilen her şeyin yazılı metnine ne denir.
Cevap : Hadis
Soru 35: Kaç çeşit sünnet (hadis) vardır?
Cevap : 3, (kavli, fiili ve takriri)
Soru 36: Bir diğerinden almak ve nakletmek şartıyla, hadisi rivayet eden kişilerin Rasulüllah (s.a.v.)’a kadar sıralandığı kısma ne ad verilir?
Cevap : Senet.
Soru 37: Görme ve duymaya dayanarak nesilden nesile nakledilen hadislere ne ad verilir?
Cevap : Mütevatir hadis.
Soru 38: Hadisin sözlük anlamı aşağıdakilerden hangisidir?
Cevap : Yeni.
Soru 39: Peygamberimiz (s.a.v.)’in sözlerine, fiillerine, takririne (hoşgörüsüne), yaratılışındaki ve ahlakındaki sıfatlarına hadis denir. Peygamberimizin bu hadisleri iki bölümden oluşmaktadır. Kur’an’ı Kerim’in anlaşılmasında bize büyük bir ışık tutan, müslümanların hayatını kolaylaştıran hadislerin bu iki bölümünden biri senettir. Diğerini siz söyleyiniz.
Cevap : Metin.
Soru 40: Hadisi şerifler kitaplarımıza geçinceye kadar hangi şekillerde rivayet edilmiştir?
Cevap : Lafsan ve manen.
Soru 41: Adalet ve zabt sahibi ravilerin muttasıl senetlerle rivayet ettikleri, şazz ve muallel olmayan hadislere ne ad verilir?
Cevap : Sahih hadis.
Soru 42: Arapça bir kelime olup, genellikle hadis ilmiyle uğraşan alime ne ad verilir?
Cevap : Muhaddis.


İSLAM BÜYÜKLERİ


Soru 1 : Adı Numan, baba adı Sabit, Hicretin 80.yılında Kufe’de doğup 150 tarihinde Bağdat’ta vefat etmiştir. İlmini babasının vefatından sonra annesinin İmamı Caferi Sadıkla evlenmesi neticesinde ondan almış, Abbasi halifesi Mansur’un kadılık teklifini kabul etmediği için hapse atılmış ve işkence çekmiş olan Hanefi mezhebinin kurucusu olan mezhep imamımızın adı nedir?
Cevap : İmamı Azam Ebu Hanife.
Soru 2 : İslam’ın dört büyük müçtehitlerinden biri olan, Muvatta isimli hadis kitabının yazarı ve Maliki mezhebinin kurucusu mezhep imamımız kimdir?
Cevap : İmamı Malik İbni Enes.
Soru 3 : İslam’ın dört büyük mezheplerinden biri olan Şafi mezhebinin imamı kimdir?
Cevap : İmamı Muhammed İbni İdris El-Şafi.
Soru 4 : Hadis ilminde üstün ilim ve yetkiye sahip olan, ezberinde bir milyon Hadis-i Şerif olduğu rivayet edilen, Müsned isimli hadis kitabının yazarı ve Hanbeli mezhebinin imamı kimdir?
Cevap : İmamı Ahmet İbni Muhammed İbni Hanbeli.
Soru 5 : İslam dünyasının en büyük mutasavvıflarından olup Bağdatlı olarak tanınan, çocuk yaştan beri dayısı Sırrı Sakati hazretlerinin yetiştirdiği bu büyük mutasavvıf (tasavvuf alimi) kimdir?
Cevap : Cüneydi Bağdadi hazretleri.
Soru 6 : 17.yüzyılda yaşamış, VI. Murat’ın sarayında dört yıl görev yaptıktan sonra asıl isteği olan seyyahlığı (gezginciliği) tercih etmiş ve o günden sonra dünyanın bir çok yerini dolaşmış olan ünlü bir seyyahtır. İstanbul, Bursa, tüm Anadolu, Rumeli, Kırım, Viyana, Girit, Hazar Denizi, Volga dağları, Mısır, Sudan, Arabistan, Hollanda, Danimarka, İspanya’yı dolaşıp hepsini yazmış ve bir kültür hazinesi olarak “Seyahatname” isimli eserini yazmış olan gezginimiz kimdir?
Cevap : Evliya Çelebi.
Soru 7 : İslam alimlerinin en büyüklerindendir. Hicri 450, miladi 1059 yılında İran’ın Tus yani Meşhed şehrinin bir köyünde dünyaya geldi. Hicri 505, miladi 1111 de yine orada vefat etti. İçtihadı Şafi mezhebine göre idi. O kadar çok kitap yazdı ki, ömrüne bölününce bir güne 18 sahife düşmektedir. Hicri 484 de Bağdat’ta Nizamiye medresesine profesör oldu. Eserlerinden bazıları; Mearifüs Sünen, Kimyayı Saadettir. İslami ilimleri her yönüyle inceleyen “İhyayı Ulumid-Din” adlı eserin de yazarı olan bu alimimiz kimdir? Cevap : İmamı Gazali. Soru 8 : Avrupalılardan üç asır önce küçük kan dolaşımını keşfeden müslüman bilgin kimdir? Cevap : İbnül Nefis (1210-1288). Soru 9 : “Ben insan beynindeki 10 milyar sinir hücresinin birbiri ile bağlantılarını görünce, iman etmekten başka çare bulamıyorum” diyen, 1979 Nobel armağanını (ödülünü) kazanan müslüman bilgin kimdir?
Cevap : Pakistanlı Prof. Abdüsselam.
Soru 10: Newton’dan önce diferansiyel hesabını keşfeden, cebir ilmini geometriye ilk uygulayan, dünyanın çapını ve iki meridyen arasını doğru olarak hesaplayan müslüman bilgin kimdir?
Cevap : Sabit Bin Kurra. Soru 11: Dünyanın en meşhur 20 astronomundan biri, trigonometrinin mucidi, sinüs ve kosinüs tabirlerini ilk defa kullanan müslüman bilgin kimdir?
Cevap : Battani (858-929).
Soru 12: Astronomi, matematik, fizik, jeoloji, formatoloji, botanik alanlarında eserler vererek asırlar sonrasına ışık tutan, dünyanın yuvarlak olduğunu, hem ekseni hem de güneş etrafında döndüğünü Kopernik’ten tam 500 sene önce ispat eden büyük müslüman alim kimdir?
Cevap : Beyruni (973-1051).
Soru 13: Hayatını züht ve ibadetle geçiren, annesine verdiği söz sebebi ile Medine’ye geldiği halde Efendimiz (s.a.v.)’i görememiş, ama onun mübarek hırkasına kavuşmuş olan Allah dostu kimdir?
Cevap : Veysel Karani.
Soru 14: Tarihin felsefesini yapan, tarihi bir bilim haline getiren, sosyolojinin kurucusu, sosyal psikoloji, pedagoji ve şehircilik uzmanı “Mukaddime” adlı ünlü eserin sahibi müslüman düşünür kimdir?
Cevap : İbni Haldun (1332-1406).
Soru 15: “Kin tutan kimseye dostluk hatadır. Çıkrık çeviren anne ve nineler devlet adamlarına lanet okurken, resmi meclisteki memurların onları övmeleri, alkışlamaları boşunadır” gibi sözlerin sahibi olan, Bostan ve Gülistan adlı eserin yazarı, İranlı ünlü ilim adamı kimdir?
Cevap : Şeyh Sadi Şirazi.
Soru 16: İsmi Muhammed olup, Semerkant’ın bir köyünde 280 yılında doğmuştur. Doğmuş olduğu köyün adı ile şöhret kazanarak yad edile gelmiştir. Ehli Sünnet akidesine aykırı inanç taşıyanlara karşı, eser yazarak ehli sünnet akidesini müdafaa eden ve bu hususta önderlik yapan, itikat mezhep imamlarımızdan olan bu alimimiz kimdir?
Cevap : İmamı Maturidi.
Soru 17: Yoldaki işaretler adlı kitabın yazarı kimdir?
Cevap : Seyyit Kutup.
Soru 18: Haçlı ordularına karşı yiğitçe mücadele veren, saray hayatı nedir bilmeyen, ömrünü at sırtında geçiren ve kendi adı ile anılan devlet kuran, 88 yıl Frenklerin elinde kalan Kudüs’ü alarak, haçlılara en büyük darbeyi indiren Kudüs fatihi müslüman hükümdar kimdir?
Cevap : Selahaddin Eyyubi (1137-1193).
Soru 19: Emperyalist Rusların yıllar önce İslam topraklarını işgal ederek sıcak denizlere doğru inme hülyasına karşı bir avuç yanındaki mücahit arkadaşlarıyla birlikte yılmadan, usanmadan, çeyrek asrı aşkın bir zamandır şanlı cihadını yapan ve annesinin getirdiği Ruslarla uzlaşma teklifine şiddetle karşı çıkıp hatta annesine bu meseleden dolayı verdiği kırbaç cezasını kendi çekip sırtını kırbaçlattıran, tarihimizde Kartal lakabıyla anılan büyük İslam mücahidi kimdir?
Cevap : Şeyh Şamil.
Soru 20: İslami mücadeleyi en iyi bir şekilde firavunlar diyarı Mısır’da veren, Cemal Abdunnasır gibi işbirlikcerin emriyle susturulmak maksadıyla hapishanelere atılmış ama taviz vermemiş, iman fermanı verildikten sonra özür dilemesi halinde affedileceği söylendiğinde: “Bir müslüman bir kafirden özür dilemez” diyerek şereflice şahadeti tercih eden ve ümmete “Fi Zilal-il Kur’an” (Kur’an’ın gölgesinde) adlı tefsiri eser olarak bırakan alim, mücahit ve şehit kimdir?
Cevap : Seyyid Kutup.
Soru 21: Kanun çıkmadan önce yazdığı eser kanun çıktıktan sonra yargılanıp idam edilen, mahkemeye hazırladığı savunmasını rüyasında gördüğü Allah Resulü (s.a.v.)’in işaretiyle yırtan alimimiz kimdir ve hangi sebepten dolayı idam edilmiş ve eserinden sonra çıkan kanun nedir?
Cevap : İskilipli Atıf Hoca, Şapka hakkındaki yazısından dolayı idam edilmiş, Şapka Kanunu eseri yazmasından sonra çıkmıştır.
Soru 22: 870 yılında Türkistan’da doğan, asıl adı Ebu Nasır Muhammed İbni Türkan olan, dini ilminden dolayı kadılık yaptığı gibi tıp, astronomi, matematik, felsefe ile de uğraşmış, Latince ve Yunancayı öğrenip Aristo ve Eflatunun eserlerini tetkik edip, yüze yakın eser yazmış, kendisine Aristo’dan sonra ikinci hoca manasına “Hoca-i Sani” denilen felsefe dünyasının tanınmış müslüman alimi kimdir?
Cevap : Farabi.
Soru 23: Asıl adı Numan olan devrinin en büyük alimi ve Kara medresenin müderrisidir. Somuncu baba diye bilinen şeyh efendinin vefatı ile yerine geçmiş ve Halveti tarikatı ile Nakşi tarikatının birliği şeklinde olan Bayramiye tarikatını kurmuştur. 1429 da vefat eden veli Ankara’da adına yaptırılan caminin avlusunda medfun edilmiştir. Sultan Murat kendisine “İstanbul’un fethi nasip olur mu ya veli” dediğinde cevabı: “Hayır ne sen ne de ben göremem ama şu beşikte yatan oğlancığa nasip olsa gerektir” diyerek kerametini göstermiştir. O beşikte yatan oğlancık İstanbul’un Fatihi Sultan Mehmet’tir. Bu veli kimdir?
Cevap : Hacı Bayram-ı Veli.
Soru 24: Hz. Osman (r.a.), Hz. Ali (r.a.) ve Abdullah İbni Abbas (r.a.)’la görüşüp onlardan ilim alan, Hz. Ömer (r.a.)’ın halifeliği döneminde Basra’da dünyaya gelen ve orada büyüyen züht ve takva ile yaşamış, insanları hep buna davet etmiş olan büyük mutasavvıftır. Bazı ifadeleri şöyledir: “Kim parayı aziz bilirse Allah (c.c.) onu rezil eder.” “Dünya senin bineğindir, binersen o seni taşır, o sana yüklenecek olursa (onu sırtlanırsan) ölürsün” Basralı bu büyük alimimiz kimdir?
Cevap : Hasan Basri.
Soru 25: Osmanlı İmparatorluğunun 9. Şeyhul İslamıdır. Asıl adı Şemsettin Ahmet olduğu halde dedesinin ismi ile anıldı. Yavuz Sultan Selim devrinin müderrisi ve Şeyhul İslamı olan bu zat zamanında insanların ve cinlerin müftüsü anlamına gelen “Müftü-s Sakaleyn” ünvanını aldı. Yavuz Sultan Selim ile katıldığı Mısır seferinde atının ayağından sıçrayan çamur padişahın kaftanına sıçramış, Yavuz’da bu kaftanı öldüğünde tabutunun üzerine örtülmesini emretmiştir. 300 den fazla eseri olan, İslam dünyasında kendisine “Muallim-i Evvel” (birinci öğretmen) denen Osmanlının bu büyük Şeyhul İslamı kimdir?
Cevap : İbni Kemal.
Soru 26: Pakistan’ın kurucusu Muhammed Ali Cinnah’la devamlı beraber olmuş, ona destek vermiş ve bağımsızlık savaşının fikri kahramanı olmuş ayrıca Pakistan halkı için müstesna bir yere sahip olmuş. Pakistan’ın milli şairi olan bu şair kimdir?
Cevap : Muhammed İkbal.
Soru 27: Horasan’ın Belh şehrinin hükümdarının oğludur. Şehzade iken av esnasında gaibden bir ses duymuş. “Av için yaratılmadım” şeklinde duyduğu bu sesten sonra dervişlik yolunu bulmuş ve Süfyan-i Sevri’den ders alarak insanları takvaya davet etmiş. Basra şehri halkı ona gelip dua ettiklerini ama kabul olmadığını söyleyip sebebini sorduklarında cevaben: Kalbinizi on sebeple öldürmüşsünüz, diriltmezseniz dualarınız kabul olmaz.”
1) Allah (c.c.)’ı tanırsınız ama kulluk etmezsiniz
2) Kitabı okur ve duyarsınız ama ona göre ibadet etmezsiniz
3) Şeytana düşman dersiniz ama hep onunla olursunuz
4) Peygamber (s.a.v.)’i sever ve tasdik edersiniz ama sünnetlerini yapmazsınız
5) Cenneti seversiniz ama ona varmak için gayret etmezsiniz
6) Ateşi sevmezsiniz ama günahları severek yaparsınız
7) Ölüm gelecek bilirsiniz ama tedbir almazsınız
Başkalarının ayıplarını kötülersiniz ama kendinize hiç bakmazsınız
9) Allah (c.c.)’ın rızıklarını yersiniz ama ona ne şükredersiniz ne de tefekkür
10) Ölenlerinizi gömersiniz ama ondan ibret almazsınız. Böyle olursanız ve devam ederseniz dualarınız kabul olur mu?
” Böyle nice sözleri olan alimimiz kimdir?
Cevap : İbrahim Ethem.
Soru 28: Osmanlı padişahlarından Yıldırım Beyazıt’ın şahitliğini, cemaatla namaza devam etmemesinden dolayı kabul etmeyen kadı kimdir?
Cevap : Molla Fenari.
Soru 29: Asıl ismi Ahmet El-Faruki olan büyük alim, devrinin, yaratıcısını unutmuş devlet adamlarına fikri cihat yaptı. Tüm yetki sahibi kişilere mektup yazdı ve gerçeğin yolu Kur’an ve Sünnet olduğunu, hurafelerle mücadelenin şart olduğunu anlattı. Yazmış olduğu mektuplar bir kitapta toplanıp meşhur “Mektubat” isimli eseri oluşturdu. Bu eserin sahibi alimimiz kimdir?
Cevap : İmam-ı Rabbani.
Soru 30: “Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem.
Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem.
Biri ecdadıma saldırdı mı?.. Boğarım.
Boğamazsın ki!... Hiç olmazsa yanımdan kovarım.
Üç buçuk soysuzun ardında zağarlık yapamam.
Hele hak namına haksızlığa ölsem tapamam.
Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim,
Onu dindirmek için çifte yerim, kamçı yerim.
Adam, aldırma da geç diyemem, aldırırım,
Çiğnerim, çiğnenirim hakkı tutar kaldırırım.”

Meşrutiyetin ilanından sonra Sebil’ür-Reşat isimli dergiyi çıkaran, İstiklal harbi
döneminde Burdur milletvekili, İstiklal marşımızı karşılıksız kaleme alan ve Safahat
isimli eserinde sahibi olan milli şairimiz kimdir?
Cevap : Mehmet Akif Ersoy.
Soru 31: Son devrin büyük şair ve yazarlarındandır. Tahsil için Avrupa’da bulunmuş belli dönemden sonra Abdulhakim Arvasi’nin tesiri ile önceki hayatına kalem çekip yeni bir hayata başlamıştır. Büyük Doğu mecmuasını çıkardıktan sonra atıldığı zindandan oğluna yazdığı mektubunda: “Sanma bu tekerlek kalır tümsekte” diyerek ölünceye kadar mücadelenin bitmeyeceğini anlatmıştır. 25 Mayıs 1980 de “Sultanüş-Şuara” (şairler sultanı) ünvanını kazanmış ve 25 Mayıs 1985 de İstanbul’da vefat etmiştir. Ölümü: “Ölüm güzel şey budur perde arkası haber, hiç güzel olmasaydı ölür müydü peygamber” diye tarif eden şairimiz kimdir?
Cevap : Necip Fazıl Kısakürek.
Soru 32: Anadolu Selçuklu İmparatorluğu döneminde yaşamış büyük mutasavvıf şairdir. Derslerine sultanlar, vezirler dahi iştirak ederdi. 1244 de Şemsi Tebrizi’den manevi dersler aldı. İnsanlara olan tebliğde açtığı kucak hala halkın dilindedir. Çünkü onun: “Gel! Ne olursan ol yine gel. İster mecusi, ister putperest olsan da gel. Dergahımız ümitsizlik kapısı değildir” ifadeleri hala halkımızın dilindedir. Vefatından sonra Konya’daki Yeşil türbeye defnedilmiştir. Oğlu sultan Veled kendisinden sonra Mevlevi tarikatını kurdu. “Ben hayatta olduğum müddetçe Kur’an’ın kölesiyim. Ben seçilmiş Muhammed Mustafa (s.a.v.)’nın ayağının tozuyum. Kim benden bundan başkasını naklederse, ben ondan da onun sözünden de uzağım.” Diyen alimimiz ve meşhur eserinin adı nedir?
Cevap : Mevlana Celaleddin Rumi, eseri Mesnevi.
Soru 33: 1208 yılında Sivrihisar’da doğduğu, Konya’da tahsilini tamamladığı bilahare Akşehir’e yerleşerek orada ömrünü geçirdiği bilinmektedir. Onun fıkraları 700 yıldan bu güne anlatılır, dinleyenlere görgü, bilgi, hikmet dersi verir. Başı daralan, aklına gelen onun adına fıkra söylediğini görürsünüz. Milletin inancıyla alay etmek isteyen şer mantıklı insanlar onu en çok istismar edenlerdir. Ama bizlere düşen ise anlatılan fıkraları inceleyip eğer bir mana içeriyor, hikmet dolu, dini meselenin vurgulanıyor ve ahlak dolu bir fıkra ise ona aittir, değilse ona atıftır veya iftiradır diye düşünmektir. Feraset sahibi bir insanın yapması gereken de budur. İnsanların onu anladığı söylenemez. Hatta o bugünkü insanların konumunu incitmeden anlatmak için merkebine ters binerek: “Size arka dönülmez, güvenilmez” demek istese de insanlar ona da sadece gülmüşler ama hallerini düşünmemişlerdir. Osmanlının son sekiz asrının mizah ustası bu büyük şahsiyet kimdir?
Cevap : Nasrettin Hoca.
Soru 34: Manevi terbiyesini Seyyit Emir Külal ve Abdulhak Gücdüvani’den almış, “Zikri Hafi” (gizli zikir) yolunu Hz. Ebu Bekir (r.a.)‘a bağlamış olan Nakşibendi tarikatını kurucusu büyük mürşit kimdir?
Cevap : Muhammed Nakşibendi.
Soru 35: Kadın velilerden olarak bilinir. Hicri 95 yılında doğup çocuk yaşta kaçırılarak cariye olarak satılan, Allah (c.c.)’a olan tevekkül ve sabrı sonucu kurtulmuş, kendisine kerametler nasip olmuştur. Her gece evinin damından şu duayı yapardı: “Ya Rabbi! Yıldızlar parlıyor, insanların gözleri kapanmış, kralların kapıları kapalı, her aşık maşuku (aşık olduğu) ile yalnız, bende seninle beraberim” diyerek dostluğunu dile getirirdi. Kefenini daima yanında taşır ve onun üzerinde namazlarını kılardı. Kudüs’te vefat eden bu veli kadın kimdir?
Cevap : Rabiatül Adaviyye.
Soru 36: 980 yılında Buhara’da Afsine köyünde dünyaya geldi. Kendisi ortaçağın yetiştirdiği en büyük hekimlerdendir. 18 yaşında iken zamanın bütün bilgilerini öğrenmişti. Çok gezmiş, çok okumuş ve çok yazmıştır. Bir çok hastalıkların tedavi metotlarını, ilaçlarını keşfetmiş, mikropların farkına varmış ve önlenebileceğini söylemiştir. Beş büyük cilt tutan “Kanun” adlı kitabı hekimliğin bütün konularını içine almıştır. Bu alimimiz kimdir?
Cevap : İbni Sina. Soru 37: 1545-1574 yılları arasında yaklaşık otuz sene Osmanlı devletinde Şeyhülislamlık makamında bulunmuş büyük İslam alimi, Hoca Çelebi adıyla da bilinen ve ikinci Ebu Hanife diye de adlandırılan büyük zat, alim insan kimdir?
Cevap : Ebus-Suud Efendi.
Soru 38: 1703 Erzurum Hasankale’de dünyaya geldi. Tillolu İsmail Fakirullah’ın kızıyla evlendi. Şeyhinin vefatından sonra onun yerine postuna oturdu. Fıkıh, Tıp, Ahlak, Tasavvuf, Matematik, Uzay Bilimleri, Biyoloji, Sosyoloji, Akait ve Kelama dair konuları içine alan meşhur “Marifetname”sini yazdı. “Hak şerleri hayreyler, Zannetme ki gayr eyler, Arif onu seyreyler, Mevlamgörelim neyler, Neylerse güzel eyler” gibi sözleri halkın dilinde olan bu alimimiz kimdir?
Cevap : Erzurumlu İbrahim Hakkı.
Soru 39: Amerika ve Japonya’nın varlığından ilk defa bahseden ilim adamı kimdir?
Cevap : Biruni.
Soru 40: Müslümanlar arasında dayanışmanın gereğine işaret eden aşağıdaki sözler hangi İslam alimine aittir? “Nasıl insanın bir eli diğer eline rekabet etmez, dili kulağına itiraz etmez, kalp ruhun ayıbını görmez, belki birbirinin noksanını ikmal eder, kusurunu örter, ihtiyacına yardım eder, vazifesine muavenet eder; yoksa o insanın vücudu söner, ruhu kaçar, cismi de dağılır.”
Cevap : Bediuüzzaman Saidi Nursi.
Soru 41: O henüz küçükken, ihtiyar annesi bir gece uykudan uyanıp kendisinden bir bardak su ister. O gider testiden su doldurup gelir. Fakat annesinin tekrar uykuya daldığını görünce uyandırmaya kıyamaz ve başucunda beklemeye başlar. Nihayet annesi sabah namazına uyanır ve oğlunun elinde bir bardak su, ayakta beklediğini görür. Manzara onu duygulandırmıştır. Hayranlığına göz yaşları karışır ve ona: “Allah razı olsun, arifle sultanı olasın” diye dua eder. Bu vefakar alimimiz kimdir?
Cevap : Beyazidi Bestami.
Soru 42: Ünlü şarkiyatçı Gandz’ın kendisi hakkında “Cebir ilmi bakımından Öklit’ten bir yıl ilerde” dediği, Gerolama Cardano (İtalyan hekim, filozof ve matematikçisi)’nin ise kendisini dünyanın en büyük 12 dahisi arasında saydığı, meşhur “El Cebir vel Mukabele” adlı eserin sahibi, aynı zamanda astronom olan İslam bilgini kimdir?
Cevap : Harizmi (780-850).
Soru 43: Dünya tarihinde Sibernetiğin kurucusu olan ilk bilim adamıdır. Bilgisayarın babası olarak İngiliz matematikçisi Charles Babbage bilinenden altı asır önce aynı sisteme dayalı makineler, otomatik aletler imal etmiş ve çalıştırmıştır. Meşhur eserinin adı “Kitabül Cami Beynel İlmi Vel Ameli en-Nafi Fi Sinaatil Hiyel (Mekanik hareketlerden mühendislikte faydalanmayı içine alan kitap)’dır. Bu İslam bilgini kimdir?
Cevap : Cezeri (1136-1206).
Soru 44: “Söz olan kese savaşı, söz olan kestire başı, söz olan oğulu aşı, yağ ile bal ide bir söz.” Okumuş olduğum bu veciz söz hangi İslam büyüğünün sözüdür?
Cevap : Yunus Emre.
Soru 45: Ceylan derisine çizmiş olduğu dünya haritasında, harita üzerinde Amerika’yı ilk defa gösteren kimdir?
Cevap : Piri Reis.
Soru 46: Tarihte ilk defa roket denemeleri yapan ve füzeyi kullanan ilim adamı kimdir?
Cevap : Hasan Çelebi.
Soru 47: Batıya matematik ilmini tanıtan bilgin kimdir?
Cevap : Ebu Kamil Suca.
Soru 48: İlk deniz altıyı geliştiren Osmanlı bilgini kimdir?
Cevap : İbrahim Efendi.
Soru 49: Batılıların El Gabra dediği Cebir ilminin kurucusu kimdir?
Cevap : El Cabir.
Soru 50: Son dönemin yetiştirdiği, kalemi ve eserleriyle insanımıza ve gençliğimize çığır açanlardan biri olan, 1950 ile 1960’lı yıllarda Üstat Necip Fazıl ile birlikte fikir çilesini oluşturan, İslami fikirlerinden ve mücadelesinden dolayı ömrü hapislerde geçen, İslami davasından tavizler vermeyen, belli dönem milletvekilliği (yani eski tabirle mebusluk) yapacak iken hakkı elinden gasp edilen, “Bu zulme mebus olamadık ama, mahpus damı da olamadık” diyerek gerçekleri haykıran. “Bir Nesli Nasıl Mahvettiler” gibi eserler ortaya koyan yazar, mücahit ve mütefekkir kimdir?
Cevap : Osman Yüksel Serdengeçti.
Soru 51: 1892 yılında Adana’da doğdu. İlk ve orta öğrenimini Adana’da yaptıktan sonra İstanbul’a gelerek Darul Fünun Hukuk fakültesine girdi. Daha sonra tasavvufa yönelerek meclisi meşayıh reisi Erbilli Esat efendiye bağlandı. Bundan sonraki hayatında bir yanda muhasebecilik bir yanda da irşat faaliyetlerine katıldı. Bir ara Şam’da dokuz ay kaldıktan sonra İstanbul’a geldi. 1979 da Medine’ye gitti. Çeşitli kitaplarda toplanan vaaz ve sohbetleri toplumun değişik kesimlerine nüfuz etmiş ve bir çok çevreyi etkilemiştir. 1984 de Medine’de vefat eden bu zatı muhterem kimdir?
Cevap : Mahmut Sami Ramazanoğlu.
Soru 52: 2 Temmuz 1900 yılında Polonya’nın Galisya bölgesinde dünyaya geldi. Anne ve babası Yahudi idiler. O zamanlar adı Liopold Fays idi. Tıpkı dedesi gibi kahin olmak üzere eğitimine başladı. Ne var ki endişe dolu ruhu onun bu eğitimden kaçmasına ve askeriyeye girmesine yol açtı. Üniversiteden mezun olduktan sonra Viyana’da gazetecilikle meşgul olmaya başladı. Dayısından almış olduğu bir davet üzerine Kudüs’e yola çıktı. Kudüs’e gitmesi Siyonizm hareketini tanımasına ve reddetmesine yol açtı. Oradan İslam’a ve İslam alemine aşk yolculuğuna başladı. Bu yolculuk 1926 yılında Arap yarımadasında müslüman olmasıyla son buldu. Buradan hareketle 20.yüzyılın en akıllılarından biri olan bir aklın İslam tarihiyle,akaidi, bugünü, geleceği ve müslümanların problemleriyle ilgili reaksiyonu ve kaynaşması başladı. Bu kaynaşmaları 1953 yılında piyasaya çıkan, yüzyılın ortaya koyduğu en parlak edebi ve fikri çalışmalarından sayılan “Mekke’ye Giden Yol” isimli eserinde yazdı. 20 Şubat 1992 yılında vefat eden ve yüzyılın bütün ağırlıklarını omzunda taşıyan bu büyük insanın ismi nedir?
Cevap : Muhammed Esed.
Soru 53: Hayatı hakkında kesin bilgiler yoktur. Ölümünden sonra düzenlenen divandan 13.yüzyıl ortalarından 14.yüzyıl başlarına kadar yaşadığı anlaşılıyor. Orta Anadolu’nun pek çok yerinde ona ait olduğu söylenen mezarlar ve makamlar vardır. Kişiliği çevresinde efsaneler ve menkıbeler oluşturdu. Mevlana Celaleddin’i tanıdığı ve onun nazarından ilham aldığı, Taptuk Emre adlı şeyhe bağlandığı ve ondan oldukça etkilendiği Divanındaki şiirlerden anlaşılıyor. Allah ve insan sevgisini işleyen tasavvufi şiirler yazmıştır. Kullandığı sade Türkçe onun asırlardır süren kalıcılığının en büyük özelliğidir. Bir beyti şöyledir: “Dövene elsiz gerek, Sövene dilsiz gerek, Derviş gönülsüz gerek, Sen derviş olamazsın, Sen Hakkı bulamazsın” Bu zatı muhterem kimdir?
Cevap : Yunus Emre.
Soru 54: Osmanlı Devletinin kuruluş yıllarında yaşamış büyük İslam alimi idi. Karaman oğulları topraklarında doğmuştur. Doğum tarihi bilinmemektedir. İlk tahsilini memleketinde yaptıktan sonra Şam’a gitti. Pek çok alimden fıkıh, tefsir, hadis ve diğer ilimleri tahsil edip üstün derecelere yükseldi. Tasavvuf yoluna girip manevi olgunluğa kavuştu. İnsanlara doğru yolu anlatıp, hak dine kavuşturmak için memleketine döndü. Bir rivayette babası İlyas Horasanının halifelerinin ileri gelenlerindendi. Eskişehir yakınlarında İtburnu denilen bir köyde ikamet eder ve ilim öğretmekle meşgul olurdu. 1326 tarihinde takriben 125 yaşında iken vefat eden bu alim, abid, zahit kimdir?
Cevap : Şeyh Edebali.
Soru 55: Osmanlı geleneğinde; Sultanın hal edilmesi için Şeyhulislam’ın fetvası gerekiyor ve bu fetvayı Şeyhulislam’ın yardımcısı Fetva Emini yazdıktan sonra Şeyhülislam imzalıyordu. Yahudi ve Ermeniler Sultan Abdülhamit’i Jöntürklerle birlikte halletmek için Fetva emininden fetva yazmasını istediler. Fetva Emini: “Ben Sultan Abdülhamit’i halledecek bir sebep göremiyorum” diyerek fetvayı yazmadı. Bunun üzerine Jöntürklerin yanında yer almış olan bir hoca efendi “O halde ben yazarım” dedi ve Sultan Abdülhamit’in hal fetvasını yazdı. Tefsir kitabı da bulunan bu hoca efendi kimdir?
Cevap : Elmalılı Ahmet Hamdi Yazır.

İBADET


Soru 1 : Allah (c.c.)’ın emir ve yasakları karşısında sorumlu olan, akıllı ve bülüğ çağına eren müslümana ne denir?
Cevap : Mükellef denir.
Soru 2 : Mükellef olan insanın bilmesi gereken fiiller sekiz tanedir. Mükellef olan kimse bu sekiz fiili, ameli yerine getirmek mecburiyetindedir. Efal-i Mükellefin de denilen bu sekiz kısım amel ve işler nelerdir?
Cevap : a- Farz,
b- Vacip,
c- Sünnet,
d- Müstehap, e- Mübah,
f- Haram,
g- Mekruh,
h- Müfsit.
Soru 3 : Kendisinde şüphe olmayan kati bir delille sabit olan, Allah (c.c.)’ın işlenmesini kesin olarak emrettiği hükümlere ne ad verilir? bir kaç örnek veriniz.
Cevap : Farz denir. (Beş vakit namaz, Zekat, Oruç, Hac vb.)
Soru 4 : Farzları terk haramdır, inkar etmek küfürdür. Farzlar iki çeşittir. Farzı ayın ve farzı kifaye. Bu her iki farzı tarif edip misallendiriniz.
Cevap : a- Farzı Ayın: Mükelleflerden her birinin yapması gereken farzlardır. (Oruç, Hac, vb.)
b- Farzı Kifaye: Mükelleflerden bazılarının yapmasıyla diğerlerinde sorumluluk kalkan farzdır.
(Cenaze namazı kılmak, Hafız olmak vb.) Soru 5 : Yapılması şeran kesin bir delille sabit olmayan ama kuvvetli bir delille sabit olan ibadettir. İşleyene sevap, özürsüz terk edene günah olan bu amel nedir?
Cevap : Vacip (Vitir ve bayram namazları gibi.)
Soru 6 : Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in farz ve vacipler dışında yaptığı veyapılmasını istediği ibadetlere ne ad verilir?
Cevap : Sünnet.
Soru 7 : Sünnet iki kısımdır. Sünneti müekkede, sünneti gayri müekkededir. Her iki sünneti tarif edip misaller veriniz.
Cevap : a- Müekket Sünnet: Rasülullah (s.a.v.)’in devamlı yaptığı ve yapılmasını teşvik ettiği sünnetlerdir. (Sabah, öğle, akşam namazlarının sünnetleri, namazları cemaatla kılmak vb.)
b- Gayri Müekket Sünnet: Rasülullah (s.a.v.)’in ara sıra yaptığı ve yapılmasını tavsiye ettiği sünnetlerdir. (Abdesti kıbleye dönerek almak, Ezanı dinlemek, İşe sağdan başlamak vb.) Soru 8 : Abdest dinimizde; namaz kılmak, Kur’an’ı Kerim’i elle tutmak, Kabe’yi tavaf etmek gibi amelleri yapmak için yapılan, belli organları usulüne göre yıkamaktan ve meshetmekten ibaret bir temizliktir, bir ibadettir ve itaattir. Abdestin farzları nelerdir?
Sayınız.
Cevap : a- Yüzü yıkamak (İki kulak memesi arasındaki yer ile alnının saç biten yerinden çene altına kadar )
b- İki eli dirseklerle beraber yıkamak
c- Basın dörtte birini meshetmek
d- Her iki ayağı topuklarla beraber yıkamak.
Soru 9 : İşlenmesinde sevap olan, terk edilmesinde günah olmayan, Efal-i Mükellefinden olup Peygamberimiz (s.a.v.)’in bazen yaptığı bazense terk ettiği ibadete ne denir? (Kuşluk namazı gibi)
Cevap : Müstehap
. Soru 10: Yapılmasında ve yapılmamasında günah olmayan, yapılıp yapılmama hususu dinde caiz görülen şeylere ne denir?
(Helal olan bir meyveyi yiyip yememek gibi.)
Cevap : Mübah.
Soru 11: Mükellefin yapmaması istenen ve kesin bir delille işlenmesi yasak olan şeri hükümlere ne ad verilir? Ki bunların terk edilmesi sevap işlenmesi günahtır. İnkarı ise günahtır. (Zina yapmak, domuz eti yemek, yalan konuşmak vb.)
Cevap : Haram.
Soru 12: Haram iki kısımdır. Haram li aynihi, Haram li gayrihi. Bunların tarifini yapıp misal veriniz.
Cevap : a- Liaynihi Haram: Aslı itibariyle herkese haram olan şeydir.(Şarap, zina vb.)
b- Ligayrihi Haram: Aslında helal olup başkasının hakkından dolayı haram olan şeydir. Sahibinin izni olmadıkça o şeyden başkaları faydalanamaz. (Başkasına ait olan bir malı izinsiz almak gibi)
Soru 13: Kelime manası itibariyle; sevilmeyen ve hoş görülmeyen şeyler olup, dindeki manası da; yasaklığı sabit olmakla beraber,ona aykırı olarakda bir delil ve işaret bulunup, yapılması doğru olmayıp yapılmaması iyi olan şeylere ne ad verilir? (Sağ elle sümkürmek, gusül alması gereken bir kimsenin elini ve ağzını yıkamadan bir şey yiyip içmesi gibi.)
Cevap : Mekruh.
Soru 14: Meşru olan bir işi (başlanmış bir ibadeti) bozan, hükümsüz kılan kasten yapılması azabı gerektiren şeylere ne denir? (Namaz içinde gülmek gibi)
Cevap : Müfsit.
Soru 15: Dinimizde namazların camide cemaatle kılınıp eda edilmesi bildirilmiştir. Namaz ibadetimizi camide kılarken cemaatin önünde namazı kıldıran kişiye imam denir. İmam efendinin namaz kıldırırken durduğu yere ne ad verilir?
Cevap : Mihrap.
Soru 16: Hadesten taharet vücudumuzu cünüplükten ve abdestsizlikten kurtarmaktır. Cünüplükten kurtulmak Gusül ile olur. Cünüp ise, şehvetle kendisinden meni dediğimiz su çıktıktan sonra henüz boy abdesti almamış yani yıkanmamış olan kimsedir. Boy abdesti dediğimiz guslün farzları nelerdir yazınız.
Cevap : a- Mazmaza: Ağza üç defa su alıp gargara yaparak ağzı yıkamak.
b- İstinşak: Burnu üç kere sağ elle su alıp, sol elle sümkürerek yıkamak.
c- Bütün vücudu iyice ovuşturarak yıkamak (Hiç bir kuru yer kalmamak suretiyle.)
Soru 17: Camilerimizde dini ve dünyevi mevzuların anlatılmak ve açıklanmak üzere Cuma namazından önce ve diğer bazı vakitlerde imamlarımızın çıkıp vaaz ettiği, talim,irşat ve telkin makamı olan yere ne ad verilir?
Cevap : Kürsü.
Soru 18: Camilerimizde beş vakit namazlarımız için Ezan-ı Muhammedi’yi okuyan, gamet eden, Hz. Bilal Habeşi’nin mesleğini yapan kimselere ne denir?
Cevap : Müezzin.
Soru 19: Namazın farzları on ikidir. Bunlar iki kısma ayrılır. Şartlar ve rükünler diye adlandırılır. Altısı şart diğer altısı ise rükündür. Şartlar daha namaza başlamadan önce yapılması gereken şeyler olup, rükünler ise başlangıç tekbiri ile namaza başlayıp namazın içinde yapılması gereken farzlardır. Namazın farzları dediğimiz şartları ve rükünleri sayıp tarif ediniz.
Cevap : A- Namazın Şartları:
a- Hadesten Taharet; Bedeni cünüp ve abdestsizlikten temizlemek
b- Necasetten Taharet; Elbise ve namaz kılacak yeri temizlemek
c- Setrul Avret; Avret yerlerin örtülmesi
d- İstikbali Kıble; Kıbleye yönelmek
e- Vakit; Vaktinde kılınması
f- Niyet; Niyet etme

B- Namazın Rükünleri:

a- İftidah Tekbiri; Başlangıç tekbiri
b- Kıyam; Ayakta durmak
c- Kıraat; Okumak
d- Ruku; Rukuya eğilmek
e- Sücut; Secdeye eğilmek
f- Kade-i Ahire; Namazda son oturuşu yapmak.
Soru 20: İnsanoğlunun uzuvlarından örtülmesi farz olan, başkalarının da bakması haram olan yerlere avret mahalli denir. Kadınlar ve erkekler için Setri avret yerlerini tarif ediniz.
Cevap : Erkeklerde: Göbek ve diz kapakları dahil bu kısmın arasında kalan bölgeler. Kadınlarda: Yüzleri, elleri ve ayakları dışında kalan bütün bölgeleri kapatmaları gereklidir.
Soru 21: Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in yaşantısı olarak tarif edilen sünnetin bölümleri üçtür. Sünnetin çeşitleri diyebileceğimiz bölümlerini söyleyiniz.
Cevap : a- Fiili Sünnet: Yaşantısıdır, b- Kavli Sünnet: Sözleridir, c- Takriri Sünnet: Söz ve olaylara sukutu ile karşılığıdır.
Soru 22: Camilerimizde Cuma günü insanlara dini meseleleri, hükümleri açıklamak veya Ümmeti Muhammedi ilgilendiren haftalık meseleleri anlatmak için hutbe okunur. İmamın Cuma günü hutbe okumak için çıktığı, camilerde kıbleye göre sağ tarafta bulunan basamaklı olan yere ne denir?
Cevap : Mimber.
Soru 23: Suyun bulunmadığı zamanlar veya mekanlar olduğunda dinimiz, ibadetlerimizi aksatmadan yapabilmemiz için abdest yerine yapabileceğimiz bir ameli bize bildirmiştir. Bu amel toprakla yapılıp su bulununcaya kadar abdesti bozacak bir iş bir fiil yapılmamış ise abdestle yapılacak bütün ibadetler ve taatlar yapılır. Çünkü bu amel abdest ve gusül abdestinin yerine geçer. Su görülünce de bozulur. İki darp (vuruş) bir niyet olmak üzere iki tane farzı vardır. Niyetin farz olduğu bu ibadetimizin adı nedir?
Cevap : Teyemmüm denir.
Soru 24: Boy abdesti olmayana yapması yasak olan ameller nelerdir?
Cevap : a- Namaz kılamaz, b- Camiye mescide giremez, c- Kur’an’a el süremez ve okuyamaz, d- Kabe’yi tavaf edemez.
Soru 25: Namazlarımızda yapmış olduğumuz secde yedi tane uzvumuzun (organımızın) beraber yere değerek yapılmasıyla olur. Bu yedi azamızı sayınız.
Cevap : Alnımız ve burnumuz(1
), Ellerimiz(2),
Dizlerimiz(2),
Ayaklarımız(2) toplam yedidir.
Soru 26: Namazlarımızı kılarken yanılabiliriz, böyle hallerde namazın telafisi için son oturuşta Et-Tahiyyatüyü okuyup iki defa daha secde yaparak namazımızı tamamlamış oluruz. Böyle hallerde yapılan secdeye sehiv secdesi yani yanılma secdesi denir. Namazda sehiv secdesini gerektiren haller nelerdir?
Cevap : Namazın farzlarından birisinin unutularak yapılmasının geciktirilmesinde, vaciplerinin birinin unutularak terk edilmesi veya yine unutularak yapılmasının geciktirilmesinde yapılır.
Soru 27: Namazın kıyam, rüku ve secde gibi her rüknünü yerine getirmek ve bunu yaparken her uzvun rahat bir halde bulundurulması, her yapılan amele, harekete özenerek yapılmasına ne ad verilir? Mesela: Rükudan kıyama kalkarken vücut dimdik bir hale gelmeli, iki secde arasında en az bir defa “sübhanallahil azim” diyecek kadar oturmuş olmak gibi.
Cevap : Tadili erkana riayet (Rükunların hakkını vererek yapmak.)
Soru 28: Cuma namazı kimlere farzdır?
Cevap : a-Erkek olmak,
b-Hür olmak,
c-Misafir olmamak,
d-Sıhhatli olmak
(Camiye yürüyerek gidecek kudrette olmak)
e-Kör olmamak
f-Kötürüm olmamak (Ayakları kesilmiş olmamak)
Soru 29: Cuma günü müslümanların bayram günüdür. O günde mü’minler Allah (c.c.)’ın emriyle camilere toplanır, Cuma namazlarını kılarlar ve hutbeyi dinlerler. Vakti öğle namazının vaktidir. Bu vakitte kılınan Cuma namazı kaç rekattır, isimleriyle birlikte söyleyiniz.
Cevap : 10 rekattır.
4 ilk sünnet,
2 farz,
4 rekatta son sünnetidir.
(Ayrıca aynı vakitte kılınan 4 rekat Zuhri Ahir ve 2 rekatta vaktin son sünneti kılınır. Ama Cuma 10 rekattır.)
Soru 30: Ramazan ayında, yatsı namazından sonra 20 rekat kılınan namazdır. Cemaatla veya tek başına kılınabilir. İki yada dört rekatta bir selam verilerek kılınan ve ramazan ayına ait olan bu namazın adı nedir? ve nasıl bir namazdı
Cevap : Teravih namazıdır ve Sünneti müekkede bir namazdır.
Soru 31: Oruç ibadetimizin çeşitleri altıdır. Bunları misaller vererek sayınız.
Cevap : a- Farz oruçlar: Ramazan orucu, keffaret orucu vb.
b- Vacip oruçlar: Adaklar, itikaf orucu ve kazaya kalmış nafile oruçlar
c- Sünnet oruçlar: Muharrem ayının 9. 10. 11.ci günleri tutulan oruçlar.
d- Müstehap oruçlar: Kameri ayların 13. 14. 15.ci günleri tutulan oruçlar.
e- Mekruh oruçlar: Aşure günü, Cuma günleri tutulan oruçlar.
f- Haram oruçlar: Bayramlarda tutulan oruç.
Soru 32: İslamın şartlarından mali ibadetimizdir. Dinen zengin sayılan erkek, kadın, her mükellef müslümanın senede bir kez, malının kırkta birini, niyet ederek müslüman fakire vermesi farzı ayın olan ibadettir. Bir diğer mana ile müslüman fakirin müslüman zengin üzerindeki hakkıdır. Terki günah, inkarı küfürdür. Bu mali ibadetimiz hangisidir?
Cevap : Zekat.
Soru 33: Ramazan ayının sonuna ulaşan ve temel ihtiyaçlardan başka nisaba malik (mala sahip) olan her müslümanın vermesi gereken ve vacip olan mali bir ibadettir. İnsanların yaratılışına bir şükür olmak üzere sevap kazanmak için yapılan mali ibadetimiz nedir?
Cevap : Sadaka-i Fıtır.
Soru 34: Kurban bayramı günlerinde Arafat’a çıkarak vakfe yapılan, ihrama girerek ve Kabe’yi tavaf ederek ziyaret yapılan, zengin olan müslümana ömründe bir kez yapmak farzı ayın olan mali ve bedeni ibadetimiz hangisidir?
Cevap : Hac.
Soru 35: Senenin herhangi bir bölümünde Kabe-i Muazzamayı ve Ravza-i Mudahharayı ziyaret maksadıyla yapılan mali ve bedeni ibadetimiz hangisidir?
Cevap : Umre ziyareti.
Soru 36: Takvim olarak aya göre düzenlenen ve hicretle başlayan yıla hicri yıl denir. Hicri yılın aylarına kameri aylar denir.
Müslümanların takvimi olan bu takvime göre bayram ve diğer önemli gün ve geceler ayarlanır. Bu hicri yılın kameri aylarını sayınız.
Cevap : Muharrem, Sefer, Rebiyyül Evvel, Rebiyyül Ahir, Cemaziel Evvel, Cemaziel Ahir, Recep, Şaban, Ramazan, Şevval, Zilkade, Zilhicce. Soru 37: Hicri yılın başlangıç günü hangi gündür?
Cevap : 1 Muharrem.
Soru 38: Mevlit kandili Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in doğum günüdür. Mekke’de Kabe’nin içinde 360 putun yıkıldığı, Sasani İmparatorluğunun bin yıldan beri yaktıkları ateşin söndüğü gün bu gündür. İslam takvimi olan hicri yılda Mevlit kandili hangi gündür.
Cevap : Rebiyyül evvel ayının 12. Gecesi, Pazartesi günü.
Soru 39: Mübarek üç ayların başlangıç tarihi ne zamandır? Cevap : 1 Recep ile başlar.
Soru 40: İkram, değeri çok olan, bağış, ihsan, istenilen gibi manalar taşıyan ve Hz. Amine’nin Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’e hamile olduğunu anladığı gün olarak bilinen, mübarek gece olarak ibadetlerle değerlendirdiğimiz, Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in kendisinin de 12 rekat şükür namazı kıldığı mübarek gecemizin adı ve hangi günde olduğunu söyleyiniz.
Cevap : Regaip kandili, Recep ayının ilk Cuma gecesidir.
Soru 41: Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in bir gecede Mekke’den Kudüs şehrine yürüyüşüne ve oradan da semaya yükselişine ayrı ayrı isim verilen, hakkında Kur’an’ı Kerim’de sure olan mübarek gecemizin ismi ve zamanını söyleyiniz.
Cevap : İsra ve Miraç denir. Recep ayının 27.ci gecesidir.
Soru 42: Yaratılmışların bir sene içindeki rızıklarına, zengin veya fakir, aziz veya zelil olacaklarına, diriltilip öldürüleceklerine ve ecellerine dair Allah (c.c.) tarafından meleklerine bilgi verilen mübarek gecemiz hangisidir, ve hicri tarihini söyleyiniz.
Cevap : Berat Gecesi. Şaban ayının 15.ci gecesi.
Soru 43: Ramazan ayı içersinde idrak ettiğimiz ve Kur’an’ı Kerim bu geceden başlayarak indirildiği bildirilen adına Kur’an’ı Kerim’de sure bulunan ve Peygamberimiz (s.a.v.)’in Ramazan ayının son on gününün tekli günlerinde arayın dediği mübarek gecemizin ismi nedir ve hangi güne rastlar?
Cevap : Kadir Gecesi. Ramazanın 27.ci gecesi.
Soru 44: Ramazan ayının son on gününde beş vakit namaz kılınan cami veya mescitte, ibadet niyeti ile ikamet edilen (kalınan) ve bayram namazı ile son bulan ibadetin adı nedir?
Cevap : İtikaf.
Soru 45: Amelde hak mezhepler dediğimiz mezheplerimiz ve imamlarımızı söyleyiniz.
Cevap : a- Hanefi Mezhebi; İmamı Azam Ebu Hanife
b- Şafi Mezhebi; İmamı Şafi
c- Maliki Mezhebi; İmamı Malik
d- Hanbeli Mezhebi; İmamı Ahmet Bin Hanbel.
Soru 46: Haccın çeşitleri nelerdir?
Cevap : a- Haccı Temettü,
b- Haccı İfrat,
c- Haccı Kıran.
Soru 47: Haccın farzlarını söyleyiniz.
Cevap : a- Arafat’ta vakfe durmak,
b- Ziyaret tavafı yapmak.
Soru 48: Cihat ibadetini diğer ibadetlerden ayıran özellikler nelerdir?
Cevap : a- Kur’an’ı Kerim’de en çok zikredilen ibadet olması,
b- En büyük ibadettir,
c- Zamana bağlı değildir,
d- İlk eda edilecek farzdır,
e- Miktarla sınırlı değildir.
Soru 49: Üç vakit vardır ki bu vakitlerde kaza namazı, vacip bir namaz, cenaze namazı, tilavet secdesi, nafile namaz kılınmaz ve olmaz. Bu vakitlere dinimizde kerahat vakitleri denir. Kendisinde ibadet olmayan bu vakitleri söyleyiniz?
Cevap : a- Güneş doğarken,
b- Güneş tam tepede iken,
c- Güneş batarken.
. Soru 50: Namaz dinin direği ve ilk görülecek olan ibadettir. Namazların vaktinde kılınması gerekir, çünkü “vakit” namazın farzlarındandır. Vaktinde ve vakti geçtikten sonra kılınan namazlara ne ad verilir?
Cevap : Vaktinde kılınan namaza; “Eda”, Vaktinden sonra kılınan namaza ise; “Kaza” denir.
Soru 51: Dinimiz her yönüyle bize kolaylıklar getirir. Ki bunlardan biride kışın ayaklarımıza giyilen deriden yapılmış mestlerin giyilmesidir. Bu mestler abdest alındıktan sonra giyilir ve ondan sonra belirli bir zamana kadar alınacak abdestler için bu mestler çıkarılmadan üzerine ıslak elle yapılan meshetme işlemi ile abdest alınmış olur. Bu meshetmenin müddeti (süresi) yolculukta ve ikamette (bulunduğumuz yerde) ne kadardır?
Cevap : İkamette 24 saat (bir gün bir gece), yolculukta 72 saat (üç gün üç gece).
Soru 52: Dinimizde bir beldeden (oturduğumuz köy, kasaba veya şehirden) çıkıp yaya olarak 18 saatlik yola gitmiş olan kimseye yolcu (Misafir) denir. (18 saatlik yolun karşılığı bugünün ölçüleriyle 90 km uzaklıktır.) Bu mesafeye çıkmış olan yolcuya kolaylıklar olarak ayağındaki mestin müddeti 3 gün 3 gece olduğu gibi namazlar için de bazı kolaylıklar vardır. Yolcu namazı ve seferilik dediğimiz bu namazların kılınışı nasıldır?
Cevap : Dört rekatlı farz namazları iki rekat olarak kılınır.
Soru 53: Dinimizde büyük abdest temizliği dediğimiz kan, meni, sidik, ve gaita (büyük pislik) gibi pisliklerin çıkmış oldukları yerleri temizlemeye verilen isim nedir?
Cevap : İstinca.
Soru 54: Namazların cemaatla kılınması 27 derece daha sevap olduğu bildirilmiştir. Namazlarımızı cemaatla kılarken imama ruküde yetişmiş kişi o rekatı imamla kılmış sayılır. Ruküden kalkarken, secde yapılırken veya tahiyyatta iken namaza iştirak eden kişi ise imam selam verdikten sonra kendi selam vermeden kalkar ve kaç rekat kılmamış ise tamamlar. Namazın başlamasından sonuna kadar aralıksız olarak imama uyan, namazının tümünü imamla kılan kimseye ne ad verilir?
Cevap : Müdrik (Namazı idrak etmiş, yetişmiş manasında.)
Soru 55: Namaz başlayıp ilk rekatın ruküsünden sonra herhangi bir bölümünde imama uyan ve imamla birlikte kılmadığı rekatları cemaatın selamından sonra kılarak tamamlayan kişiye ne denir? Cevap : Mesbuk (sabıkalı). Soru 56: Namaza imamla başladığı halde, kendisine namazda uyku, dalgınlık, cemaatın çokluğundan bir eziyet veya abdesti bozulup ta namazın bir kısmını imam ile birlikte kılmayan kimseye ne ad verilir?
Cevap : Lahik.
Soru 57: İbadetlerimizin sıhhati için küçük abdest temizliği dediğimiz, erkeklerin idrar yaptıktan sonra idrar sızıntısını beklemeleri gerekir. Yoksa abdest aldıktan sonra gelen damlalar abdesti bozmuş olur. Ama insan abdestliyim düşüncesiyle ibadet eder ki bu emelde boşa gider. Bu sebeple idrarın kesilmesini biraz yürüyerek, ayakları hareket ettirerek veya beklemek gibi hallerle bekleyip sonrada su ile yıkamakla yapılan amelin adı nedir?
Cevap : İstibra.
Soru 58: Hadis-i Kutside Rabbimiz (c.c.) buyuruyor ki; “Farzlarımı yapmakla kulluğunuzu idrak edersiniz, nafilelerle bana yaklaşırsınız.” Dinimizde farz namazların ve sünnetlerin dışında kılınan birtakım nafile namazlar vardır ki, bunlara tatavvu namazı da denir. Her bir namazın kendisine has fazileti ve sevabı vardır. Bunlardan bazıları; Duha, Kuşluk, teheccüt namazları, Regaip, Berat, Miraç, Kadir geceleri namazları, yolculuk, tesbih namazları vb... Bir mescide, camiye ziyaret için gidildiğinde veya öğrenmek veya öğretmek gibi bir maksatla giren kimsenin daha mescide oturmadan nafile olarak kıldığı iki rekat namazın adı nedir?
Cevap : Tahiyyetül Mescit.
Soru 59: Güneş doğup bir miktar yükseldikten sonra istiva vaktine kadar iki, dört, sekiz veya on iki rekat kılınabilen nafile namazın adı nedir?
Cevap : Duha (kuşluk) namazı.
Soru 60: İnsanın kendi hakkında bir şeyin hayırlı olup olmadığına dair bir işarete kavuşmak istediğinde, yatacağı zaman iki rekat namaz kılıp özel duasını okuyarak bitirdiği namaz hangisidir?
Cevap : İstihare namazı.
Soru 61: Yatsı namazından sonra daha uyumadan veya bir miktar uyuduktan sonra kalkıp kılınan, iki rekatta bir selam verilerek iki, dört, altı veya sekiz rekat kılınabilen, Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in devam ettiği ve çok sevap olan bu namazın adı nedir?
Cevap : Teheccüt (gece) namazı.
Soru 62: Nisap; Şeriatın bir şey için koymuş olduğu belirli bir ölçü ve miktar demektir. Mesela; Altın için nisap miktarı 96 gramdır ve buna sahip olan kimse zengin sayılır ve bu malın üzerinden bir yıl geçtikten sonra bunun zekatını vermesi kendisine farzdır. Koyun, keçi, sığır ve deve gibi mallarda nisap sayı iledir. Koyunlarda nisap ölçüsü ve miktarı nedir?
Cevap : 39’a kadar zekat düşmez. 40’dan 120’ye kadar bir koyun. 121’den 200’e kadar iki koyun. 201’den 399’a kadar üç koyun. 400 koyuna dört ve sonraki her yüz koyuna bir koyun verilir. Soru 63 : Sığırların nisap ölçüsü ve miktarı ne kadardır?
Cevap : 29’a kadar zekat düşmez. 30’dan 40’a kadar iki yaşında bir buzağı. 40’dan 59’a kadar üç yaşında bir dana. 60’da birer yaşını bitirmiş iki buzağı ve sonra her 30’da bir buzağı, her 40’da bir dana olarak hesap edilir.
Soru 64: Hangi mallardan zekat verilir?
Cevap : a- Nakit paranın, istenen borç paraların,
b- Ticaret mallarının,
c- Koyun, keçi, sığır ve devenin,
d- Altın ve gümüşlerin,
e- Arazi ürünlerinin,
f- Madenlerin ve definelerin.
  Soru 65: Zekat kimlere verilmez?
Cevap : a- Ana ve babaya,
b- Dede ve ninelere,
c- Evlatlara,
d- Karı veya kocaya,
e- Zenginlere,
f- Cami, mescit, çeşme ve benzerlerini yaptırmak veya onartmak için zekat verilmez.
Soru 66: Kurban bayramında ibadet niyeti ile kurban kesmek hür, mukim (yolcu olmayan), müslüman, zengin olan kimselere vaciptir. Kurban ibadet maksadıyla olursa eda edilmiş olur. Bunun dışında ki maksatlarla (et yemek gibi) kesilen hayvanlar kurban olmayacağı gibi birde vebal olur. Kurbanı kesme günleri hangi günlerdir.
Cevap : Kurban bayramının 1. 2. ve 3.cü günleridir.
Soru 67: Kabe’nin etrafında usulünce ibadet için yedi defa dolaşmaya ne denir?
Cevap : Tavaf.
Soru 68: Yeni doğan bir çocuğun doğduğu günden bülüğ çağına gelinceye kadar Cenabı Hakk’a şükür olsun diye kurban kesmek mubahtır. Fakat 7. Günü kesilmesi daha faziletlidir. Çocuğun doğduğunda kesilmesi gereken bu kurbana ne ad verilir? Cevap : Akika kurbanı. Soru 69: Zekat kimlere verilir? Cevap : 1- Müslüman fakirlere, 2- Miskinlere, 3- Borçlulara, 4- Yolculara, 5- Azat olacak köle, cariyeye, 6- Zekat memurlarına, 7- Müellefe-i Kulup (Kalpleri İslam’a ısındırılmak istenenlere), 8- İslam yolunda çalışanlara. Soru 70: Tilavet secdesi ne zaman ve nasıl yapılır? Cevap : Kur’an’ı Kerim’den bir secde ayeti okunduğu yada duyulduğu zaman yapılır. Yapılışı: Ayağa kalkılır, eller kaldırılmadan tekbir alınır ve secdeye gidilir. Secde de üç defa “Sübhane Rabbiyel Azim” dedikten sonra tekrar Allah’ü ekber denilerek ayağa kalkılır. Soru 71: Ameli salih ne demektir? Cevap : Allah (c.c.)’ın rızasına uyan hayırlı amel, günahlardan uzak iştir. Soru 72: Cenaze namazı nasıl kılınır ve kaç tekbirdir? Cevap : Ayakta kılınır ve dört tekbirlidir. Soru 73: Kimlerin cenaze namazı kılınmaz? Cevap : a- Düşük ve ölü doğan çocukların, b- Bilerek anne ve babasını öldüren katillerin, c- Yol kesicilerin,d- İslam’a karşı çıkanların namazı kılınmaz. Soru 74: Belli bir zaman içinde sünneti de kaza edilen namaz hangisidir? Cevap : Sabah namazı,o günün öğle vaktine kadar sünneti ile birlikte kaza edilir. Soru 75: Kaza namazı ne demektir? Cevap : Vaktinde kılınamayan beş vakit namazı ödemek üzere, başka vakitte kılmaya denir. Soru 76: Bir sünnet var ki,onu yerine getirmek bir farzı yerine getirmekten daha fazla sevaptır. Bu farzdan daha sevap sünnet hangisidir? Cevap : Selam vermek sünneti, selam almak sünneti farzdan daha fazla sevap kazandırır. Soru 77: Çocukların benimsemeleri ve alışkanlık kazanmaları için, İslam’a göre hangi yaşta namaza başlatılmaları gerekir? Cevap : Yedi yaşında. Soru 78: İslam’a göre çocuk doğduğunda ismi nasıl konur? Cevap : Çocuğun sağ kulağına ezan, sol kulağına kamet okunarak ismi zikredilir ve dua yapılır. Soru 79: Kurban eti nasıl pay edilir? Cevap : Kurban eti üç kısma ayrılır. Bir bölümü fakirlere, bir bölümü komşu ve dostlara, kalan bölümü ise ev halkına ayrılır. Soru 80: Zilhicce ayının 9.cu, yani arife günü sabah namazından başlayarak, bayramın 4.cü günü ikindi namazına kadar, her farz namazın selamından sonra alınması kadın erkek her müslümana vacip olan tekbirlere ne ad verilir? Cevap : Teşrik tekbirleri. Soru 81: Her müslümanın gün birlik yaşamında hiç unutmadan her yaptığı işin evvelinde söylemesi gereken bir söz vardır. Bu söz nedir? Cevap : “Bismillah” yada “Bismillahirrahmanirrahim” (Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla.) Soru 82: Bir müslümanın geleceğe dönük işlerini tasarladığı zaman, ümit ve temenni ifadelerini Rabbimizin isteğine bırakan bir imanla söylediği, unutulmaması gereken söz nedir? Cevap : “İnşallah” (Eğer Rabbim dilerse) demek. Soru 83: Müslümanların su içtiklerinde, yemek yediklerinde yada sevinçli bir haber aldıklarında söyledikleri söz nedir? Cevap : “Elhamdülillah” (Şükür Allah’adır.) Soru 84: Müslümanın müslüman üzerindeki beş hakkını sayınız. Cevap : a- Selamına karşılık vermek, b- Hasta ise ziyaretine gitmek, c- Aksırınca dua etmek, d- Meşru olan davetine gitmek, e- Vefatında cenazesinde bulunmak. Soru 85: Aksıran müslümanın “Elhamdülillah” demesi gerekir. Yanında bulunan müslümanın buna vermesi gereken karşılık nedir? Cevap : “Yerhamükellah” (Allah sana rahmeti ile muamele etsin). Soru 86: İslam’da selam verme ölçüsü nedir? Cevap : Küçük büyüğe, yürüyen oturana, bineklide yaya olana selam verir. Soru 87: Bir müslüman Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in ismi andığında yada yanında anıldığında ne yapması gerekir? Cevap : Ona salat ve selam getirir. Soru 88: Zekatın faydalarını yazınız. Cevap : a- Malı temizler, b- Malı çoğaltır, c- Kalpteki dünya sevgisine ilaçtır, d- Müslümanı mal fitnesinden korur, e- Allah (c.c.)’a bir şükürdür, f- Kalbin katılaşmasını önler, g- İhtiras (hırs) zincirini kırar, h- Fakirleri dilenmekten alıkoyar, i- Şefkat anahtarıdır, j- Malı ebedileştirir, fert yatırıma yönelir. Soru 89: Seferi olan kimsenin kendi oturduğu memlekete ne ad verilir? Cevap : Vatan-ı Asli. Soru 90: Hanefi mezhebine göre Cuma namazı en az kaç kişi ile kılınır? Cevap : En az üç kişi ile kılınır. Soru 91: Sahih olmayan (geçerli olmayan) evlilikler nelerdir? Cevap : a- Sigar nikahı, b- Hulle nikahı, c- Mute nikahı, d- İhramlının nikahı, e- Zinakar kadınla nikah, f- Dörtten fazla kadınla yapılan nikah, g- Aynı anda iki kız kardeş ile yapılan nikah. Soru 92: Sigar nikahı nedir tarif ediniz? Cevap : Aralarında mehir (kızın kızlık hakkı) olmaksızın bir adamın kendi kızını diğerinin kızı karşılığında ona nikahlamasına denir. Soru 93: Yeminin keffareti nedir söyleyiniz? Cevap : a- Gücü yetiyorsa müslim yada gayri müslim bir köle veya cariyeyi azat etmek, b- Veya on fakiri akşamlı sabahlı doyurmak, c- Veya on fakiri orta halli giydirmek, d- Veya üç gün aralıksız oruç tutmaktır. Soru 94: Nikahı kendisine haram olanları sayınız. Cevap : a- Karabet (yakınlık) ciheti ile haram olanlar. b- Sıhriyet (sonradan kazanılan akrabalık) yoluyla haram olanlar. c- Emişme yoluyla haram olanlar (aynı kadının emzirdiği çocuklar) d- İki kız kardeşi bir arada nikahlamak. (İkiside yaşarken tek erkeğin hanımları olamazlar.) e- Musahere cihetiyle haram olanlar. (Yani üvey kız babaya, üvey oğlan anaya haramdır.) f- Efendinin cariyesini, hanımefendinin de kölesini nikahlaması haramdır. g- Kafir kadınla bir mecusi kadını veya putperest bir kadını bir arada bulundurmak. h- Cariye ile hür kadını bir arada bulundurmak. i- Dörtten çok (bir arada) nikah yapmak. j- Başkasının zevcesini nikahlamak. k-Nikahlı iken hamile kalan kadını nikahlamak. Soru 95: Karabet (yakınlık) ciheti ile kendisine haram olanlar kimlerdir? Cevap : Analar, Kızlar, Kız kardeşler, Halalar, Teyzeler, Erkek ve kız kardeşlerin kızları. Soru 96: Namazda birinci tahiyyat ile ikinci tahiyyat arasında ne fark vardır? Cevap : Birincisi vacip, ikincisi ise farzdır. Soru 97: Yeryüzünde üç mescit vardır ki, bunlarda kılınan namazlar diğer mescitlerde kılınan namazlardan sevabı daha fazladır. Bu mescitleri sevap çokluğu sırası ve sevap oranları ile yazınız. Cevap : a- Mescidi Haram (Kabe); Yüz bin namaz sevabı, b- Mescidi Nebevi; Bin namaz sevabı, c- Mescidi Aksa; Beş yüz namaz sevabı vardır. Soru 98: İnsanların akıllısı kimdir? Sorusuna Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in verdiği cevap ne olmuştur? Cevap : “Ölümü çok hatırlayıp onun için hazırlıklı olandır.” Cevabını vermiştir. Soru 99: Namazlarımızı kılarken Ruküden sonra kalkıp secdeye gitmeden kıyam halinde iken zikrettiğimiz “Rabbena lekel hamt”in manası nedir? Cevap : Rabbimiz şükür ancak sanadır demektir. Soru 100: Namazlarımızda secdede iken en az üçer kez söylediğimiz “Sübhane rabbiyel ala”nın manası nedir? Cevap : Yüce Rabbimi tüm eksiklerden tenzih ederim demektir. Soru 101: Namazlarımızda ruküde iken en az üç defa söylediğimiz “Sübhane rabbiyel azim”in manası nedir? Cevap : Yüce Rabbimiz tüm eksiklerden münezzehtir demektir. Soru 102: Sıhriyet (sonradan kazanılan akrabalık) ciheti ile kendisine haram olanlar kimlerdir? Cevap : Zevcenin annesi (Kaynana), Zevcenin kızı (Üvey kız), Babasının zevcesi(Üvey anne), Oğlunun zevcesi (Gelini). Soru 103: Peygamber Efendimiz (s.a.v.) haftanın hangi günleri oruç tutardı? Cevap : Pazartesi ve Perşembe günleri. Soru 104: Abdestin vaciplerini sayınız? Cevap : Abdestin vacibi yoktur. Soru 105: Dinimizde misafir kime denir? Cevap : 15 günden daha az oturmak niyeti ile, 90 km veya daha uzak bir yolculuğa çıkana denir. Soru 106: İslam dininin uygulamaya dönük yasa ve hükümlerini delilleriyle bildiren ilme ne denir? Cevap : Fıkıh denir. Soru 107: Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in kurduğu İslam devletini idare eden veya İslam devletinin kurulması için mücadele eden, bütün işlerinde mü’minlere Emir olan kişiye hak ölçüleri çerçevesinde bağlanıp itaat etmeğe, malı ve canıyla onu desteklemeye ne ad verilir? Cevap : Beyat (Biat) denir. Soru 108: İmam olabilmenin şartları nelerdir? Cevap : a- Açık ve herkes tarafından bilinmesi, b- Ehliyetli, dirayetli ve tam idareci olması, c- Siyaset ilmini ve sanatını iyi bilmesi, d- İslam nizamını yürürlükte tutmaya yetenekli olması, e- Adaletli olması, f- Hür ve erkek olması, g- Akil baliğ ve müçtehit olması. Soru 109: Cuma namazını eda edebilme şartları nelerdir? Cevap : a- Şehir veya şehir hükmünde olan yer, b- Halife veya görevlendirdiği kişinin kıldırması, c- Namazdan önce hutbe okunması, d- Cemaatla kılınması, e- Vakti geçmeden kılınması. Soru 110: Rasulüllah (s.a.v.)’in “küçük şirk” olarak nitelendirdiği günah nedir? Cevap : Riya (Gösteriş için ibadet.) Soru 111: Boğulan kimseyi kurtarmakta olan kimse namaz vakti geçiyorsa ne yapar? Cevap : Boğulmakta olan kimseyi kurtarır. Namazı sonra kılar. Soru 112: Arafat ve Müzdelife’de iki namazı birleştirerek kılmaya ne denir? Cevap : Cem’us-Salat Soru 113: İmam farz namaza cemaatla başladıktan sonra nafile namaz kılmak ne olur? Cevap : Mekruh olur. Soru 114: Cemaatı terk edip namazları evde kılmayı adet haline getiren kimseye ne denir? Cevap : Melun. Soru 115: Şeytan nerede taşlanır? Cevap : Mina’da. Soru 116: Oruç ne zaman farz kılındı? Cevap : Hicretin 2.ci yılında. Soru 117: İslam fıkhında feri deliller hangileridir? Cevap : a- İstihsan, b- Mesaliki Mürsele, c- Örf, d- Önceki şeriatlar, e-Sahibi kavli, f-İstishap. Soru 118: İnsanların ve evcil hayvanların yiyecek ve içecekleri olan maddeleri ucuz olan yerlerden alıp kıymetinin artması için 40 gün bekletmeye ne ad verilir? Cevap : İhtikar denir. Soru 119: İslam hukukunda miras taksimini kendisine konu alan ilmin adı nedir? Cevap : Feraiz ilmi. Soru 120: Hac esnasında Safa ile Merve arasında müslüman erkeklerin her gidiş ve gelişte göğüslerini gererek (çalımlı çalımlı) yürümeye ne ad verilir? Cevap : Hervele. Soru 121: Peygamber (s.a.v.): “En hayırlı amel vaktinde kılınan namazdır” buyurmaktadır. Vaktinde kılınmayan namazlar ise mutlaka kaza edilmelidir. 6 vakit namaz üst üste kazaya kalmayan kişiye ne ad verilir? Cevap : Sahib-i Tertip. Soru 122: Zekat İslam toplumundaki, sosyal yardımlaşmanın, müslümanlar arasındaki sevgi ve kardeşliğin kuvvetlendirilmesi açısından Rabbimizin müslümanlara olan bir rahmetidir. Zekatın kimlerden alınacağını ve kimlere verileceğini İslam belirlemiştir. Altın da zekata tabi mallardandır. Hanefi mezhebine göre altının zekata tabi olması için nisap miktarını yazınız. Cevap : 97 gram, 20 miskal ve 60 santimdir. Soru 123: Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in ahirete irtihalinden sonra sekizinci asırdan itibaren bir ilim olarak şekillenmiştir. Ancak peygamberimizin ve sahabenin yaşadığı maneviyatı ve ahlaki olguyu amaç edinmiştir. Nefisleri temizleyip terbiye etmek, ahlakı güzelleştirmek ve dini yaşamak ilmidir. Züht ve takva ile ruhu temizleyen, insanı Allah sevgisinde eriten, nefsi Allah yolunda mal ve can vermeye hazırlayan, Allah’tan başkasıyla kalbi ilişkiyi kesmeyi amaçlayan, toplumların her devirde ihtiyaç duyduğu ilmin adı nedir? Cevap : Tasavvuf. Soru 124: Bir insan müslüman iken daha sonra İslam dininden dönse bu insana hemen tövbe edip tekrar İslam’a dönmesi emredilir. Bu tür İslam’dan dönme olaylarına Hz. Peygamber (s.a.v.) döneminde 3, Hz. Ebu Bekir döneminde 7, Hz. Ömer döneminde ise 1 kere meydana geldiği görülmüştür. İslam hukukuna göre İslam’dan dönme olayına ve dönen şahsa ne ad verilir? Cevap : Olaya İrtidat, dönene Mürtet denir. Soru 125: Kıyamete kadar yasaklanan, nikah şahitleri bulunmaksızın, bir kadına para verip, belli zaman için beraber yaşamak üzere sözleşmek anlamına gelen muta nikahı gibi, şahitler huzurunda, ama yüz senede olsa belli bir zaman sonra boşanmayı söyleyerek ve bütün şartlarına uyularak yapılan bir nikah çeşidi daha vardır ki, bu kesinlikle haramdır. Bu nikah çeşidi hangisidir? Cevap : Muvakkat nikahı. Soru 126: Kabe’yi tavaf ederken Haceri esvedin karşısından başlamanın hükmü nedir? Cevap : Vacip. Soru 127: Namaz kılan kimseye ne denir? Cevap : Musalli denir. Soru 128: Hac ve umrenin vaciplerindendir. Mekke-i Mükerreme’nin içinde ve Mescidi Haram dışında bulunan Safa ve Merve denilen basamaklı iki tepe arasında Safa’dan başlayarak Merve’ye ve Merve’den Safa’ya yedi kere gidip gelmektir. Bu gidip gelme olayına ne ad verilir? Cevap : Say. Soru 129: Mikat mahalli dışında oturan bir kimsenin Mekke’ye varınca ilk ne yapması gerekir? Cevap : Kudüm tavafı. Soru 130: Haccı veya umreyi yada her ikisini de eda etmek için mübah olan bazı şeyleri kendi nefsine geçici olarak haram kılmak, onları yapmaktan sakınmak ve haram denilen Mekke sınırları içine girme haline ne denir? Cevap : İhram. Soru 131: Ramazan ayının son günü içinde bir mescitte dünya işlerinden tamamen uzaklaşarak ibadet etmeye ne denir? Cevap : İtikaf Soru 132: Kazası olmayan namaz hangisidir? Cevap : Cuma namazı Soru 133: Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in ömründe bir defa yaptığı ve İslam’ın beş şartından biri olan ibadetin adı nedir? Cevap : Hac. Soru 134: Fıkıh ilminin dört büyük kısımlarından biri olan cezalarla ilgili bölümüne ne isim verilir? Cevap : Ukubat. Soru 135: Teyemmümün farzları nelerdir? Cevap : Niyet etmek, elleri toprağa vurarak kolları ve yüzü meshetmek. Soru 136: Hangi namaz çeşidini kılmak zorunluluğu yoktur? Cevap : Nafile namazın. Soru 137: Haccı veya umreyi yada her ikisini eda için mübah olan şeylerden bazılarını geçici olarak haram kılmak, onları yapmaktan sakınmak ve haram denen Mekke sınırları içeri girme haline denir. bu halde iken günah, isyan, kavga gibi şeylerden çekinmek icap eder. Cinsi yakınlaşma terk edilir, avlanılmaz, tıraş olunmaz, yeşil ot dahi kopartılmaz. Bu hale ne ad verilir? Cevap : İhram. Soru 138: La ilahe İllallahın kelime manası Allah’tan başka ilah olmadığına inanmakla birlikte geniş manada dört şeyi içerir. Bunlardan üç tanesi şunlardır: a-Ben Allah’ın kuluyum, b-Ben yardımı ancak Allah’tan beklerim, c-Ancak Allah’ın rızasını gözetirim demektir. Diğer dördüncüsü nedir? Cevap : Kanun koyucu ancak Allah (c.c.)‘dır. Soru 139: Mescidi Haram, Kabe ve etrafını saran mescidin tamamının adıdır. Mescidi Haram yeryüzünde yapılan ilk mescittir. Hacılar burayı ziyaret ve Kabe’yi tavaf için giderler. Mescidi Haramın bölümlerinden bazıları şunlardır: Zemzem, Safa ve Merve tepeleri, Minberi Şerif, Mültezem, Makamı Cibril, Hatim, Metaf, Şerif yani tavaf yeri, Makamı İbrahim, Kabe-i Muazzama, bunlardan başka Kabe’nin hemen önünde belli bir boşluktan sonra yay şeklinde bir duvar vardır. Hacılar tavaf ederken Kabe ile bu duvar arasından geçmezler. Burada Hz. Hacer ve Hz. İsmail’in mezarlarının bulunduğu rivayet edilmektedir. Bu yerin adı nedir? Cevap : Hicri İsmail. Soru 140: Namazlarda kıyam, rüku ve secde gibi her rüknünü sükunetle yerine getirmeye ve bu rükunları yaparken her uzvun yatışıp, hareket halinden beri olmasına tadili erkan denir. Mesela, rükudan kıyama kalkarken vücut dimdik hale gelmeli ve sükunet bulmalı. Namazların tadili erkana göre kılınmasının hükmü İmam-ı Azama göre nedir? Cevap : Vaciptir. Soru 141: Her ibadette olduğu gibi hac ibadetinin de vacipleri vardır. Bunlara örnek olarak, ihrama belirli yerden başlamak, ziyaret tavafını kurban bayramının birinci, ikinci ve üçüncü günlerinde yapmak ve veda tavafı yapmayı da sayabiliriz. İhramsız girmenin yasak olduğu yerlere (sınırlara) ne ad verilir? Cevap : Mikat mahalli.
SİYER Soru 1 : Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in kendisine vahiy gelmeden önce devamlı olarak şehirden uzaklaşıp, putlara tapmamanın zevkini çıkardığı yer ve sonunda da kendisine peygamberliğin verildiği yani ilk vahyin geldiği dağın ve mağaranın ismi nedir? Cevap : Nur dağı, Hira mağarası. Soru 2 : Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’e Hira mağarasında iken gelen ilk vahyin şekli nasıldır? Cevap : Rüyayı Sadıka (Gerçek rüya şeklinde) Soru 3 : Ebu Süfyan, Ebu Cehil ve El-Ehnes isimli üç müşrik gizlice birbirlerinden habersiz Allah Resulü (s.a.v.)’in Kur’an okumasını dinlemeye giderlerdi. Sabaha kadar evin yakınında Kur’an okunuşunu dinlerler gün ağarmaya başlayınca da kimseler görmesin diye gizlice ayrılmak istediklerinde birbirleriyle karşılaşırlar ve birbirlerine bir daha gelmemek üzere söz verirlerdi. Ama her üçüde bir önceki gece dinledikleri şeyi özlerler, verdikleri sözleri unutur yine bir sonraki gece gizlice gelirlerdi. Bir kez daha söz verip gene gelirler Kur’an’ı Kerim’in bu güzelliğini gördükleri halde yinede teslim olmuyorlardı. İşte bu şekilde hoşnut olup ta kabul etmeyen, teslim olmayan bu insanlar ve onlar gibi onların bulunduğu konuma ne ad verilir? Cevap : İnadı Küfür. Soru 4 : İslam’ı yaşamak için yerel iktidarın zulüm rejimlerinden kaçıp daha müreffeh bir hayata kavuşmak müslümanca yaşamak, Allah (c.c.)’ın kanunlarını ikame etmek, Ruhun Allah (c.c.)’ın kanunlarıyla terbiye edilmesi için ilahi yaşam kaygısını Allah (c.c.)’ın arzında değişik yerlerde vermek sebebiyle yapılan göçe ne ad verilir? Cevap : Hicret. Soru 5 : Mekke’de İslam’ın istediği şekilde yaşayamayan müslümanların, bir davanın gerçekleşmesi gayesi ile yani insanların ve beşer sistemlerin değil, Allah (c.c.)’ın istediği şekilde yaşamak için vatanlarını, evlerini, binitlerini, ailelerini terk etmeleri hareketine ne ad verilir? Cevap : Hicret. Soru 6 : Suçları yalnız Allah (c.c.)’a inanmak, onun kanunlarına göre yaşamayı istemek olan insanlara Mekke müşrik devleti tarafından alınan, hiç bir şekilde müslümanlarla temas edilmeyecek, onlardan kız alınmayacak, kız verilmeyecek, hiç bir şey satın alınmayacak ve satılmayacak gibi kararların alınıp halka duyurulması için bir afişle Kabe’nin duvarına asılması olayına İslam tarihinde verilen ismi o günkü ve bugünkü adıyla söyleyiniz. Cevap : Haber-üs Sahife, Ambargo. Soru 7 : Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in Medine’ye gelişinin yedinci ayında Rabbimiz savaşa izin verdi. Bu izin Hac suresi 39 ve 40.cı ayetlerle oldu. Bu ayetlerden sonra Allah Resulü (s.a.v.)’in düşman üzerine gönderdiği ilk İslam ordusu ve aynı zamanda İslam’ın ilk seriyyesi olan seriyyenin komutanı kimdir? Cevap : Hz. Hamza (r.a.) dır. Soru 8 : Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in hicretinden hemen sonra Medine’de yaptığı ilk üç iş nedir? Cevap : a-İslam devletinin merkezi olan caminin inşaatı, b-Müslümanların ekonomik sorunlarını gidermek, c-Müslümanların can emniyetini sağlamak. Soru 9 : İşkence yıllarında Ebu Lehep ve karısı Ümmü Cemil müşriklerin iki azılı kişileri idiler. Biri emir veriyor diğeri uyguluyordu. Ebu Lehebin emriyle Ümmü Cemil dikenleri topluyor ve Allah’ın Resulü (s.a.v.)’in geçeceği yollara diziyordu. Bu iki zalimin yaptıkları zulümlerden dolayı Kur’an’ı Kerim’de adlarına sure inmiş ve bu surede kendilerine Rabbimizin kelamıyla beddua edilmiştir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’e ve ashabına zulmeden bu iki azılı müşrikin Tebbet suresinde geçen ahiretteki isimlerini söyleyiniz. Cevap : Hammaletel Hatap. Soru 10: Rasulüllah Efendimiz (s.a.v.)’in bir gecede Mekke’den Kudüs’e oradan da Allah (c.c.)’a en yakın makam olan Sidret-ül Müntehaya gitmesine ne ad verilir? Cevap : İsra ve Miraç. Soru 11: Beş vakit namaz ne zaman farz kılındı? Cevap : Miraçta Soru 12: Mekke’de tebliğ imkanı kalmayınca Allah Resulü (s.a.v.) tebliği Mekke dışına taşımayı düşündü. İlk sefer olarak Taife gitmeyi planladı. Çünkü orada akrabaları vardı ve bundan dolayı tebliğin rahat olacağına inanıyordu. Ama orada da Ebu Lehebin emriyle zulmün devam ettiğini görünce Peygamber Efendimiz (s.a.v.) küfür ehli hakkında mukaddes ve tarihi bir söz söylüyordu. Bizlere tecrübe ve düstur olacak bu tarihi söz nedir? Cevap : “Küfrün hepsi tek millettir.” Soru 13: Peygamber Efendimiz (s.a.v.) hicret esnasında Medine yolunda değil Mekke’nin güney kısmına doğru yola çıkıp ve üç gün Mekke yakınlarında bir mağarada kalıp sonra hicretlerine (yollarına) devam ettiler. Ebu Bekir (r.a.) ile kaldıkları bu mağaranın ismi nedir? Cevap : Sevr Mağarası. Soru 14: Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in emriyle savaşa gidilen ama kendisinin iştirak etmediği seferlere (savaşlara) ne denir? Cevap : Seriyye. Soru 15: Mekke’de yaşanan ambargo olayından sonra her an saldırı olur diyerek silahlı olarak bekleyen müslümanlardan bir sahabe bir gün Rasulüllah (s.a.v.)’e şu suali sordu: “Ya Rasulüllah, hayatımızdan emin olup silahlarımızı bırakacağımız gün gelmeyecek mi?” Bu soruya Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in kıyamete kadar da Ümmeti Muhammede bir ölçü olacak şekilde verdiği cevap nedir? Cevap : “Müslümanların silahlarını bırakıp rahat edecekleri günler az olacaktır” şeklinde oldu Soru 16: Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in bizzat başında komutan olarak iştirak ettiği savaşlara gaza denir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) kaç defa savaşa katılmıştır? Cevap : 27 defa Soru 17: Hz. Ömer (r.a.)’in ifadesi ile Rasulüllah (s.a.v.)’in hayat programının özeti nedir? Cevap : İman, Hicret, Cihat. Soru 18: Allah (c.c.)’ın istediği gibi İslam’ı top yekün yaşanması , İslam’ı tebliğ uğruna verilen mücadeleye, Allah (c.c.)’ın hükümlerinin her tarafta uygulanmasını temin için mü’minin canı ve malıyla, mücadeleye, söz, yazı, sohbet ve savaşla olan harekete ne denir? Cevap : Cihat. Soru 19: Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in bizzat orduya komutan olarak ilk katıldığı savaşın, başka bir ifade ile ilk gazvenin adı nedir? Cevap : El-Ebva (Veddan) Gazvesi. Soru 20: Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in gönderdiği ilk savaşlardan olan seriyyenin bir kaç özelliği vardır ki bunlar: İlk defa bir kafir öldürüldü, ilk defa esir alındı, ilk defa ganimet alındı, Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bu seriyyeye gizli bir yazıyla emir vermiştir. Bu özelliklere sahip olan seriyyenin komutanı kimdir? Cevap : Abdullah Bin Cahş. Soru 21: Uhut harbinde Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’i öldürmek kastı ile atını onun üzerine süren ama Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in bir hamle ile öldürdüğü, Mekke döneminde Rasulüllah (s.a.v.)’e en çok işkence yapan ve ölümü Efendimizin elinden olan kafir kimdir? Cevap : Ubey Bin Halef. Soru 22: Mekke devletinin, İslam devletine yenildiği savaşların en büyüklerindendir. Ki bu savaşta müşriklerin önde gelen isimlerinden Ebu Cehil, Utbe Bin Rabia, Ümeyye Bin Halef, Nadir Bin Haris gibi azılılarını kaybetmiälerdxr. Cevap : Bedir Savaşı. Soru 23: Bedir savaşında esir alınmış müşrik bir şair bir daha müslümanlar ve İslam dini aleyhine şiirler yazmamak şartıyla serbest bırakılmıştı. Ama Uhut savaşı öncesinde basının, medyanın, şairlerin önemini bilen Mekke müşrik devleti köle olan bu şairi fikren devlete bağlı olduğu için dili ve kalemi satın alınarak devlet rejimini müdafaa nutukları attırdı. Mekke müşrik devletinin zorlaması ile yine İslam’ın aleyhine şiirler yazdırtılan bu şair kimdir? Cevap : Ebu İzzet. Soru 24: İslam’ın Mekke döneminde bulunmayan, Medine döneminde ortaya çıkan namaz kılıp, oruç tutup, hacca gittiği hatta cihada dahi iştirak ettiği halde İslam düşmanlığı yapan, Kur’an okuyup okutturdukları halde tağutun, şirki düzenlerin ve putların emrinde çalışan müslüman tipleri vardı. Uhut savaşına önce katılıp sonra askerin moralini bozmak için tekrar Medine’ye dönen o gün için başlarında Abdullah Bin Ubey olan İslam toplumunun kanser kaynağı tiplere İslam’ın verdiği isim nedir? Cevap : Münafık. Soru 25: İslam’ın en önemli savaşlarından biri olan Uhut savaşı galibiyetle sona ermedi. Kıyamete kadar Ümmeti Muhammede ders ve tecrübe olacak bir olaydı. İşte Uhut gibi bir savaşın kazanılamamasının sebebi nedir? Cevap : Peygamberimiz (s.a.v.)’in emrinin ihlali (Keyfi hareket etmek) Soru 26: Bir musibet bin nasihatten yeğdir. Akıllı, tarihten ders almasını bilen bir insanın (Ümmeti Muhammed’in) Uhut savaşından alacağı tek ders vardır. Uhut savaşının ümmete verdiği ders nedir Cevap : Emre itaat etmek. Soru 27: Ebu Bera adında bir münafık müslüman olduğunu ve Kur’an’ı Kerim’i öğrenmek istediklerini söyleyip, Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’den bulundukları mevkide kendilerine Kur’an öğretmeleri için Kur’an okutabilecek sahabeler, hafızlar istedi. Peygamberimizin izni ile İslam’ı kabul eden bu yeni insanlara Allah (c.c.)’ın dinini ve kitabını öğretmek için 70 tane hafız sahabe, Ebu Bera ismindeki münafık ile yola çıktı. Fakat bu güzide insanlar yolda pusuya düşürülerek şehit edildiler. Bu olayın haberi Allah Resulü (s.a.v.)’e ulaşınca çok üzüldü, dayanamadı hatta namazlarda onlara kunut okudu (beddua etti). Bu hadise İslam tarihinde 70 sahabenin şehit edildiği yerin ismi ile anılır. Bu hadisenin adı nedir? Cevap : Bir-i Mauna hadisesi. Soru 28: Hendek savaşının diğerlerinden farkı bir savunma niteliğinde olmasıdır. Bu savunma Medine’nin düşman gelecek olan tarafına hendek kazılmasıdır. Hendek kazılması yönündeki fikir ise yapılan istişarenin sonucudur. Bu istişarede Hendek kazma fikrini ortaya koyan kimdir Cevap : Selman-ı Farisi. Soru 29: Umre maksadıyla Mekke’ye gelip kendilerine Kabe’nin olduğu yere sokulmayacakları haberini alan Allah Resulü (s.a.v.), Hz. Osman’ı elçi olarak Mekke’ye gönderdi. Daha sonra Hz. Osman’ın öldürüldüğü haberi (yanlış) gelince Efendimiz (s.a.v.) elçiyi öldüren bu müşriklerle savaşmadan vazgeçmeyeceğiz diyerek etrafındaki sahabeleri savaş için biat etmeye davet etti. Sahabeler de ölünceye kadar savaşacaklarına dair biat ettiler. Bu biate ne ad verilir? Cevap : Rıdvan Biatı. Soru 30: Hicretin 6.cı yılında Hac için gelen müslümanlar müşrikler tarafından Mekke’ye sokulmayıp hatta elçi olarak gönderilen Hz. Osman’ın şehit olduğu (yanlış) haberinden sonra yapılan Rıdvan Biatını duyan müşrikler o yıl Mekke’ye girilmemesi şartıyla aralarında bir barış anlaşması yapılmasını teklif ettiler. Bu teklif kabul edilerek anlaşmaya gidildi. Anlaşmanın tüm maddeleri ilk görünüşte müslümanların aleyhine gibi görüldü ise de netice müslümanların yararına sonuçlar çıkan anlaşmanın adı nedir? Cevap : Hudeybiye Anlaşması. Soru 31: Hudeybiye anlaşmasından sonra müslüman olup Medine devletine sığındığında anlaşma gereği Mekke polisine Rasulüllah (s.a.v.) tarafından teslim edilen biri vardı. Yolda Mekke polislerini öldürerek Peygamberimiz (s.a.v.)’e “Siz sözünüzü tuttunuz Ya Rasulüllah, ben ise işkenceden kurtulmak istedim” diyerek Medine’den çıkar ama Mekke’ye de teslim olmadan Medine dışında El-İss denen yere yerleşip Mekke’nin ticaret kervanlarını vurarak Mekke devletini yıldırdı. Aldığı işaretle bu hareketine Mekke’den müslüman olarak çıkan yeni müslümanları yanına alarak bu harekete devam eder. Mekke devleti yapılan Hudeybiye anlaşmasını bu şahsın hareketlerine dayanamayarak kendisi bozmak zorunda kalır. Bu sayede İslam’ın ve müslümanların aleyhine olan anlaşmayı lehe çeviren sahabe kimdir ve İslam tarihinde bu yapılan harekete ne denir Cevap : Ebu Basir – Vur kac taktigi Soru 32: Ebu Basir’in vur kac hareketini başlatıp Hudeybiye anlaşmasını müslümanların lehine çevirmesi anlaşma maddelerinde bulunan ifadelere aykırı davranmayıp usulüne uygun anlaşmaya sadık kalarak hareket etmesi Allah Resulü (s.a.v.)’in bir siyaseti idi. Çünkü anlaşmanın maddesi “Mekke’den bir müşrik müslüman olup Medine’ye iltica ederse, Medine devleti bu müslümanı Medine’ye almayacaktı.” Bu madde de geçen ifadeye göre Allah Resulü (s.a.v.) Ebu Basir’i Medine’ye almamış ama Medine dışındaki gerilla hareketini duyunca da ona müdahale etmediği gibi “Keşke Basir yalnız olmasaydı” diyerek onun yaptığını ima ile kabul etmişti. Allah Resulü (s.a.v.)’nün bu olaydaki izlediği siyasetin bize verdiği anlam nedir? Cevap : Beşer hukukunu müslümanların lehine kullanma siyaseti. Soru 33: Müşriklerin önceden Mekke’ye diktikleri putları Allah Resulü (s.a.v.) Mekke fethinde teker teker işaret ederek putları yıktırdı. Her putu işaret edip kırdırırken bir ayet okuyordu. İşte Allah Resulü (s.a.v.)’in putları kırarken okuduğu ayet meali nedir? Cevap : Hak Geldi Batıl Zail Oldu. Batıl yok olmaya mahkumdur. (İsra 81) Soru 34: Huneyn savaşında Allah Resulü (s.a.v.), Ebu Hadrat’ı casus olarak Havazin ahalisi için gönderdi. Havazin halkının savaş için hazırlık yaptığını duyan Peygamberimiz (s.a.v.) hazırlıklara başladı. Bu savaş için henüz müslüman olmamış olan Saffan Bin Ümeyye isimli bir kafirden 100 zırh ve silah geri verilmek üzere alıp Havazin üzerine yürüdü. Bu hareketle Allah Resulü (s.a.v.)’in ümmetine verdiği ders nedir? Cevap : Düşmanla savaşmak için kafirden silah alınabileceği hususu. Soru 35: Münafıkların Küba’da yaptıkları ve Peygamber (s.a.v.)’e gelerek orada namaz kıldırmasını isteyerek yaptıkları yerin meşrulaşmasını istedikleri ama Efendimizin Hz. Cebrail (a.s.)’ın bildirmesiyle kabul etmediği gibi yıktırdığı ve hakkında ayet inen mescidin adı nedir? Cevap : Mescidi Dırar. Soru 36: Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in zevcelerinin (hanımlarının isimlerini söyleyiniz. Cevap : a- Hz. Hatice b- Hz. Sevde c- Hz. Aişe d- Hz. Zeynep e- Hz. Ümmü Seleme f- Hz. Hafsa g- Hz. Zeynep (Cahşın kızı) h- Hz. Ümmü Habibe i- Hz.Cüveyriyye j- Hz. Safiyye k- Hz. Mariyye l- Hz. Meymune (R. Anhüma). Soru 37: Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in İncil ve Tevrat’ta geçen isimleri nelerdir? Cevap : İncil’de; Baraklit, Tevrat’ta; Münhemenna. Soru 38: Hz. Hacer validemiz Mekke topraklarında oğlu İsmail’e su aramak için Safa ve Merve tepelerinde koşup dururken, bıraktığı yerde kendi kendine ayaklarını yere vurarak eşinen Hz. İsmail’in ayakları altından Allah (c.c.)’ın izni ile çıkan ve bugün dahi müslümanların faydalanıp içtiği, tüm hacıları doyuran, şifalı, bereketli, bu gün yer itibariyle Kabe’nin altından çıkan suyun adı nedir? Cevap : Zemzem. Soru 39: Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in doğumu ne zamandır? Cevap : Miladi 571 yılı (Fil vakasının olduğu yıl), Rebülevvel ayının 12.ci gecesine tesadüf eden Pazartesi günü dünyaya geldi. Soru 40: Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in annesinin ismi nedir? Cevap : Vehb’in kızı Amine. Soru 41: Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in süt annesinin adı nedir? Cevap : Hz. Halime. Soru 42: Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in süt kardeşinin ismi nedir? Cevap : Hz. Şeyma. Soru 43: Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in dedesinin adı nedir? Cevap : Abdulmuttalip. Soru 44: Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in babalarının ismi nedir? Cevap : Abdullah. Soru 45: Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in dedesinin vefatından sonra büyüten amcası kimdir? Cevap : Ebu Talip. Soru 46: Peygamber Efendimiz (s.a.v.) kaç tarihinde Mekke’den Medine’ye hicret etti? Cevap : 622 yılında. Soru 47: Ganimet ne demektir? Cevap : Harpte düşmanlardan alınan mal demektir. Soru 48: İslam’da ilk ganimet ve esir ne zaman alındı? Cevap : Abdullah Bin Cahş komutasında yapılan seriyyede alındı. Soru 49: İlahi vahye göre ganimetlerin taksimi nasıl yapılırdı? Cevap : Ganimetlerin beşte biri Allah’a ve Resulüne, beşte dördü ise mücahitlere aitti. Beşte bir de beşe ayrılarak Peygamberimiz (s.a.v.)’in akrabası, yetimler, fakirler ve aciz yolculara verilirdi. Soru 50: Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in: “Eğer Zeyd Bin Harise şehit olursa yerine Cafer Bin Ebu Talip, oda şehit olursa komutanlığa Abdullah Bin Revaha geçsin, şayet oda şehit olursa müslümanlar içlerinden birini seçsin” diyerek orduyu gönderdiği ve bu tüm söyledikleri şeylerin gerçekleştiği savaş hangisidir? Cevap : Mute savaşı. Soru 51: Ehli Beyt kimdir? Cevap : Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in aile fertleri ve bunların soyundan gelenlere denir. Soru 52: Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in kaç adı vardır söyleyiniz. Cevap : Dört adı vardır: a-Ahmet b-Muhammed c-Mustafa d-Mahmut. Soru 53: Yaşı yirmiyi geçmediği halde, aralarında büyük sahabelerin de bulunduğu, Bizanslılara karşı savaşan İslam ordusuna Rasulüllah (s.a.v.) tarafından atanan sahabedir. Bu atamayı dünyadan göç etmeden birkaç dakika evvel ve Azrail (a.s.)’ın yanında iken son sözleri nedir? Cevap : Üsame Bin Zeyd (r.a.) (“Üsame’nin ordusu cihada gitsin”) Soru 54: İslam Medine devletini Efendimiz (s.a.v.) kurduktan sonra devletler bazında İslam’ı tebliğ için hangi ülkelere elçi ve mektup göndermiştir? Cevap : Habeşistan, Mısır, Doğu Roma İmparatorluğu ve İran. Soru 55: Efendimiz (s.a.v.)’in Refikül Ala’ya (Büyük dosta-Cenabı Allah’a) kavuşma olarak tarif ettiği vefatı kaç yaşında olmuştur. Cevap : 63 yıl olmuştur. Soru 56: Tebuk seferine katılmadığı için Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ve ashabının kendisiyle (hakkında ayet nazil oluncaya kadar) 50 gün konuşmadığı sahabe kimdir? Cevap : Kab Bin Malik. Soru 57: Medine’de münafıkların başı olan hainin ismi nedir? Cevap : Abdullah Bin Ubeyy Bin Selul. Soru 58: Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in vefatından sonra kendisini peygamber ilan eden ve sonra Yemame’de Vahşi tarafından öldürülen sahtekar kimdir? Cevap : Müseylemetül Kezzap Soru 59: Peygamber Efendimiz (s.a.v.) kaç yaşında peygamber oldu ve ne kadar süre peygamberlik yaptı? Cevap : 40 yaşında peygamber oldu, 23 yıl peygamberlik yaptı. Soru 60: Habeşistan’a yapılan hicret hakkında bilgi veriniz? Cevap : İlki 615 yılının Recep ayında aralarında Hz. Osman ve ailesi Rukiye’nin de bulunduğu 12 erkek ve 4 kadın olarak üç ay devam etmiş olan hicrettir. İkincisi ise 616 yılında 82 erkek, 21 kadın Cafer Bin Ebu Talip başkanlığında yapılmıştır. Soru 61: İslam’ın ilk düşmanlarından bir kafir vardı ki bu her zaman işkence eder, alay eder ve müslümanları rahat bırakmazdı. Abdullah İbni Mesud’u yere ellerini ve ayaklarını bağlayıp ona işkence yapmış hatta dini ile alay dahi etmişti. Sonunda Bedir savaşında Efendimiz (s.a.v.)’in ondan bana haber getir emri ile savaş meydanında bulup elleri ve ayaklarının eklem yerlerinden ayrı ayrı dört kılıç darbesiyle yerde olduğunu görüp önce İslam’ı son bir kez daha tebliğine şiddetli cevap alması üzerine kafasını keserek sonra onun kulaklarını delip ip takıp sürükleyerek Peygamberimizin yanına getirdiği Allah düşmanı kafir kimdir? Cevap : Ebu Cehil (Cehaletin babası) Soru 62: Mescidi Nebevinin bir tarafında, evsiz ve yurtsuz olanların ve fakir müslümanların barınması için bir gölgelik yapılmıştı. Buranın üstü kapalı ise de etrafı açıktı ve burası bir ilim yuvası idi. Hatta en çok hadis rivayet eden Ebu Hureyre (r.a.)’da burada yetişmişti. Bu ilim yuvasının ismi nedir? Cevap : Ashabı Suffa Soru 63: Peygamberimiz (s.a.v.)’in annesi Amine hatunun sadık hizmetçisidir. Hz. Amine hatunun vefatından sonra Peygamberimizi dedesi Abdulmuttalib’e teslim eden ve Efendimiz (s.a.v.)’in “Annemden sonra annem sensin” dediği bu sadık hizmetçi kimdir? Cevap : Ümmü Eymen Soru 64: Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in kaç çocuğu vardı isimleriyle birlikte söyleyiniz. Cevap : Yedi çocuğu olmuştur. Dördü kız, üçü erkektir. Kızları: Zeynep, Rukiye, Ümmü Gülsüm ve Fatıma’dır. Erkek çocukları: İbrahim, Kasım ve Abdullah’tır. Soru 65: Hz. Ömer (r.a.)’ın müslüman olması kız kardeşi ve eniştesinin müslüman olduklarını öğrenip onları ve Rasulüllah (s.a.v.)’i öldürmek niyetiyle gelirken eniştesinin evinin yakınında duyduğu Kur’an’dan etkilenmesi sonucunda olmuştur. Hatta onları dövmesine rağmen yine de tekrar dinlediği eniştesinin okuduğu surenin, kız kardeşinin ve eniştesinin isimlerini söyleyiniz? Cevap : Taha suresi, Kız kardeşi; Fatıma, eniştesi; Said Soru 66: Bedir savaşında kaç müslüman şehit oldu, kaç kafir öldürüldü? Cevap : 14 müslüman şehit oldu ve 70 kafir öldürüldü. Soru 67: Uhut savaşında şehit olan müslümanların sayısı kaçtır? Cevap : 72 müslüman şehit olmuştur. Soru 68: Efendimiz (s.a.v.)’i hicret esnasında yakalayıp Darun Nedve denen müşrik meclisinden hediye almak isteyen ama atının ayakları çöle batarak hedefine ulaşamayan kimdir? Cevap : Süreka Soru 69: Ezanı Muhammedi’yi rüyasında gören sahabe kimdir? Cevap : Abdullah Bin Zeyd Soru 70: Uzza isimli putu kıran sahabe kimdir? Cevap : Hz. Halit Bin Velid Soru 71: Rasulüllah (s.a.v.)’in şairinin ismi nedir? Cevap : Hassan Bin Sabit. Soru 72: Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ilk olarak peygamberliğini açıkça ilan ettiği yer neresidir ve ilk olarak ona karşı çıkan kimdir? Cevap : Safa tepesinde ve ona ilk karşı çıkan amcası Ebu Leheb’tir. Soru 73: Peygamber Efendimiz(s.a.v.)’in son katıldığı savaş hangisidir? Cevap : Tebuk savaşı. Soru 74: Uhut savaşında Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in kılıcıyla savaşan sahabe kimdir? Cevap : Ebu Dücane Soru 75: Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in tebliği Mekke dışına çıkarmayı düşündüğünde aklına ilk gelen yer Taif olmuştu. Çünkü orada tanıdık kapısına varabileceği akrabaları vardı. Ama Taif ona beklediği gibi değilde Ebu Leheb’in emriyle sert bir şekilde cevap vermiş hatta taşlamışlardı. İşte bu yolculukta Efendimiz (s.a.v.)’e eşlik eden bir sahabe vardı. Bu insan atılan tüm taşlara göğüs germişti. Bu yiğit insan kimdir? Cevap : Zeyd Bin Harise. Soru 76: Hendek savaşına adı verilen hendeklerin uzunluk, boy ve eninin ölçüleri ne kadardır? Cevap : Uzunluğu: 5,5 km, derinliği: 5 m, eni:9 m. dir. Soru 77: Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in İştika (yağmur isteme) namazı kılarak dua edip namaz biter bitmez hemen yağmurun yağmaya başladığı bir bölge vardı. Mescidi Nebevinin karşısında olan bu yere Efendimiz (s.a.v.) sıcak havalarda gider ve orada gölgelenirdi. Çünkü bir bulut orayı devamlı ferah tutardı. Buraya daha sonra bir mescit inşa edildi. Bu mescidin adı nedir? Cevap : Gamame mescidi (Bulut mescidi) Soru 78: Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in doğduğu gece hangi tarihi olaylar meydana geldi? Cevap : a-Kisra sarayında 14 sütun yıkıldı b-Mecusilerin ateşleri söndü c-Sava gölü kurudu. Soru 79: Tövbe suresinde kendisinden bahsedilen, Peygamber (s.a.v.)’in ilk inşa ettiği mescit olarak bilinen mescit hangisidir? Cevap : Kuba mescidi. Soru 80: Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Mekke hayatında öyle bir yıl yaşadı ki o yıl amcası Ebu Talip vefat etmiş, amcasının vefatından üç gün sonra zevceleri Hz. Hatice (r.a.) ahirete göç etmişti. Aynı yıl müslümanlara ambargo uygulanmış ve zor durumda bırakılmıştı. Bu yıl Efendimiz (s.a.v.) için sıkıntılı olmuştu. İslam tarihinde bu yıla verilen isim nedir? Cevap : Hüzün yılı. Soru 81: Siyeri Nebi yada Sireti Nebi ne demektir? Cevap : Hz. Peygamber (s.a.v.)’in hayatını konu alan kitaba verilen isimdir. Soru 82: Müslümanlardan bazıları sayıca fazla olduklarını düşünüp gurura kapıldıkları için imtihan olarak yeryüzü tüm genişliğine rağmen kendilerine dar geldiği bir savaş yaşadılar. Bu savaşta pusuya düşürüldükleri için dağıldılar, hatta Allah Resulü (s.a.v.)’i yalnız bıraktılar ve büyük bir panik yaşadılar. Hz. Abbas (r.a.)’ın daveti, hatırlatması ve bağırması üzerine tekrar toplanarak zaferi kazandılar. Hakkında inen ayetle müslümanlara ders olan bu savaş hangisidir? Cevap : Huneyn savaşı. Soru 83: İlk Cuma namazı nerede kılınmıştır? Cevap : Ranuna vadisinde. Soru 84: Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ilk vahiy geldiğinde kime anlattı? Cevap : Hanımı Hz. Hatice’ye. Soru 85: Peygamberimiz (s.a.v.) kaç sene İslam’ı gizli olarak anlattı? Cevap : 3 sene. Soru 86: Hicret gecesi kafirler nereye toplandı? Cevap : Mekke’de Darun Nedve’de toplandılar. Soru 87: Peygamberimiz (s.a.v.)’in hicret esnasında saklandığı mağaranın ismi nedir? Cevap : Sevr Mağarası. Soru 88: Mekke ne zaman fethedildi? Cevap : Hicretin 8. Yılı Ramazan ayının 17.sinde. Soru 89: Hudeybiye savaşı ne zaman oldu? Cevap : Hicretin 6. Yılında. Soru 90: Hayber savaşı ne zaman oldu? Cevap : Hicretin 7. Yılında. Soru 91: Hendek savaşı ne zaman oldu? Cevap : Hicretin 5. Yılında. Soru 92: Peygamberimizin son savaşı hangisidir? Cevap : Tebuk savaşıdır. Soru 93: Akabe biati nedir? Cevap : Peygamberimiz (s.a.v.) ile Medinelilerin hicretten önce yaptıkları anlaşmadır. Soru 94 : Ravza-i Mudahhara neresidir? Cevap : Peygamberimiz (s.a.v.)’in kabri ile minberi arasına denir. Soru 95 : Asr-ı Saadet ne demektir? Cevap : Rasulüllah (s.a.v.)’in yaşadığı çağa Asr-ı Saadet (mutluluk yılları) denir. Soru 96 : Rasulüllah (s.a.v.)’in dayısı kimdi? Cevap : Sad Bin Ebi Vakkas. Soru 97 : İsmet, Emanet, Fetanet, Sıdk ve Tebliğ tüm peygamberlerin ortak sıfatlarıdır. Bu sıfatların dışında Peygamberimiz (s.a.v.)’e ait olan sıfatlar nelerdir? Cevap : a- Son peygamber olması b- Tüm insan ve cinlerin peygamberi olması c- Şefaat etme yetkisinin olması Soru 98 : Hz. Muhammed (s.a.v.)’e peygamberlik gelmeden önce müşriklerle “Fakirleri koruma ve kalkındırma” adı verilen bir anlaşma imzalandı. Bu anlaşmanın adı nedir? Cevap : Hif-ul Fudul Soru 99: Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’i vefatından sonra kim yıkadı? Cevap : Hz. Ali yıkadı. Soru 100: Peygamberimiz (s.a.v.) Ebu Eyyup El-Ensari’nin evinde ne kadar kalmıştır? Cevap : Yedi aya yakın kalmıştır. Soru 101: Haram aylar adı verilen aylar hangileridir? Cevap : Zilkade, Zilhicce, Muharrem ve Recep aylarıdır. Soru 102: Müşrikler döneminde geleneksel olarak şiir yarışmaları yapılırdı. Birinci gelen yedi meşhur şiir Kabe’nin duvarına asılırdı. Bu yedi şiire ne denirdi? Cevap : Muallakat-ı Seba denir. Soru 103: Peygamberimiz (s.a.v.)’in doğduğu evin adı nedir? Cevap : Darud-Tebabia Soru 104: Her müslümanın iman etmesi gereken akidelerden birisi de Peygamberimiz (s.a.v.)’in Miraca çıkma hadisesidir. Miraç lügatte; yükseğe çıkma ve merdiven manalarına gelir. Miraç hicretten bir buçuk yıl evvel vuku bulmuştur. Peygamberimiz (s.a.v.)’in Miraç hadisesinde yedinci kat semada, Mescidi Haram ve Mescidi Aksa’dan sonra uğradığı, meleklerin kıyametekadar hayatlarında bir defa sıra gelerek tavaf ettiği yedinci kat semadaki bu mescidin adı nedir? Cevap : Beytül Mamur. Soru 105: Uhut savaşında Peygamberimiz (s.a.v.) bir kaç kafire beddua etmişti. Ancak birisine suçu ağır olmasına rağmen beddua etmedi. Ashaptan bazıları: “Niçin ona beddua etmiyorsun” diye sorduklarında “Miraç gecesi onu Hamza ile kol kola cennete girerlerken gördüm” dediği kişidir. Hicretin 8.yılında Mekke fethedildiğinde Peygamberimiz (s.a.v.) tarafından öldürülmeleri emredilen 10 kişiden de biridir. Fakat daha sonra, Peygamberimiz (s.a.v.)’e gelerek af dilemiş ve böylece Mekke’nin fethinden sonra müslüman olup, Peygamberimiz (s.a.v.) tarafından Yemame tarafına gitmesi emrolunmuştur. Peygamberimizin irtihalinden sonra çıkan yalancı peygamberi daha önce hayatının en büyük hatasını yaptığı kılıçla öldürür. Bu sahabe ve öldürdüğü yalancı peygamber kimdir? Cevap : Vahşi (r.a.), Müseylemetül-Kezzap Soru 106: Peygamber Efendimiz (s.a.v.) peygamberliğini ilk defa açıkça nerede ilan etmiştir? Cevap : Safa Tepesinde Soru 107: Hicretin dördüncü yılı olaylarındandır. Kilap kabilesinden Ebu Bera, Hz. Peygamber (s.a.v.)’e gelerek, mensubu olduğu kabilesi arasında irşatta bulunacak zatlar istedi. Peygamberimiz (s.a.v.)’de 40 veya 70 kişi göndermişti. Bunların hepsi Ashabı Suffe’dendi. Yolda bu mübarek insanların hepsi şehit edildiler. Bu olaya İslam tarihinde ne ad verilir? Cevap : Bir-i Maune. Soru 108: Hz. Peygamber (s.a.v.) sözleri ile insanları İslam’a davet ettiği gibi, devletlere gönderdiği mektuplarla da bu devlet başkanlarını ve tebaasını İslam’a davet etti. Bunlardan bir kısmı bu davete sıcak baktı, bir kısmı da reddetti. Bu mektuplardan birinin gittiği ülke kralı çok memnun olmuş ve bu memnuniyetini göstermek için bazı hediyeler yanında Hz. Peygamber (s.a.v.)’e birde kadın köle göndermişti. Peygamberimiz (s.a.v.) bu köleyi azat edip onunla evlendi. Peygamberimiz (s.a.v.)’in evlendiği bu validemiz ve ülkesinin adını söyleyiniz. Cevap : Hz. Mariye, Mısır. Soru 109: Peygamberimiz (s.a.v.)’e Rasulüssakaleyn denmesinin sebebi nedir? Cevap : İnsanlara ve cinlere gönderildiği için Soru 110: Peygamberimiz (s.a.v.) gençliğinde illegal bir örgüte üye olmuştu. Bu örgüt haksızlık kimden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun haklının yanında haksızlara, zalimlere karşı tavır koyuyordu. Bu örgütün adı nedir? Cevap : Hılful Fudul (Fazilet örgütü) Soru 111: İslamiyet’ten önce Arap kabileleri arasında iç harpler ve kan gütmeler yaygın halde idi. İslam’ın gelişiyle kan davaları ve kabileler arası harpler son buldu. Ve insanlar Allah (c.c.)’ın gönderdiği İslam nimeti ile kardeşler oldular. Bu kabileler yalnız dört ay harp etmeyi haram sayarlardı. Şayet bu dört ay içinde harp yapılırsa bu harbe ne ad verilirdi? Cevap : Ficar harbi. Soru 112: Allah (c.c.)’ın gönderdiği en son ve en mükemmel din olan İslam’ın kaynağı Kur’an’ı Kerim’i Allah’ü Teala “Onu biz indirdik, biz koruyacağız” buyuruyor. Ve bu arada insanların bazılarına cennette daha fazla mükafat vermek için de onları ciddi imtihana tabi tutuyor. Biz müslümanların ise çilelere katlanmış olan bu müslümanlara minnet borcumuz vardır. İşte o insanlarda Kur’an’ın zamanımıza kadar gelmesinde her türlü çileye katlanmışlardır. Onlardan biri de Hz. Bilal idi. Hz. Bilal (r.a.)’a kızgın taşla işkence eden kimdir? Cevap : Ümeyye Bin Halef Soru 113: Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’i Beni Sad kabilesinden Haris adında bir adamın karısı Halime’ye verdiler. Peygamberimiz (s.a.v.) süt annesinin yanında kaç yaşına kadar kaldı? Cevap : Beş yaşına kadar Soru 114: Peygamberimiz (s.a.v.)’in 3 oğlu, 4 kızı olmuştur. Onlardan birisi cariyesi Mariye’den doğmuştur. Peygamberimiz (s.a.v.)’in Mariye’den olan çocuğunun adı nedir? Cevap : İbrahim Giriş Kullanıcı Adı Şifre Beni Hatırla Üye olmak için tıklayınız Şifremi unuttum Text Reklam Site Ekle Pimapen Egepen Hızlı Arama Kelimeyi Yazın Forumlar Haberler Makaleler Dosyalar Dini Siteler Üyeler Resim Galerisi Kuran E-Kart Bölümü ğ Bayram & Kandil ğ Doğa & Manzara ğ Gül Çiçek ğ Kutsal Mekanlar ğ Mekke & Medine ğ Mizah & Karikatür ğ Sevgi & Dostluk ğ Tebrik & Teşekkür ğ İlginç & İbretlik ğ Şehir & Şenlik Sorularla Islamiyet ğ Sorularla Islam ğ Soru Sorun ğ Nasıl Sorulur Kurân-ı Kerim ğ Elif-ba ğ Cüzler (1-30) ğ Online Hatim Dinle ğ Kur'ân-ı Kerim Dinle ğ Kur'ân Mucizeleri ğ Ayetlerde Kuran'ın Fazileti ğ Bazi Sure ve Ayetlerin Faziletleri ğ Kur'an'ın Yazılış Tarihi ğ Kur'an Okuma Adabı ğ Hadislerde Kur'an'ın Fazileti ğ Meâller -E.M.Hamdi Yazır (Türkçe) -Diyanet Meali (Türkçe) -The Holy Quran (English) -Der Heilige Kuran (Deutsch) -De Heilige Kuran (Dutch) -Bosnian Kuran-ı Kerim -Kuran-ı Kerim (Arapça) Bir Hadis Ebü Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: 'Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) şöyle buyurdular:'Sizden kimse sakın ayakta içmesin. Kim unutarak içerse hemen kussun.' Müslim, Eşribe 116, (2026). [ Sitene Ekle ] Hergüne Bir Dua Rabbim , bana katından bir temiz zürriyet ihsan eyle. Şüphesiz Sen duayı hakkıyla İşitensin! Zekeriyya’nın (as) Duası , Al-i İmran , 38 [ Sitene Ekle ] Galeriden Seçmeler Hz.Muhammed (s.a.v.) Gül Resimleri Sahabiler ğ Sahabeler ğ Hulefa-i Raşidin ğ Aşere-i Mübeşşere En Çok Okunan Haberler Unutulan Sünnetler 65535 Eşler Arasındaki İlişki 65535 GUSÜL (BOY ABDESTİ) 65535 İslamda Kız Erkek Ar... 65535 BERAT KANDİLİ 65535 Son Eklenen 5 Program ğ Mescid-i Aksa Gerçek... 9977 ğ 99 Esma 99 Dua 1 29085 ğ 99 Esma 99 Dua 2 10647 ğ 99 Esma 99 Dua 3 9334 ğ 99 Esma 99 Dua II-1 9692 En Son İnceleme ğ Şeytanın Hileleri ğ NASIL BiR MUSLUMAN ğ Aklı karışıklar için... ğ Aşk duası ğ DUA Kadın ğ Islamda Kadın ğ Evlilik Nedir? ğ Eşitlik ğ Islam ve Akraba Evliliği ğ Komşuluk Hakkı Çocuklar İçin ğ Çocuğun Edebi ğ Dini Sualler ğ Namaz ğ Nasihatler ğ Müzikler

DİYANET SORU - CEVAP 1-25, 26-50, 51-75, 76-100, 101-125, 126-150, 151-175, 176-213 1- Küllî ve Cüz'î irade ne demektir, açıklar mısınız? İrade: istemek, dilemek, seçmek, iki veya daha çok alternatiflerden birine karar vermek demektir. Allahu Teala'nın "irade" sıfatı vardır. Allahu Teala'nın iradesi demek, Allah'ın, mümkinattan her birini, sonsuz hallerden ve vakitlerden birine tayin ve tahsis buyurması demektir. Burada geçen "mümkinat"tan maksat, olmasını veya olmamasını, varlığını veya yokluğunu aklın caiz gördüğü şeylerdir. İşte bu şeylerin varlığına veya yokluğuna, olmasına veya olmamasına karar vermek Allahu Teala'nın iradesini ilgilendiren bir husustur; buna karar vermek Allah'ın işidir. Bu kararın kaynağı da Allah'ın "irade" sıfatıdır. Bu iradeye "irade-i ilahiyye=ilahî irade" denir. Bir de Allah'ın kullarına verdiği bir "irade" vardır ki, kul, kendisini ilgilendiren, kendi yaptığı işlerde bu iradesini kullanarak karar verir. İşte irade-i külliyye ve irade-i cüz'iyye terimleri, kula ait olan bu irade ile ilgilidir. Şöyle ki: Kulda bi'l-kuvve mevcut olan irade gücüne "küllî irade" denir. Bu irade kullanılmaya hazır olan, ancak henüz kullanılmayan "potansiyel irade" demektir. Bu durumdaki iradenin herhangi bir olaya yönelme, herhangi bir şeyin olmasına veya olmamasına karar verme gibi bir işlevi yoktur; yani bu irade, insanın fiilen kullanmadığı bir iradedir. Dolayısıyla insan, kullanmadığı böyle bir iradeden sorumlu da değildir. Cüz'î irade ise, küllî iradenin, başka bir ifade ile irade gücünün kullanılmasıdır; yani herhangi bir şeyin yapılması veya yapılmaması şıklarından birinin tercihidir. İşte insanı sorumlu kılan, bu iradedir. Şayet insan küllî iradesini, cüz'î irade haline getirirse, yani, irade gücünü kullanarak herhangi bir şeye karar verirse ve verdiği bu kararın gereğini yaparsa, işte insan bu yaptığından dolayı sevap veya günah kazanır; yaptığı Allah'ın rızasına uygunsa mükafat görür; değilse ceza görür. Bir de bu terimlere benzer "kudret-i külliyye" ve "kudret-i cüz'iyye" terimleri vardır ve bunlar da insandaki "kudret" sıfatıyla ilgilidir. Bunlardan "kudret-i külliyye" insandaki potansiyel kudret sıfatını, yani bu sıfatın herhangi bir olaya yönelmemiş, ortaya çıkmamış halini, kudret-i cüz'iyye de bu kudret sıfatının herhangi bir olayda kullanılma durumunu ifade eder. 2- Ecel nedir? Ömür kısalır ya da uzar mı? Ecel, kelime olarak mutlak vakit, bir şeyin müddeti veya bir şeyin müddetinin sonu anlamındadır. Daha sonra bu kelime insan ömrünün sonu anlamında kullanılmış ve bu manada meşhur olmuştur. Ecel hayatın son bulması ve ölümün gerçekleştiği zamandır. Bu anlamı ile her canlı için tek bir ecel vardır. Bu ecel Allah'ın kaza ve takdiriyle olup, asla değişmez. Belirlenen ecel, vaktinden ne önce gelebilir ne de o vakitten sonraya kalabilir. Bu hususla ilgili Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyrulmaktadır. "Her ümmetin takdir edilmiş bir eceli vardır. Ecelleri geldiği zaman ne bir saat geri kalırlar, ne de ileri giderler." (Yunus suresi, ayet: 49) Ehli Sünnetin görüşüne göre öldürülen kişi kendi eceliyle ölmüştür. Katilin öldürmesi ile o kişinin eceli değişmiş ve ömrü kısalmış olmaz. Ecel, hayatın tereddütsüz ve kesin olarak son bulduğu zamandır. Katilin mes'ul olması, Allah'ın kesin olarak yasakladığı cana kıyma yasağını işlemiş olmasındandır. 3- Son nefeste yapılan tevbe makbul müdür? Bütün günahlardan tevbe etmek ve tevbeyi geciktirmemek gerekir. Fakat tevbe kapısı, can boğaza gelinceye kadar açıktır. Bu konuda Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz: "Bir kul can çekişmeye başlamadıkça Allahu Teala onun tevbesini kabul eder" buyurmuşlardır. Bu hadis-i şerif, ruhu boğazına gelmeden, can çekişmeye başlamadan kulun tevbesinin kabul olunacağını bildirmektedır, Aksi takdirde can boğaza gelip, hayattan ümit kesilip ahiret ahvalinin görülmeğe başlandığı zaman, yapılan tevbe ise geçerli değildir. Bu hususta Allahu Teala Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurmaktadır: "Kötülükleri yapıp yapıp da nihayet ölüm gelip çatınca: "Ben şimdi tevbe ettim" diyenler ile kafir olarak ölünler için (kabul edilecek) tevbe yoktur. Onlar için acıklı bir azap hazırladık." (Nisa, 18) 4- Tecdidi iman ve nikah ne zaman lazımdır? Dinden olduğu kesinlikle bilinen şeylerden birini inkar veya dini hükümleri alaya almak; dine, imana sövmek... gibi küfrü gerektiren söz ve davranışlarda bulunmadıkça "tecdid-i iman ve tecdid-i nikah" gerekmez. Bir Müslüman, Allah korusun, küfrü gerektiren bir davranışta bulunursa, tevbe istiğfar ederek imanını ve evli ise nikahını yenilemesi gerekir. 5- Şefaat var mıdır? Nerede ve nasıl olacaktır? Şefaat, suçlu veya yardıma muhtaç veya iyiliğe layık olanlar hakkında af, iyilik ve lutuf ricasında bulunmak demektir. Ahirette şefaatın varlığı, ayet ve tevatüre varan sahih hadis-i şeriflerle sabittir. (El-Bakara, 123; Taha, 109; Sebe, 23; Gafir, 18; Muharnmed, 19; Müddessir, 48 ve daha bazı ayetler.) Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz'in kıyamet gününde, bütün mahşer halkının, mahşer yerinin şiddet ve dehşetinden kurtulması ve bir an evvel hesabın kolayca görülmesi için büyük ve umumî şefaatı vardır. Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz'in bu büyük şefaatından başka, azabı haketmiş bazı mü'minlerin cehennemden kurtulması, bazı mü'minlerin hesaba çekilmeden cennete girmesi, cennete giren mü'minlerin derecelerinin yükseltilmesi gibi şefaatleri de olacaktır. Bu şefaatlardan en fazla istifade edeceklerin de kamil ve muhlis mü'minler olduğunda şüphe yoktur. Mahşerden sonra da her peygambere Cenab-ı Hak tarafından kendi ümmeti hakkında şefaat izni verileceği gibi şehitlerin ve salih kişilerin de şefaat etmelerine izin verilecektir. Fiilen cehenneme girmiş günahkarların cehennemden çıkarılması için Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz'in şefaatı olacağı gibi bazı ehl-i cennetin de şefaatleri olacaktır. 6- İslam'ın bazı şartlarını yerine getirmeyene kafir denir mi? Ehl-i Sünnet inancına göre, amel imandan cüz değildir. Bu itibarla, dinden olduğu kesinlikle bilinen hükümlerin aslını inkar etmemek şartı ile, bir kimsenin dinî hükümlere riayet etmemesi, onu din sınırları dışına çıkarmasa da şüphesiz, dinin emir ve yasaklarına uymayan bu kişi günahkar olur. Günahı karşılığında tevbe etmez veya Allah Teala meccanen affetmezse cezasını çeker. 7- Kabir azabı var mıdır? Nasıl izah edile-bilir? Öldükten sonra ruhun durumu? Kabir azabı vardır ve haktır. Buna delalet eden ayetler olduğu gibi tevatür derecesine varan hadis-i şerifler de vardır. (İbrahim Süresi, 27; Taha Suresi, 24;Mü'min Suresi, 46) . Kabir hayatı ve kabir azabı sözü ile, cesedin defnedildiği yer ve bu yerde gördüğü azab kasdedilmez. Bundan maksat, ölümden sonra mahşerde tekrar dirilişe kadar geçecek zaman içindeki mutlu bir hayat veya azaptır. Her ölü, ister bir kabre defnedilsin, ister denizlerin derinliklerinde kaybolup gitsin, isterse hayvanlar tarafından parçalanıp yenilsin, mut'aka ya nimetler içinde olacak veya azab görecektir. Kafirler ve asî olan bazı mü'minler azab görecekler; salih mü'minler ise Allah Teala'nın dilediği şekilde nimet içinde bulunacaklardır. Bu hususta Kur'an-ı Kerim'de "Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü sanmayın. Bilakis onlar diridirler. Allah'ın lutuf ve kereminden kendilerine verdikleri ile sevinçli bir halde Rableri yanında rızıklara mazhar olmaktadırlar." (Al-i imran, 169) ayeti ile Nuh kavmi hakkındaki: "Onlar, günahları yüzünden suda boğuldular, ardından da ateşe sokuldular..." (Nuh Suresi, 25) anlamındaki ayetler birer delil teşkil etmektedir. Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz de; "Kabir ya cennet bahçelerinden bir bahçe veya cehennem çukurlarından bir çukurdur" diye buyurmuşlardır. Kabir azabı hem ruha, hem de cesede her ikisine beraber yapılacaktır. Çünkü ölen insanın ruhunun, kabirdeki cesediyle ilişkili olacağı sahih hadîslerde belirtilmektedir. Nitekim insanın uyku halinde gördüğü güzel veya korkunç rüyalar bunu açıklamaktadır. İnsan korkulu rüya görünce elem; İyi rüya görünce de zevk duyuyor. Halbuki bu acı veya tatlı rüyayı görenlerin yanında bulunanlar, onların ne acılarına ve ne de zevklerine muttali olabiliyorlar. İşte bunun gibi ölüler de kabirlerinde ya büyük bir neşe ve zevk içindedirler, ya da çeşit çeşit azaplara maruz kalıyorlar. Fakat biz onların bu hallerine muttali olamıyoruz. 8- Sürekli olarak kocasının ağzına küfreden bir kadının dini nikahı ne olur? İnsan, "Eşref-i mahlukat", yani yaratılmışların en şereflisi olarak yaratılmıştır. Dinimiz, insanların hem maddî, hem manevî yapısına tecavüz etmeyi günah saymıştır. Cenab-ı Hak Kur'an-ı Kerim'de insana verdiği nimetleri sayarken: "Biz ona iki göz, bir dil, iki dudak vermedik mi?" (El-Beled, 8, 9, 10) buyurarak, bu uzuvların önemini belirtmiştir. Bu itibarla insana ve onun uzuvlarına yakışıksız sözlerle hakaret etmek, büyük vebali muciptir. . İslam alimleri Müslümanların ağzı şehadet kelimesinin mahalli olması itibariyle, Müslüman’ın ağzına söven kişinin imanla ilişkisinin kesileceğini, hemen tevbe edip imanını yenilemesini ve kelime-i şehadeti getirmesi gerektiğini söylemişlerdir. (Bkz. Damad C. l, s. 705) Şüphesiz bu durum, niyet ve maksada göre değişir. Niyet, kişinin dinine imanına sövmek olmadığı takdirde, küfür de söz konusu olmaz. Bu takdirde nikaha da bir zarar gelmez. Şüphesiz, maksat, dine ve imana sövmek olmasa da, bu tür çirkin sözler söylemenin vebali ağırdır. 9- Avrupa'da işçi olabilmek için, Müslüman olmadığını söyleyen bir Müslüman dinden çıkar mı? Bir zaruret olmadıkça küfrü yani dinden çıkmayı gerektiren ifadelerin telaffuzu halinde dinden çıkılmış olur. Bu şekilde dinden çıkan kişinin, dini hükümlere göre, eşiyle aralarındaki nikah bağı da kopar. Ancak, zorlanarak küfrü gerektiren sözleri söylemek zorunda kalan kişiler, bu hükmün dışındadırlar. Nitekim Kur'an-ı Kerim Nahl süresi 106. ayetinde: "İmandan sonra Allah'a karşı küfre saparak, -kalbi imanla mutmain olduğu halde zorlananlar hariç-, küfre sinesini açan kimseler üstüne muhakkak ki, Allah'tan bir gazap iner ve kendilerine büyük bir azap vardır" buyurulmuştur. Ayetin manasıyla uyum içinde olan bir hadisinde Peygamber (S.A.V.): "Ümmetimden hata ve unutmak veya zorlama sonucu vuku bulacak günahlar affolunmuştur" buyurmuştur. Ayetten ve hadisten anlaşılan, küfrü gerektiren sözlerin isteyerek bilinçle söylenmesi halinde dinden çıkılacağı, ancak, kalbi imanla dolu olduğu halde zor ve baskı sonucu bu tür sözleri söyleyenin dinden çıkmayacağıdır. Zorlama, fıkıh dilinde: Bir kimseyi tehdit ve korkutma ile rızası olmaksızın bir sözü söylemeye veya bir işi işlemeye mecbur bırakmaktır. Zorla-yanın, o işi yaptırmaya muktedir olması da şart koşulmuştur. Avrupa'da işçi olabilmek maksadıyle, Müslüman olmadığını söylemekte zorlama ile ilgili hükümler mevcut olmadığından bu sözlerin söylenmesi caiz değildir. Zira bu kişi kendi irade ve seçeneğiyle bu sözleri söylediğinden imanı hafife atmış ve böylece dinden çıkmış olur. 10- Tevbesi olmayan günah var mıdır? İslam; itikad, ibadet ve muamelattan oluşur. itikat kısmının ihlali küfrü, diğerlerinin ihlali ise günahı gerektirir. Kişi kafir olmadıkça günah işlemekle dinden çıkmaz. Küfür dışında günah işleyen kişi, ne kafir ne de münafık olur, imandan çıkmaz. Bu nedenle tevbesi olmayan günah yoktur. Cenab-ı Allah "Ey iman edenler, samimi bir tevbe ile Allah'a dönün" (Tahrim, 66/8) buyurarak günah işledikleri halde kişilere iman kelimesiyle hitap etmiştir. Ancak, haramları ve helalları yalanlayıp inkar etmemek gerekir. Tevbe etmekle kul hakkının sorumluluğundan kurtulunmaz. Bunun için hak sahibinin hakkını ödemek ve helallaşmak gerekir. 11- Hangi suçlar büyük günahlardandır? Çeşitli hadis-i şeriflerde anaya-babaya asi olmak, yalan yere şahitlik yapmak, yalan yere yemin etmek, haksız yere adam öldürmek, cephe-den kaçmak, sihirbazlık yapmak, yetim malı yemek, içki içmek ve peygamberin (S.A.V.) söylemediğini ona isnad etmek gibi günahlar büyük günahlardan sayılmıştır. Bazı alimler bu tür büyük günahların kırk'a kadar ulaşacağını beyan etmişlerdir. Ehli sünnetin görüşüne göre, ister büyük, ister küçük olsun, günah ve masiyet, Allah'a şirk koşulmadıkça kişiyi imandan çıkarmaz. Bu günahları isteyenlerin affedilmesi Allah'ın meşietine bağlıdır. Diterse affeder veya suçları kadar ceza gördükten sonra cennete girerler. Bu günahları işlerken ölenler, haramları helal, helalları haram itikat etmedilerse büyük günah işlemiş olurlar; fakat dinden çıkmazlar. 12- Gaybten haber vermek, gelecekten ve olacaktan haber vermek doğru mudur? Gaybı Allah'tan başka kimse bilmez. Nitekim Kur'an-ı Kerim'de mealen: "De ki: Göklerde ve yerde, Allah'tan başka kimse gaybı bilmez..." (Nemi: 65) buyurulmuştur. Rasul-i Ekrem (S.A.V.) Efendimiz de: "Kahin ve falcıya (gaybten haber veren kişiye) inanan kimsenin kırk gün namazı kabul olmaz" (Riyazü's-Salihin Tercemesi, 3/219, Hadis No: 1701) "Ona inanan kişi bana indirileni (kitabı ve vahyi) inkar etmiş olur" (Müsned-i Ahmed b. Hanbel, 21 429 ve 4/66) buyurmuştur. Bu itibarla çeşitli akıl dışı işlemlerle gelecekteki olaylar hakkında olumlu veya olumsuz haber vermek iddiasına kalkışmak ve bunlara inanmak haramdır. 13- Çocuk iken ölen Müslüman çocukları ile gayri müslim çocukları ahirette aynı durumda mıdırlar? İnsan dünyada hakiki şahsiyeti haiz olabilmek için bir takım dönemlerden geçmektedir. İnsan sağ olarak doğmakla dünyadaki şahsiyeti başlar. Sonra hak edinme ve bu haklardan istifade etme ehliyetini elde eder. Rüşt yaşına erince Allah'a iman ve dini hükümlere uymak ve uygulamakla yükümlü olur. Ancak, büluğ yani teklif çağına gelmeden vefat eden çocuklar, günahsız sayıldıklarından dolayı ahirette sual olunmazlar ve cennete girerler. Gayri müslim çocukları konusunda İslam bilginleri farklı görüşler ileri sürmüşlerdir. Doğru olan, bunların da Müslümanların çocukları hükmünde olmalarıdır. Zira onlar da İslam fıtratı üzerine doğmuş olup, erginlik çağına gelmeden öldükleri için günahsızdırlar. Bu yüzden onlar da kabir sualinden muaf olup, cennete girerler. Peygamber (S.A.V.) şöyle buyurmuştur: "Her doğan çocuk İslam fıtratı üzerine doğar. Ancak anne ve babası daha sonra kendi durumlarına göre onları ya Yahudi, ya Hıristiyan, ya da mecusî yaparlar." 14- Hıristiyan ve Yahudilerin mü'minleri cennete girecek mi? Hz. Muhammed (S.A.V.) Efendimiz'in peygamber olarak gönderilmesinden sonra, bütün insanların ve bilhassa Yahudi ve Hıristiyanların kendi dinî kitapları gereğince Hz. Muhammed (S.A.V.)'in Peygamberliğini tasdik edip İslam'ı kabul etmeleri gerekir. Aksi takdirde kendi kitaplarını, dinlerini de inkar etmiş olurlar. Bu itibarla Allah'ın birliğine, Hz. Muhammed (S.A.V.)'in O'nun kulu ve elçisi olduğuna ve Kur'an-ı Kerim'deki bütün esaslara, olduğu gibi iman etmeyen hiç bir kimse İslam inancına göre cennete giremez. 15- Büyük ve küçük günahlar hangileridîr? Bunlar nasıl affolunurlar? Küçük ve büyük günahların mahiyeti ve büyük günahların sayısı konusunda, İslam bilginleri arasında görüş ayrılıkları vardır. Bazı bilginler, ayet-i kerime ve hadis-i şeriflerde, büyük suç olduğu beyan edilen fiiller büyük günahtır, demişlerdir.-Bazı bilginler ise, ayet ve hadis-i şeriflerde (namaz kılmamak, zekat vermemek gibi) hakkında tehdit ve azap bildirilen şeyler büyük günahlardandır, demişlerdir. Bir hadis-i şerifte ise, tevbe edilmeyip, ısrarla işlenen küçük günahların da büyük günaha dönüşeceği, ifade buyrulmuştur. Gerçek şu ki; büyük ve küçük günah izafi terimlerdir. Nitekim sevaplar da böyledir. Daha büyüğü ile karşılaştırılan her şey küçüktür. Daha küçüğü ile karşılaştırılan bir şey ise, karşılaştırıldığı şeye göre büyüktür. Bu itibarla aynı günah, kendinden küçüğü ile mukayese edilirse, büyük sayılır; kendisinden büyüğü ile mukayese edilince de küçük olur. Mutlak ve en büyük günah, şirk ve küfürdür. Ondan büyük günah yoktur. Hadis-i şeriflerde büyük olduğu belirtilen günahlar: Allah'a şirk koşmak, cana kıymak, sihir yapmak, faizcilik yapmak, yetim malı yemek, zina yapmak, yalan olarak zina suçlamasında bulunmak, savaştan kaçmak, hırsızlık yapmak, içki kullanmak, yalancı şahitlik yapmak, yalan yere yemin etmek, başka-sının malını gasbetmek... gibi tiil ve davranışlardır. Büyük günahlardan dolayı Allah affetmez ise kul azap görür. Küçük günahlardan dolayı da kulun azap görmesi ehli sünnet görüşüne göre caiz görülmüştür. Allah'a şirk koşmak dışındaki tüm günahların şartlarına uygun olarak tevbe edilmesi halinde affedileceği bildirilmiştir. Bu konuda Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyrulmuştur: "Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü Allah bütün günahlan bağışlar."(Zümer, 53). "Eğer yasaklandığınız büyük günahlardan kaçı-nırsanız sizin, küçük günahlarınızı örteriz ve sizi şerefli bir yere sokarız."(Nisa, 31) 16- Madem ki Hz. İsa sağdır, İncil de haktır, o halde yeni bir peygambere ihtiyaç var mıydı? Allahu Teala Kur'an-ı Kerim'de 'Ve Allah elçisi Meryem oğlu İsa'yı öldürdük" demeleri yüzünden (onları lanetledik). Halbuki onu ne öldürdüler, ne de astılar; fakat (öldürdükleri kişi) onlara isa gibi gösterildi. Onun hakkında ihtilafa düşenler bundan dolayı tam bir kararsızlık içindedirler; bu hususta zanna uymak dışında hiç bir sağlam bilgileri yoktur ve kesin olarak onu öldürmediler. Bilakis Allah onu (isa'yı) kendi katına yükseltti. Allah ve izzet ve hikmet sahibidir." (Nisa, 157-158) buyurmak suretiyle Hz. İsa'yı kendi katına yükselterek yahudilerin onu öldüremediklerini beyan buyurmaktadır. Görüldüğü üzere, ayet-i kerimede Hz. İsa'nın sağ olduğu söylenmiyor, Onu Yahudilerin öldüremediği belirtiliyor. İslam bilginlerinin çoğunluğuna göre Allahu Teala onu manevi semalardaki özel yerine yükseltmiştir. Bazı İslam bilginlerine göre ise Allahu Teala onu yahudilerden korumuş, yahudiler onu öldürememiş, fakat eceli gelip vefat ettirmiş ve ruhunu ref’etmiştir. Bu itibarla Hz. İsa'yı, bedenen veya ruhen Allah kendi katına yükseltmiştir. Biz Müslümanlar Allah'ın peygamberlerine ve onlara indirilen suhuf ve kitapların hepsine inanırız. Allah'ın peygamberlerine gönderdiği kitaplar dört tanedir, bunlar Hz. Musa'ya indirilen Tevrat, Hz. Davud'a indirilen Zebur, Hz. İsa'ya indirilen İncil ve son peygamber Hz. Muhammed'e indirilen Kur'an-ı Kerim'dir. Ancak, Hz. Peygamber'den önceki peygamberler ve kendilerine indirilen kitaplar belli ve hususi bir kavme ve belirli bir zaman için gönderilmişlerdir. Bu itibarla bu kitapların hükümleri de belirli kavim ve muayyen bir zaman için geçerlidir. Hz. Peygamber'in peygamberliği ise hususi olma yıp umumidir. Bütün insanlığa gönderilmiştir. Tebliğ etmiş olduğu dinin hükümleri, umumi ve kıyamete kadar devam edecektir. Bu itibarla Hz. Peygamber'in din ve şeriatı, kendisinden evvel geçen şeriatlerin Tevrat ve İncil'in hükümlerini kaldırmıştır. Ayrıca bugün elde bulunan Tevrat, İncil, indirildiği şekliyle muhafaza edilmiş değildir. Halen Hıristiyanların elinde bulunan ve "Ahd-i Cedid" adını taşıyan kitaplar, Hz. İsa'ya Allah tarafından indirilen İncil değildir. Bu Ahd-i Cedid mecmuası içinde yazarların isimlerine göre adlandırılan dört incil vardır. Bunlar, Hz. İsa'dan en aşağı yarım asır sonra yazılmıştır ve muhtevaları da birbirinden farklıdır. Bu itibarla; bugün elde bulunan Tevrat, İncil ve Zebur'u Allah'ın peygamberlerine indirdiği ilahî kitaplar olarak kabul edemeyiz. Avrupalı yazar ve ilim adamlarının ileri gelenleri de bu kitapların asıl mukaddes ve ilahî kitaplar olmadığını itiraf etmektedirler. Semavî kitaplar içinde her yönden tağyir ve tahriften uzak, indiği gibi muhafaza edilen ve kıyamete kadar da muhafazası Allahu Teala tarafından garanti altına alınmış olan yegane ilahî kitap, Kur'an-ı Kerim'dir. 17- İslam'da büyü var mıdır? Varsa nasıl korunmalıyız? Büyü veya sihir, bir takım acaip işler vasıtasıyla, başkaları üzerinde tesirler meydana getirmektir. Sihrin gözbağcılık denilen gerçek olmayan çeşitleri yanında, gerçek netice ve etkileri olan çeşitleri de vardır. Ancak,, mahiyeti ve nasıl etki yaptığı bilinememektedir. İslam dini, sihri inkar etmemiş; fakat itikadı bozduğu, tevhid inancına zarar verdiği, kötüye kullanıldığı ve kontrolü mümkün olmadığı için yasaklamıştır. Kur'an-ı Kerim'de: "Sihir-bazın felah bulmayacağı" (Taha, 69) beyan buyurulmuştur. Sihir ve büyüye karşı korunmak için, Allah'a sığınmak ve muavvizeteyn denilen Felak ve Nas sürelerini okumak tavsiye edilir. 18- Falcılık nedir? Falcıya inanmak caiz midir? İnsanın güzel bir olayla veya sözle karşılaştığında iyimserliğe; kötü bir hal ile karşılaştığında ise kötümserliğe kapılması, yaratılıştan gelen fıtrî bir hadisedir. Ancak, iyimserlik ve kötümserliğe kapılarak bu gibi hallerin tesiri altında kalmak kişiyi evhama sevk edeceğinden kötü sonuçlar doğurabilir. Arapçadaki "F-E-L" kökünden olan fal sözcüğü iyimserlik ve iyiye yorma manasına gelmektedir. Hayırlı ve hayra teşvik edici sözler de bu kabil-dendir. Bu manadaki fal için peygamberimiz: "İslam'da uğursuzluk yoktur. Ancak fal'ı (iyi sözü) beğenmekteyim" buyurmuştur. Görüldüğü üzere bir şeyi uğursuz saymak onun etkisinde kalmak yersiz ve dayanaksızdır. Bilakis ümitvar olmak Allah'a güvenip O'ndan güç alarak hayatımızı değerlendirmek her Müslümanın görevidir. Günümüzde halk arasında fai diye ifade edilen ve kahve fincanı veya bir takım şeylere bakarak kişinin geleceği ile ilgili hususlarda hükümler çıkarmak yanlıştır, dinimizde yeri yoktur. Günümüzdeki manası ile fal, cahiliyet döneminde müşriklerin uyguladıkları oklarla nasibini tespit etmek ve gelecekle ilgili bilgiler aktarmaktır ki, bunu yapmak ve ona inanmak dinen caiz değildir. 19- Mezhepler niçin ortaya çıkmıştır? Bunlarsız olmaz mı? Mezhep; gidilecek yol, benimsenen metod, usuI ve görüş demektir. Dinde mezhep, herhangi bir İslam müctehidinin Kur'an-ı Kerim ve hadis-i şeriflerden ilmî metodlarla çıkardığı hükümlerdir. Her Müslümanın dinî meseleleri doğrudan doğruya asıl kaynak olan Kur'an-ı Kerim ve sünnetten öğrenmesi mümkün değildir. Bunu ancak kendilerini dini ilimlere verip, ihtisas sahibi olan müctehid bilginler yapabilirler. Bundan dolayı halk, bölgelerinde yetişen bu müctehid bilginleri açıklamalarını, görüşlerini benimseyip onlara uymuşlardır. Bir müctehidin ictihad ve açıklamaları, geniş halk tabakaları tarafından benimsenince. kendiliğinden o bilginin adıyla bir fıkıh mezhebi ortaya çıkmış oluyor. Sahabeden sonra, Tabiîler ve onlardan sonra gelen devirlerde bir çok müctehid imamlar yetişmiş ve böylece bir çok fıkıh mezhepleri ortaya çıkmıştır. Fakat zamanla bu mezheplerin çoğunun mensubu kalmamış ancak dört mezhep hükümlerinin uygulaması devam edegelmiştir. 20- Müslüman birisinin mutlaka bir tarikata girmesi "emir'e" bir "şeyh'e" biat etmesi şart mıdır? Bu hususu açıklar mısınız? Tarikat, hakka ermek için tutulan bir takım kuralları ve zikir yöntemleri bulunan yol anlamınadır. Bu alanla ilgilenen Müslümanlara saflık ve duruluk anlamına gelen sufi denile gelmiştir. İlk sufiler kendilerinden tecrübeli ve yaşlı üstadlardan geniş ölçüde faydalanmakla beraber, belli bir tarikat kurmamışlardır. Görüşlerini ve manevi tecrübelerini sohbet yoluyla çevrelerinde toplananlara aktara gelmişlerdir. Tarikatlar 6-7. asırlarda ortaya çıkmış, zamanla kurumsallaşmışlardır. Tarikatlarda herkes kendi meşrebine, ruh yapısına, dünya görüşüne ve manevi zevkine göre bir yol tutar. Bir tarikata intisab etmek gerekli midir? İnsan, dinî ve hukukî emirlere karşı mükellef olabilmesi için bir kaç devreden geçer. Bu devreler, cenin, çocukluk, temyiz yaşı ve rüşd devreleridir. Buluğ çağına eren ve reşid olan her Müslüman dinî mükellefiyetlerine hiç aracı olmadan kendisi muhatap olur. Zira dinî nasslar mükellef bulunan her Müslüman’a dolaysız olarak yöneliktir. Bu manadan olmak üzere Peygamberimiz (S.A.V.) İslam'da ruhbanlığın olmadığını bildirmiştir. Allah Peygamberimize dini insanlara iletme, tebliğ etme ve öğretme görevi vermiş, kulların iman edip etmemelerinin bile onun yetkisinde olmadığını bildirmiştir. Din bilginleri, tebliğciler, şeyhler ve bu yolda emek verenlerin rolü de, dini ve güzel ahlakı öğretmek ve Müslümanlara bu alanda kılavuz olmaktan ileri geçmez. Kendisini şeyh olarak sunan kişi, etrafındaki Müslümanlara dini doğru şekilde öğretmeli, kendisinin ancak dini öğreten tebliğ eden ve çevresindekilere yardımcı olan bir kişi olarak bildirmelidir. Bu faaliyetlerinde rehberi ve önderi Kitap ve sahih sünnet olmalıdır. Bu iki kaynağa ters düşen gelişmelere sebebiyet vermemelidir. Son yıllarda tarikat adına meydana gelen dinin tasvip etmediği gelişmelere çokça rastlamak mümkündür. Bu gelişmeleri gözönünde bulundurarak şunları söylemek gereklidir. Tarikat uygun tanımıyla alim ve kamil bir mürşidin denetiminde ibadet ve zikir yoluna koyularak İslam'da tevhid hakikatine ulaşmak için tutulan kulluk çizgisidir. Tarikat imamları kendi adlarına birer tarikat kurmamışlar bu çalışmalarını guruplaşmalara götürecek bir faaliyet olarak da sunmamışlardır. Ancak, kendilerinden sonra gelen müridler o imamların süluk ettikleri yoldan gittiklerinden bu yol o imamlara (şeyh) nisbet edilmiştir. Bu itibarla, Müslüman için asıl olan, inanmak, ibadet ve muamelat esaslarını ihtiva eden ve Allah tarafından peygambere vahyedilerek insanlara bildirilen hükümlerin tümüne bağlı kalmaktır. Hiçbir Müslüman’ın herhangi bir tarikate girmek gibi bir dini yükümlülüğü yoktur. 21- İslam'da rabıta var mıdır? İzah eder misiniz? Rabıta Arapça "Rabata" kökünden türemiştir. Müslümanların birbirlerine bağlılığını, Allah yolunda sabretmelerini ve bekçilik yapmalarını ifade eder. Daha sonra İslam ülkesi sınırlarında bekleyenlere; gerek süvari ve gerek piyade olsun, genellikle "murabıt" adı verilmiştir. Fıkıh terminolojisinde, "murabıt" Allah yolunda silah altında bulunan, kışla ve karakollarda duran, nöbet bekleyen askerler demektir. Hz. Peygamber (S.A.V.) bu manada; "Allah yolunda bir gün nöbet beklemek, dünya ve içindekilerden hayırlıdır" buyurmuştur. Bu kelime ile ilgili mana ve yorumlar böyle iken, bazı mutasavvıflar onu değişik manalarda kullanmışlardır. Onlara göre ribat veya Rabıta: Müridin kalben şeyhi ile beraber olması, bağlantı kurması, yani manevi birlikteliktir. Müridin kendine şeyh olarak seçtiği kişiyi yüceltip onun şahsını gönlünde tasavvur edip tazim etmekten ibarettir ki, bazı müridler yeterli temel dinî bilgiden mahrum oldukları için bu konuda aşırılığa da düşebilmektedir. Meşayih'in ruhlarından yardım ve medet ummak, onların, menfaatı temin edecek, mazarratları defedecek güçte olduklarına, gaybı bildiklerine inanmak, insanın dünya ve ahiret işlerinde bir takım tasarrufta bulunabileceklerini zannetmek yanlıştır. Bunların kabirlerini aynı inançla ziyaret edip onlara kurban adamak da dinen tehlikeli bir davranıştır. Alimleri, faziletli insanları, Allah dostlarını sevmek, ilim öğrendiği kişilere karşı saygılı olmak bir Müslümandan beklenilen bir davranıştır. Ancak, Allah'dan beklenilmesi gerekeni -kim olursa olsun- başkalarından beklemek dinimizin tevhid ruhuna aykırıdır. Bu anlamda rabrta, insanı şirke kadar götürebilir. 22- Peygambere "vahy" gelir derler "vahy" ne demektir? Arapçada süratle işaret etmek, bir işte sürat göstermek, yazı yazmak, elçi göndermek, gizlice bir şey söylemek gibi lügat manası taşıyan vahyin dinî manası: Allah'ın, ilim ve hidayet türünden kullarının bilmesini istediği hususları seçtiği elçilerine gayrı mu'tad ve gizli yöntemle bildirmesi demektir. Allah'ın Peygamberlerine vasıtasız veya melek-ler aracılığıyla öğütlerini, emir ve yasaklarını bildirmesine vahy denir. Allah'ın meleklerine hitabına da vahy denir. "Rabbin meleklere, şüphesiz ben sizinle beraberim, iman edenlere sebat telkin edin, diye vahyediyordu..."(Enfal, 12) Kur'an'a göre vahyin muhatabı Peygamberlerdir. "Öncekiler gibi seni de, kendilerinden evvel nice ümmetler gelip geçmiş olan bir ümmete sana vahyettiklerimizi onlara okuman için gönderdik." (Ra'd, 30) Vahyin bir çok kısımları vardır: a-Allah'ın, aracı olmadan Peygambere vahy etmesi, b- Elçisinin kalbine ulaştırmak istediği bilgileri ilham yoluyla iletmesi, c- Sadık rü'ya şekli, d- Vahy meleği (Cebrail) vasıtasıyla vahyin geliş şekli bunlardandır. Vahy getiren melek, Peygamber (SAV)'e bazen kendi gerçek görüntüsüyle, bazen insan suretinde, gelmekteydi. Kur'an-ı Kerim, Allah tarafından Cebrail vasıtasıyla peygamberimize gönderilen Allah Kelamıdır. "Onlara de ki: Size. benim yanımda Allah'ın hazineleri var demiyorum. Ben, gaybı bilmem. Size, hakikaten ben bir meleğim de demiyorum. Ben. bana vahyedilenden başkasına uymam." (En'am, 50) "0 gönderilen, vahiyden başka bir şey değildir; Onu, müthiş kuvvetlere malik, akıl ve fikir bakımından olgun olan Cebrail öğretti..."(Necm, 4-5) 23- İlham ne demektir? Kimlere gelir? İlham kelime olarak lokmayı tutturmak veya yutturmak anlamına gelmektedir. Terim olarak ise, Allah'ın, kulun kalbine feyz yoluyla ilka ettiği (koyduğu) bilgi veya özel mana demektir. İnsanın kalbine Allah tarafından ilka edilen manaya "ilham"; Şeytan tarafından ilka edilen tikir ve manaya da "vesvese" denir. Buna göre ilham hayır ve iyilik hissine münhasırdır. Kul bu bilgiyi bir gayret göstermeden elde eder. Gazzali'ye göre ilham'ın kaynağı ya Allah veya melektir. Allah kullarına yönelik sahiplik ve mürşitlik vasfını ya herhangi bir kulunun kalbine bir mana veya fikir ilka ederek veya peygamberlere risalet vermek sureti ile gösterir. Birincisine ilham ikincisine ise vahy denir. Veliler ilhamı almaya daha müsaittirler. Zira kalpleri buna önceden hazırlanmıştır. İlham bu suretle, tefekkür ve istidlal yolu ile değil de, gelen ilham'ın nasıl, nereden ve niçin geldiğini söylemesine imkan vermeden, anî olarak kesbedilmesi bakımından, ilm-i aklî'den, ayrılır. Bu, Allah'ın bir feyzi olup, vahyden şu bakımlardan ayrılır: Vahy getiren melek peygamber tarafından görülebilir ve vahyde mündemic olan mesajlar bütün beşeriyete aittir. Halbuki ilham yalnızca buna mazhar olan şahsa mahsustur. İlham, İslam bilginlerinin çoğunluğuna göre, kendisine ilham vaki olan kişi dışındakiler için, hüccet sayılmaz. Ancak ilham peygamberden sadır olmuşsa o takdirde hüccet sayılır. Sufilere göre ilham kimden sadır olursa olsun hüccettir. ' Cumhurun gerekçesi şudur: Eğer ilham hüccet kabul edilirse konu zabtu rabt altına alınamaz ve çeşitli tenakuz ve tezatlar yaşanır. 24- Tenasül uzvundan gelen sıvılar kaç çeşittir? Dinî hükümleri nedir? Tenasül uzvundan gelen sıvılar meni, mezi ve vedi olmak üzere üç çeşittir. a) Meni: Şehvetle yerinden ayrılıp, şehvetli veya şehvetsiz olarak tenasül uzvundan dışarıya çıkan ve kendine mahsus kokusu olan beyaz renkli koyu bir sıvıdır. b)Mezi: Tenasül uzvunun intişarından sonra, şehvetsiz olarak gelen beyaz renkli ince sıvıya denir. c)Vedi: Küçük abdestten sonra gelen, kokusuz, beyazımsı bulanık yapışkan sıvıdır. Meni, mezi ve vedi her üçü de necistir. Diğer necasetlerde olduğu gibi, elbiseye bulaşan el ayası kadar olan mikdarı namazın sıhhatine engeldir. Ancak, mezi ve vedi abdesti bozarsa da gusül yapmayı gerektirmez. Meninin ise şehvetle yerin-den ayrıldıktan sonra, şehvetli veya şehvetsiz olarak dışarıya çıkması ile gusül abdesti gerekir. 25- Saçlan bıyıkları boyamanın gusle engel hali var mıdır? Saçları veya bıyıklan kına ve benzeri, suyun nüfuzuna engel olmayacak nitelikteki boyalarla boyamak gusül abdestine mani değildir. 26- Devamlı gözlerden yaş gelmesi abdesti bozar mı? Gözde bir hastalık olmaksızın, gözden akan yaş abdesti bozmaz. Hastalık sebebiyle olan akıntı abdesti bozar. Bu akıntı devamlı ise, o kişi, sahib-i özürsayılır. Gözden devamlı gelen yaşın bir hastalık sebebiyle olup olmadığına uzman bir doktor karar verebilir. Sahib-i özür sayılan kimse, her namaz vaktinde abdest alır. Özür dışı sebeplerden dolayı abdesti bozulmadıkça, aynı abdest ile ve aynı vakit içinde, o vakte ait namazdan başka dilediği kadar kaza ve nafile namazları kılabilir. Vaktin çıkması ile özürlünün abdesti bozulur; vakit girdikten sonra, tekrar abdest alır. 27- İş elbisesi ile narriaz kılmak caiz midir? Namazın şartlarından birisi de necasetten (pislikten) taharettir. Kan, idrar, şarap, dışkı ve benzeri necasetler, namaz kılacak kişinin elbi-sesinde, bedeninde ve namaz kılacağı yerde kesinlikle bulunmamalıdır. Kişinin iş elbisesinde bu tür pislikler yoksa, namazın sıhhati yönünden, temiz hükmündedir. İşin cinsine göre iş elbisesinde bulunan badana, boya, madenî yağlar, pas, kir ve benzerleri namazın sıhhatine manî değildir. Ancak kişi, camiye veya mescide gidecekse temiz elbise giymesi Kur'an-ı Kerim'in emridir. Örf, adet ve medeniyet gereği olarak camiye veya cemaate giden kimsenin en güzel elbiselerini giymesi cemaate saygının bir gereğidir. Aksini yapmak hoş değildir. Gerek evde, gerek diğer yerlerde tek başına da olsa namazların temiz ve güzel bir kıyafetle kılınması, şüphesiz daha iyidir. 28- Sabah namazının başlangıç ve bitiş vakti ne zamandır? Fecr-i Sadık yani takvimlerde imsak vakti olarak gösterilen saatte sabah namazının vakti girer. Güneşin doğmaya başlaması ile sabah namazının vakti çıkmış olur. Bu süre içinde kılınmayan namaz kazaya kalmış olur ve kaza niyyetiyle kılınır. 0 günün sabah namazı öğleden önce kaza edilirse sünnetiyle birlikte kaza edilir. 29- İmsaktan hemen sonra sabah namazı kılınabilir mi? İmsak vaktinin girmesi ile yatsı vakti çıkmış, sabah namazı vakti girmiş olur. Bu itibarla imsak vakti girince (yani Fecr-i sadık denilen tan yerinin ağarması olayı başlayınca) sabah namazı kılınabilir. 30- Sabah namazı kuşluk vaktinde nasıl kılınır? Eda mı kaza mı? Güneşin doğmaya başlaması ile sabah namazının vakti çıkmış olur. Daha sonra, o gün öğle vaktinden önce kılınmış da olsa artık o namaz eda değil, kazadır. Ancak aynı gün öğle vaktinden önce kaza edildiği takdirde sabah namazı sünneti ile birlikte kaza edilir. Daha sonra kaza edildiği takdirde artık sünnet kılınmaz. 31- Hoparlörle ezan okumak, namazda imama uymak caiz midir? Hoparlör sesin kuvvetini artırıcı bir alettir. Hoparlörden çıkan ses, aksi seda (yankı) değil; mikrofon başında okuyan veya konuşan kişinin kendi sesidir. Bu itibarla, daha uzaklardan duyulması için ezanın mikrofondan okunmasında; vaiz, imam ve müezzinin sesinin caminin her tarafından duyulması için camilere hoparlör konulmasında ve cami içinde imamın hoparlörden duyulan sesine iktida edilmesinde dinen bir sakınca yoktur. 32- Ezanı müteakip okunan ezan duası imam tarafından okunup cemaat "Amin" dese; caiz mi? Ezanın sonunda, hem müezzin, hem de ezanı işitenlerin, salavat-ı şerife okuyup vesile duasında bulunmaları müstehaptır. Bunu da kendi başlarına ve kendilerinin işitecekleri seviyede yapmalıdırlar. Cemaatten birinin yüksek sesle "vesile duasını" okuması cemaatin de "amin" demesinin adet haline getirilmesi bid'attır. Cemaatin bu duayı ezberlemesi görevlilerce sağlanmalı, bunu bilmeyenlerin başka salat-ü selamları okuyabilecekleri de unutulmamalıdır. 33- Namazdan sonra beraberce tesbih çekmenin bid'at olduğunu, tesbihin sünnet olmadığı, daha sonra bid'at olarak ortaya çıktığını söylüyorlar. Siz ne dersiniz? Namazların sonunda yapılan tesbihat müstehaptır. Cemaatle toplu halde yapılabileceği gibi, tek başına da yapılabilir. Sözkonusu tesbihatın müstehaplığı hadis-i şerifle sabittir. 34- Camiye giren oradakilere selam vermeli midir? Meşguliyet nedeniyle verilen selamı alma imkanı olmayanlara selam verilmez. Mesela, yemek yiyen, abdest bozan, zikır, tesbih, ezan ve ikametle meşgul bulunanlara, namaz kılanlara, vaaz ve nasihatta bulunanlara ve bunları dinle-yenlere selam vermek mekruhtur. Bunlardan biriyle meşgul olmayıp, verilen selamı alma imkanı bulunan kimselere, cami içinde de olsa, selam vermekte bir sakınca yoktur. 35- Namazda herkes imam olabilir mi? İmametin şartları nelerdir? Cemaatle namaz kılmak erkekler için sünnet-i müekkededir. Cemaatle kılınan namaz, münferit olarak kılınan namazdan yirmibeş veya yirmiyedi derece efdaldir. Cemaatle namaz kılabilmek için, bir imam gereklidir. İmamlık yapacak kişilerde şu şartlar aranır: 1. Müslüman olması, 2. Akıllı olması, 3. Bulüğ çağına ermiş olması, 4. Erkekolması, 5. Namaz sahih olacak ölçüde Kur'an-ı Kerim'i okuyabilmesi, 6. Kekemelik, pepelik, abdest tutamamak gibi, imamlığa engel bir özrünün bulunmaması. Yukarıdaki nitelikleri taşıyan, her Müslümanın arkasında, namaz kılmak caizdir. Aynı derecede ümmî olanlar birbirlerine İmamlık yapabilirler. 36- İmama uyan kimse kendi hatası için sehiv secdesi yapar mı? Cemaatten birinin imama uyarak kıldığı namaz-da; kendi yaptığı sehvden dolayı ne kendisi ne de İmam için sehiv secdesi gerekmez. 37- Cemaat imama, caminin alt, üst ve yan odalarından iktida edebilir mi? Bir mescidin içerisi ve avlusu mescid olduğu gibi bitişik müştemilatı, alt ve üst katları da, imama iktida bakımından mescit hükmündedir. Keza mescitlerin "Fina-i mescit" denilen etrafı, yani kendilerine bitişik olup aralarında yol bulunmayan sahaları da imama iktida hususunda mescit hükmündedir. Bu itibarla, saflar adı geçen yerlere kadar uzanmasa bile, buralardan imama iktida sahihtir. 38- Cami içinde saflar dolmadan, müezzin yanından, yani arkadan imama uymak caiz midir? Cami içinde ön taraflarda boşluk varken, zaru-ret bulunmadıkca gerilerden imama uymak caiz ise de mekruhtur. 39- Camide özel bir yeri sahiplenmek, seccade sermek doğru mudur? Bir kimsenin cami ve mescitlerde kendisi için özel bir yer tayin ve tahsis ederek namazları daima orada kılması mekruhtur. 40- Helal olmayan bir para ile yapılan camide ibadet makbul müdür? Dinen haram olan işleri yapmak suretiyle elde editen kazancın, karşılığında sevap beklemeden (yol, köprü, çeşme... gibi yerlere sarfedilerek) elden çıkarılması gerekir. Bu tür kazançların cami ve mescid gibi mukaddesatla ilgili yerlere sarfı İslam bilginlerince mekruh görülmüştür. Ancak meşru yoldan elde edilmeyen para ile cami yapıt-dığı takdirde bu camide namaz kılınır, kılınan namazların iadesi gerekmez. 41- İşyerinde namaz kılmak için işverenin izni şart mıdır? Müslüman bir işçinin çalıştığı yerde namaz kılması için iş disiplini ve düzeni açısından işverenin veya amirinin iznini alması uygun olur. Yine aynı şekilde işverenin veya iş yerinde sorumluluk alan kimsenin Müslüman işçi çalıştırması halinde onların günlük dini görevi olan namazlarını kılabilme imkanını sağlaması gerekir. İşçinin mesaisini su-i istimal etmemesi kaydıyla işveren bilhassa farz ve vacip namazların kılınmasından işçisini men edemez. Çünkü Allah'a isyan konusunda mahluka itaat yoktur. Aksi halde işçinin, ibadetini yapabileceği başka bir iş bulması gerekir. 42- Secde ayeti okununca hemen secde etmek şart mıdır? Kur'an-ı Kerim'de 14 secde ayeti vardır. Bunlar-dan birini okuyan veya işiten her mükellefin secde etmesi icap eder. Namaz dışında secde ayeti okunur-okunmaz hemen secde edilmesi vacip değildir. Daha sonra müsait bir zamanda yapılabilir. Ancak, zaruret bulunmadıkça tehir edilmemesi uygun olur. Namazda okunduğu takdirde ise, secde ayetin-den sonra, üç ayetten daha çok okunacaksa, hemen secde edilir ve kıyama kalkıp kıraate devam edilir. Secde ayetinden sonra, ancak üç ayet veya daha az okunacak ise namazda yapacağı ruku' ve secde ile tilavet secdesi de yerine getirilmiş olur; ayrıca secde gerekmez. 43- Namaz esnasında alın secdede iken, ayakların yere değmesi nasıl olmalıdır? Bir hadis-i şerifte "yüz (alın) iki eller, iki dizler ve iki ayak uçları olmak üzere yedi aza üzerine secde etmekle emrolundum" buyrulmuştur. Bu itibarla namaz kılan kişi secdede alnını burnunu, iki ayağını ve iki eli ile iki dizini yere veya yere bitişik bir şey üzerine koyar. İki ayağın veya en az bir ayağın parmakları yere konulmadıkça secde sahih olmaz. 44- Namazda secde edilen yer ayağın bastığı yerden ne kadar yüksek olursa secde sahih olmaz? Secde edilen yerle namaza durulan yerin aynı yükseklikte olması asıldır. Secde edilen yerin yüksekliği, ayak basılan yerden, on iki parmak (yaklaşık 23 cm)'1an daha yüksek olmamalıdır. Secde yeri daha fazla yükseklikte olursa, secde sahih olmaz. Cemaatin kalabalık olması nedeniyle arka safta bulunanlar, ön saftakilerin sırtına secde ederek namaz kılmaya mecbur kalırlarsa; (secde eden ve sırtında secde edilen kimseler aynı namazı cemaatle kılmış olmak şartı ile) yüksekliğe itibar edilmez; secde ve namaz sahihtir. 45- Kadınlar başı açık namaz kılabilirler mi? Cuma namazı kılabilirler mi? a) Kadınların el, yüz ve ayakları hariç bütün uzuvları avrettir. Yani örtülmesi farzdır. Bu itibarla kadınların baş açık namaz kılmaları caiz değildir. b) Kadınlara cuma namazı farz değildir. Bunun-la beraber camiye gidip cemaatle cuma namazını kılarlarsa, o vaktin farzını eda etmiş olurlar. Bu takdirde o günün öğle namazını kılmaları gerekmez. 46- Kadının imameti caiz midir? Kadının kadına imameti caiz, fakat mekruhtur. Eğer kadınlar kendi aralarında cemaatle namaz kılacak olurlarsa, imam olacak kadın, erkekler gibi öne geçmez. Safın arasında durur. Öne geçmesi mekruhtur. 47- Bir hanım namaz kıldıktan sonra saçını açarsa abdesti bozulur mu? Gerek namazdan önce, gerek namazdan sonra, bir hanımın başını veya başka bir uzvunu açması ile abdesti bozulmaz. Başı ve örtülü olması gereken diğer uzuvları örtülü olarak kıldığı namazı sahihtir. Ancak, hanımların, namaz dışında da (el, ayak ve yüz hariç) dinen kapalı bulunması gereken uzuvlarını, aralarında evlilik caiz olan yabancı erkekter yanında açık bulundurmaları haramdır. 48- Müslüman bir kadın pantolon giyebilir mi? Bununla namaz kılabilir mi? Namaz için özel bir kıyafet yoktur. Tesettürü sağlayan teni gösterecek derecede ince, şeffaf ve vücut hatlarını belirtecek derecede dar olmayan her temiz elbise ile namaz kılmak caizdir. Bu itibarla dar olmayan pantolon veya herhangi bir elbise ile hanımların namaz kılmasında dinen bir sakınca yoktur. Ancak hanımların, hanımlara mahsus kıyafetleri, erkeklerin de kendilerine mahsus giyim ve kıyafet şekillerini tercih etmeleri gerekir. 49- Erkeklerin kendilerini göreceği yerlerde, kadınların namaz kılarken kıyamı terketmeleri yani namazı oturarak kılmaları caiz midir? Farz namazlarda kıyam, namazın farzlarındandır. "Erkekler görüyor" gerekçesiyle hanımların farz olan kıyamı terkedip, oturarak namaz kılmaları caiz değildir. 50- Kadınların vakit namazlarında camiye gitmeleri caiz midir? Kadınların namazlarını evlerinde kılmaları efdal ise de; namaz vakitlerinde mescide giderek, kendilerine ayrılan bölümlerde namazlarını kılmalarında vaaz ve nasihat dinlemelerinde dinen bir sakınca yoktur. 51- Kadınlar teravih namazına camiye gitmekle daha çok sevap mı kazanırlar? Kadınların, namazlarını evlerinde kılmaları daha faziletli olmakla birlikte, günümüzde camide va'z dinleyerek, bilmedikleri şeyleri öğrenmeleri, imamın arkasında namaz kılarken, hatalı okuyuşlarını düzeltme imkanı elde etmeleri ve cemaat faziletini kazanmaları bakımından, tesettür ve İslamî adaba riayet ederek teravih namazı için cami ve cemaate gitmelerinde bir sakınca yoktur. 52- Teravih namazı ne kadar süratli kılınabilir? Teravih namazı Ramazan-ı şerife mahsus yirmi rek'at, sünneti müekkede bir namazdır. İki rek'atte bir selam verildiği takdirde akşam namazının sünneti gibi dört rek'atta bir selam verildiği zaman yatsı namazının dört rek'at ilk sünneti gibi kılınır. Hangi namaz olursa olsun, daima tadil-i erkana riayet edilmesi gerekir. Teravih namazı, cemaat halinde kılındığı zaman imamın cemaatı bıktıracak ölçüde uzun kıraat yapması uygun olmadığı gibi Fatiha'dan sonra kısa bir süre veya üç kısa ayetten noksan okunması da uygun değildir. Harflerin hakkı verilmeli, süratli okuyacağım diye harfler birbirine karıştırılmamalıdır. Oturuşlarda Tehiyyattan sonra salli, barikler de tam okunarak kılınmalıdır. 53- Teravih sekiz rek'at kılınır mı? Teravih namazı Ramazan-ı şerife mahsus yirmi rekattan ibaret sünneti müekkede bir namazdır. Sekiz rek'at kılan bir kimse bu namazı tam kılmış sayılrnaz. Zaruri bir durum bulunmadıkça 20 rek'atın tam kılınması uygun olur. Ancak sekiz rek'at kılan kimse de kıldığı kadarının sevabını alır. 54- Kandil gecelerinde özel bir namaz var mıdır? Kandil gecelerine ait özel bir namaz yoktur. Fakat bu mübarek geceleri, kaza namazı veya nafile namaz kılarak, Kur'an okuyarak, tevbe istiğfar ederek ve diğer ibadetlerle değerlendirmek uygun olur. 55- Kabir namazı diye bir namaz var mıdır? Hz, Peygamber (S.A.V.) Efendimiz'in kıldığı ve kılınmasını tavsiye ettiği namazlar arasında "kabir namazı" adıyla bir namaz yoktur. Fazla sevap kazanmak maksadıyla bir kimse istediği kadar Allah rızası için nafile namaz kılabilir. Fakat, dinin aslında olmayan bir isim ile namaz ihdas etmek doğru olmaz. 56- Sünnet namazlar terkedilir mi? Sünnet namazlar, sünnet-i müekkede, sünnet-i gayri müekkede olmak üzere ikiye ayrılır. Sünnet-i Müekkede olan namazlar, Peygamber (S.A.V.) Efendimiz'in devamlı kılıp pek az terketmiş oldukları sünnetlerdir. Bu sünnetlerin yapılması sevaptır. Kasten terk edilmesine azap yok ise de; itap (azar) vardır. Ancak aşırı yorgunluk, hastalık ve benzeri durumlarda sünnet namazlar terk edilebileceği gibi yolculuk esnasında seferi durum da da terk edilebilir. Sünnet-i gayri müekkede; Peygamber Efendimiz'in ibadet maksadı ile ara-sıra yapmış oldukları şeylerdir. Bu sünnetlerin yapılması güzeldir. Sevaba ve Peygamberimiz'in şefaatine vesiledir. Kılanlar, sevabını alırlar; terk edilmesi ise azarlanmayı gerektirmez. 57- Namaz borcu olan kimselerin, sünnet yerine kaza namazı kılmaları mı, yoksa sünnetleri terketmemeleri mi daha iyidir? Hanefi mezhebine göre, üzerinde namaz borcu olan kimselerin, kaza namazı kılmaları beş vakit namazın farzlarından önce ve sonra kılınmakta olan revatib sünnetleri ile, teravih, duha ve tesbih namazı gibi kılınması hakkında Rasulüllah (S.A.V.)'in emir ve tavsiyesi olan namazlar müstesna- diğer nafile namazları kılmalarından efdaldir. Yani üzerinde namaz borcu olanlar, üzerimde kaza namazım var diye revatip olan sünnetleri terketmezler. Hem bu sünnetleri eda ederler, hem de fırsat buldukça vaktinde kılamadıkları namazları kaza ederler. Rasulüllah (S.A.V.) bir hadis-i şeriflerinde: "Kutun kıyamet günü ilk hesaba çekileceği konu, farz namaztardır. Eğer bu tamamsa işi kolaylaşmıştır. Aksi hatde, "bakın bakalım, nafileden, bir şeyi var mı?" denir. Nafile ile farz eksikleri tamamlanır.."buyurmuştur. Malikî, Şafiî ve Hanbeli mezheplerine göre ise namaz borcu olan kimselerin sabah namazının sünneti dışında, revatip'ten olsun, olmasın, nafile namaz ile meşgul olmaları uygun değildir. Bir an önce borçlarını kaza etmeleri gerekir. 58- Kaza namazlarının her namazın arkasında kılınması şart mıdır? Kazaya kalmış farz ve vacip bütün namazlar kerahet vakitlerinin dışında her zaman kılınabilir. Bunlar için belirli bir vakit yoktur. Ancak, düzenli bir şekilde namaz borçlarını tamamlamak için, kaza namazlarını vakit namazlarının peşinden kılmayı prensip haline getirmek güzel bir hare-kettir. 59- Kaza namazını emreden ayet ve hadisler var mıdır? Namazları vaktinde kılmak farz olduğu gibi vaktinde kılınamayan farz namazların kazası farz; vacip namazların kazası ise vaciptir. Kur'an-ı Kerim'de geçen "namazı kılın" emri, edaya şamil olduğu gibi kaza namazlarına da şamildir. Çünkü emredilen bir şey, eda veya kaza edilmedikçe yerine getirilmiş olmadığından zimmetten sakıt olmaz. Bu emir, Kur'an-ı Kerim'in yüz küsür yerin-de geçmektedir. Bu itibarla kaza namazları Kur'an'da yoktur demek yanlıştır. Ayrıca bu konuda bir çok hadis-i şerif vardır. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz; "Uyku veya unutkanlık sebebiyle namazını vaktinde kılamayan, hatırladığı zaman hemen kılsın" buyurmuştur. Asrı saadetten beri de buna muhalefet eden hiçbir kimse bulunmamıştır. Şu halde namazların kaza edilmesi kitap, sünnet ve icma-i ümmetle sabittir. 60- İkamet ettiği yerle işyeri arası (90) kilometreden fazla olsa, her gün gidip gelse bu kişi yolda ve işyerinde devamlı seferi mi olur? Bir kimse ikamet ettiği yerden en az 90 km. uzağındaki iş yerine her gün gidip geliyorsa o kimse için her iki yer de Vatan-ı aslî sayılır. Her iki yerde de namazlarını, dört rek'at olarak kılar. Bu iki yer arasındaki yolculuk esnasında ise dört rek'atlı farzları iki rek'at olarak kılar. 61- Seferilikte veya yeraltında madende çalı-şan bir kimse cem-i takdim veya cem-i tehir yapabilir mi? Hac mevsiminde Arafat'da öğle vaktinde öğle ile ikindi namazlarını Müzdelife'de yatsı vaktinde akşam ile yatsıyı cem etmenin dışında, Hanefi mezhebinde cem-i takdim veya tehir yapmak caiz değildir. Şafii mezhebinde ise sefer halinde cem-i takdim ve cem-i tehir caiz görülmüştür. Gerektiğinde Şafiî mezhebindeki ictihatla amel edilebilir. 62- Cuma namazı misafire farz mıdır? Misafir kişi cuma namazı kıldırabilir mi? Cuma namazının farz olmasının şartlarından biri de mukim olmaktır. Dinen misafir sayılan kimselere cuma namazı farz değildir. Ancak, kıldık-ları takdirde farz olarak sahih olur ve ayrıca öğle namazını kılmaları gerekmez. Misafir olan bir kimse, cuma namazında mukim olan cemaate imam olabilir. Üzerine cuma namazı farz olmayan kimseler cuma namazını kıldıkları takdirde üzerlerinden o günün farz olan öğle namazı sakıt olur. 63- Cuma günü imam minberde iken camiye gelen kimse, cumanın ilk sünnetine başlayacak mı? Cuma günü imamın minbere çıkmasından itiba-ren, hutbeyi bitirinceye kadar, namaz kılmak, konuşmak, konuşana sus demek, selam alıp vermek, Kur'an okumak, tesbih çekmek, dua edene "amin" aksırana "yerhamukallah" demek caiz değildir. Camiye, imam minbere çıktıktan sonra gelenler, oturup ezanı ve hutbeyi dinlemeli, cumanın ilk sünnetini farzdan sonra kılmalıdırlar. 64- Türkiye Darü'l-İslam mıdır? Bazı kimseler Türkiye'de cuma namazı kılınmaz diyorlar ne dersiniz? İslamî hükümlerin açıkça icra edildiği veya Müslümanların İslamî hükümleri icra imkanına sahip olduğu ülkelere "darü'l-İslam"; bunun aksi olan ülkelere de "darü'l-harb" denir. Nüfusunun ekserisi Müslüman olan ülkeler de "Darü'1-Harp" sayılmaz. Ayrıca; nüfusunun tamamı veya çoğunluğu Müslüman olmasa bile, islamî hükümlerin icra edilebildiği memleketler "darü'l-İslam" sayılır. Bu itibarla, Türkiye "darü'l-İslam"dır; "Darü'1-harb" değildir. Aksini iddia dinî hükümlere aykırıdır, insafsızlıktır. Bu itibarla Türkiye'de cuma namazının kılınması farzdır. 65- Kilisede namaz kılınabilir mi? Zaruret bulunmadıkça kilisede namaz kılmak mekruhtur. Ancak namaz kılınacak uygun başka bir yer bulunamadığı takdirde, temiz olmak kaydıyle orada namaz kılınmasında dinen bir sakınca yoktur. Kilise, Havra vb. gayri müslimlere ait ibadet yerleri satın alınarak veya başka yollarla cami haline getirilirse mescit hükmünü alır. Artık o yerde namaz kılmakta hiçbir sakınca kalmaz. 66- Pijama ve sabahlık ile kılınan namaz caiz midir? Setr-ü avrete riayet etmek ve temiz olmak şartı ile ev kıyafeti olan pijama ve sabahlıkla namaz kılmak caizdir. 67- Kısa kollu gömlekle, dar pantolonla namaz kılmak caiz midir? a) Erkeklerin uzun kollu gömlekle kollarını sıva-yarak namaz kılmaiarı mekruh ise de kısa kollu gömlekle namaz kılmaları mekruh değildir. b)Tesettürü sağlayan temiz her elbise ile namaz kılmak caizdir. Ancak uzuvlar belli olacak şekilde dar pantofonla namaz kılmak mekruhtur. 68- Namaz içinde bazıları el hareketi göz hareketi yaparlar, elbiseleriyle oynarlar. Böyle kılınan namaz kabuf olur mu? Namaz kılan insan Allah huzurunda bulunuyor demektir. Namazla ilgisi olmayan ve namazı ıslaha yönelik olmayan bazı hareketler namazı bozar. Şöyle ki: a)Namaz içinde yapılan hareketi karşıdan gören birisi o hareketi yapanın namazda olmadığı kanaatına varırsa -buna "amel-i kesîr" denir ki- bu hareketi yapan kişinin namazı bozulmuş olur. Namaz kılarken yerden bir taş alıp kuşa atmak gibi. b) Eğer namaz kılanın bir hareketi, karşıdan bakıldığında onun namazda olduğu kanaatını doğuruyorsa -sözgelimi dizine batacak bir taşı tek eliyle bir kenara atması gibi- buna "amel-i kalîl" denir ki namazı bozmaz. Ancak, zaruret olmadıkça, amel-i kalîl sayılan şeylerin yapılması da mekruhtur. Namaz içinde mekruh olabilecek abes hare-ketlerden sakınılmalıdır. Namazı mekruh olarak eda etmiş olan kimsenin, vakit ve fırsat varsa namazı yeniden kılması uygun olur. Eğer vakit ve fırsat yoksa; kerahetle eda edilmiş sayılır; kaza edilmesi gerekmez. 69- Namaz kılarken kaç rek'at kıldığını unutan bir kimse bu hususta ne yapabilir? Bir kimse namaz kılarken kaç rek'at kıldığı (kaçıncı rek'atte olduğu) hususunda şüpheye düşerse ve bu hal ilk defa başına geliyorsa namazı yeniden kılar. Böyle sık sık şüpheye düşen kimse ise kanaatına (yani galip zannına) göre hareket eder, yeniden kılması gerekmez. Mesela; öğle namazını kılarken, üç mü kıldım, dört rek'at mı kıldım diye şüphe edip de üç rek'at kılmış oldu-ğuna hüküm verirse, ihtiyaten bir rek'at daha ilave eder. Bu husustaki tereddüt ve düşüncesinden dolayı da sehiv secdesi yapar. Ayağa kalktıktan sonra dört rek'at kıldığına hükmettiği takdirde oturur teşehhüt ve selamdan sonra sehiv secdelerini yapar. Kaç rek'at kıldığına karar veremediği zaman az olanı alır. Bu durumda bir rek'at daha kılar. Ancak tereddüt ettiği rek'atın, dördüncü rek'at olması ihtimalini dikkate alarak, oturup teşehhüd yapar. Ettehiyyatü'yü okuduktan sonra, kalkıp bir rek'at daha kılar. Namazın sonunda sehiv secdelerini yapar. 70- Mezar nakli hangi ahvalde caizdir? Vefat eden bir kimseyi, bulunduğu yerdeki kabristanlardan birine defnetmek müstehaptır. Günümüz imkanlarına göre cesedin kokma tehlikesi yoksa ve taşınabilir bir durumda ise daha defnedilmeden başka bir kabristana veya başka bir memlekete götürülüp gömülmesinde bir beis yoktur. Fakat cenaze gömüldükten sonra, bir zaruret olmadıkça kabri açılamaz ve başka yere nakledilemez. Ancak şu durumlarda kabrin nakli mümkündür. a) Ölü, başkasına ait bir yere defnedilmiş olur ve mülk sahibi buna razı olmazsa, b)Yol geçmesi ve benzeri sebeplerle, o yer kabristan olmaktan çıkarsa, c) Kabri su basması tehlikesi varsa, nakli caizdir. 71-Yurtdışından Türkiye'ye cenaze nakli caiz midir? Yurtdışında vefat eden bir Müslümanın cenazesinin Türkiye'ye nakledilmesinde bir sakınca yoktur. Ancak bir Müslümanın vefat ettiği yerde Müslümanlara ait mezarlık bulunduğu takdirde onun oraya defnedilmesi daha uygundur. 72- Yurtdışında ölenlerin orada gömülmeleri günah mıdır? Cenazeyi öldüğü yere defin etmek, menduptur. Bundan maksat öldüğü yerin mezarlığıdır. Cenazeyi defnetmezden önce başka yere nakletmek de caizdir. Definden sonra kabrinden çıkararak nakil ise kesin zaruret olmadıkça mutlak suretle caiz değildir. Bu itibarla; yurtdışında ötenlerin, bulundukları yerde bir Müslüman kabristanı varsa, orada defnedilmeleri uygun olur. Şayet Müslüman kabristanı yoksa Hıristiyan mezarlığında Müslümanlar için ayrılmış olan bölüme defnedilmeleri mümkün olduğu gibi, Türkiye'ye nakledilmeleri de caizdir. 73- Cenaze yıkanmadan ölünün yanında Kur'an okumanın hükmü nedir? Ölü yıkanmadan yanında Kur'an okumak mekruhtur. Ancak başka bir odada okunmasında bir sakınca yoktur. Yıkandıktan sonra, yanında da okunabilir. 74- Ölünün ağzında bulunan altın dişierini sökmek caiz midir? Ölümünden sonra, bir kimsenin ağzındaki sabit yani çıkarılıp takılmayan dişlerin sökülmesi caiz değildir. 75- Cenazenin tabutla defnedilmesi doğru mudur? Cenazenin tabutsuz olarak defnedilmesi esas-tır. Ancak kabrin zemini rutubetli veya yumuşak olduğu takdirde cenaze tabut ile defnedilebilir. Fakat böyle olmayınca tabut ile defin mekruhtur. 76- Namaz kılmayan kimselerin cenaze namazlarını kılmakla mükellef miyiz? Peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.V.)'in insanlığa tebliği ve hayatında tatbik ettiği dinî hükümlerin doğru ve gerçek olduğunu kabul eden ve ben Müslüman’ım diyen herkes, bazı ibadetlerde kusurlu bile olsa, dinden olduğu kesinlikle bilinen bir hükmü inkar etmedikçe Müslüman’dır, bu itibarla, günahkar da olsa her Müslüman’ın cenaze namazı kılınır. 77- Tanımadığımız, musallaya konan her cenazenin, namazı kılınabilir mi? Cenaze namazı kılabilmek için gerekli şartlardan birisi de o cenazenin Müslüman olmasıdır. Kendisinin veya ebeveyninden birisinin veyahutta yaşadığı çevrenin Müslüman olmasıyla mezkür cenazenin de -zahiren- Müslüman olduğuna hükmedilir. Sözünü ettiğimiz şartlar muvacehesinde, cenazesi musallaya konulmuş olan kişinin Müslüman olmadığına dair kesin bir bilgi bulunmadığı takdirde o kişinin Müslüman sayılmasında ve cenaze namazının kılınmasında bir sakınca yoktur. 78- İntihar etmek günah mıdır? İntihar edenin cenaze namazı kılınır mı? İntihar, büyük günahlardandır. Başkasının canı-na kıymak, katil olmaktan farkı yoktur, hatta daha kötüdür. Ancak bunu helal saymadıkça intihar eden kişi İslam dininden çıkmış olmaz. Dinden çıkmayı gerektiren bir davranışta bulunmamış olan, her Müslümanın cenaze namazı kılınır. 79- Düşük olan bir çocuğa nasıl bîr muamele gerekir? Hilkati tamamlanmadan düşen bir çocuk, bir bez parçasına sarılarak defnedilir. Yıkanması, usülüne göre kefenlenmesi ve cenaze namazı kılınması gerekmez. Doğduktan sonra ölen bir çocuğa isim verilir. Cenazesi yıkanır, usülüne göre kefenlenir ve namazı kılınarak defnedilir. Böyle olmayınca yani ölü olarak doğmuş ise, yıkanıp bir beze sarılarak defnedilir; fakat namazı kılınmaz. 80- Bir Müslümanın cenazesi gayr-ı müslim çocuklarına bırakılır mı? Vefat eden bir Müslümanın cenazesi, Müslüman olan velisi veya akrabası tarafından kaldırılır. Eğer- sözkonusu cenazenin bütün akrabası gayr-i Müslim ise; cenaze hiçbirine verilmez, onun techizi, tekfîni ve cenaze namazı kılınarak defni, Müslüman toplumu üzerine farz-ı kifayedir. 81- Musallada ölüye yapılan "Helal olsun" sözü ile bütün alacaklar da helal edilmiş olur mu? Hakkını helal eden kişinin, ölenin üzerinde bulunduğunu bildiği hakları helal olur, Sözgelimi, bir başkasının hakkını zimmetine geçirmiş olan kişi öldüğü zaman, hak sahibi bundan haberdar olarak, kendi isteği ile hakkını helal ederse, ölen kişi bu sorumluluktan kurtulur. Hak sahibi de sevap kazanır. Fakat hak sahibi ölenin üzerinde bulunan bazı haklarından haberdar değilse, haber-dar olmadığı haklarını helal etmiş sayılmaz. Ayrıca karz veya alım-satım gibi sebeplerle ölenin zimmetindeki borçlarının da, mirasının taksiminden önce terikesinden hak sahiplerine (alacaklılarına) ödenmesi gerekir. 82- Kadınlar kabir ziyaretine gidebilir mi? Kabir ziyareti hem erkek hem de kadın için müstehaptır. Gerektiğinde, kadınlar da usulüne uyarak kabir ziyaretinde bulunabilirler. 83- Almanya'da oruca başlayan bir kişi uçakla daha doğudaki veya daha batıdaki bir ülkeye yolculuk yapsa iftarı nereye göre yapacaktır? Bir yerde oruca başladıktan sonra, daha önce akşam olan doğudaki bir yere uçakla giden bir kimse gittiği yerdeki vakte göre orucunu açacaktır. Eğer batıya gidecek olursa durum yine aynıdır. Yani gittiği yerin vaktine uyarak orucunu açacaktır. İftar vaktine yakın, uçakta yolculuğu devam ediyorsa, uçaktaki görüntüye göre güneş batmadıkça iftar edemez. Çünkü orucun vakti, ikinci fecirden güneşin gurubuna kadar devam eder. Yüksek bir yerde; mesela; yüksek bir minarede veya kulede bulunan kimse, güneşin gurubunu görmedikçe iftar edemez. Aşağıda bulunanlar ise bulundukları yerin takvimine göre iftar ederler. Uçaktakiler de, üzerinde bulundukları yerin saatini ölçü alamazlar; güneşin batmasını beklerler. 84- Devamlı olarak uzun yola gidenler, namaz ve oruçları nasıl yerine getirmelidir? İslam dini Ramazan ayında oruç tutamayan hasta ve yolcuların sonradan kaza etmelerini emreder. Mazeret ne kadar devam ederse şerî ruhsat da o kadar devam eder. Bu gibi kimseler bir sene veya on sene sonra, mazeretleri ortadan kalkınca, zamanında tutamadıkları Ramazan oruçlarını kaza ederler. Cenab-ı Hak buyuruyor ki: "Sizden bir kimse hasta veya yolcu olursa oruç tutmadığı günler sayısınca daha sonra diğer günlerde tutsun." (Bakara, 185) Namaz ise yolculuk sebebiyle kazaya bırakılmaz. Ancak seferi sayıldığı sürece dört rek'atlı farz namazlar iki rek'at olarak kılınır. Devamlı olarak uzun yola giden kaptan ve sürücülerin durumu da aynıdır. 85- Kalb hastalıkları olanlar ve hastaları günde 2-3 hap almak zorundadırlar. Bunların oruç tutmaları gerekli midir? Hastalık, Ramazan'da oruç tutmamayı mübah kılan özürlerdendir. Bir kimsenin oruç tuttuğu takdirde hastalanacağı, hasta ise hastalığının artacağı tıbben veya tecrübe ile sabit olursa oruç tutmayabilir. İyi olunca da yalnız yediği günler sayısınca kaza etmesi gerekir. Ayet-i Celilede; "Sizden her kim hasta yahut yolcu olursa tutamadığı günler sayısınca diğer günlerde oruç tutar" buyrulmuştur (Bakara, 184)). Ömrü boyunca bu durumda hasta olan kişiler ise, her gün için bir fidye verirler. Yoksul ve muhtaç kişilerin fidye vermeleri de gerekmez. Dinimiz hiç kimseyi gücünün üstünde bir şeyle yükümlü kılmamıştır. 86- Ramazanda ay halini önlemek için hap kullanmak caiz midir? Ay hali oruç tutmaya manidir, bu halde iken tutulan oruç sahih olmaz. Ay hali, hayız kanının görülmesiyle başlar. İlaç ve hap sebebiyle de olsa, akıntı olmadıkça ayhali vuku bulmadığından tutulan oruç sahihtir. Ancak hayız kanı ile vücutta biriken zararlı maddeler dışarı atıldığından, vücudun sıhhati bakımından ay halini önlemek için ilaç ve hap kullanılması tavsiye edilmez. 87- Adet gören bayanlar keffaret orucu nasıl tutarlar? Keffaret olarak, arka arkaya altmış gün (veya iki kameri ay) oruç tutmaya başlayan bir kadının, bu arada görebileceği ayhali günleri keffaret orucunun sürekliliğini engellemez ve bozmaz. Ancak bu durumda ay halinin bitiminden sonra, ara vermeden keffaret orucuna devam edilmesi şarttır. Söz gelimi on gün oruç tuttuktan sonra, onbirinci gün ayhali gören bir hanım, belli günleri bitince hiç ara vermeden tekrar oruca başlar, önceki tuttuğu on güne ekleyerek keffaret orucunu tamamlar. 88- Düşük yapan kadının orucu bozulur mu? Düşük yapan bir kadının yaptığı düşüğün saç, tırnak gibi bazı uzuvları belirgin hale gelmişse bu kadın, yaptığı bu düşükle lohusa sayılır ve orucu da bozulur. 89- Hamile olan kadın oruç tutarken kusarsa orucu bozulur mu? İstek ve iradesi dışında kusan kişi, ister az, ister çok (ağız dolusu) kussun, kustuğunu geri yutmaz ise, orucu bozulmaz. Ancak böyle bir kusuntu ağız dolusu olup geri dönerse İmam Ebu Yusuf’a göre orucu bozar. Kendi isteği ile ağız dolusu kusan kişinin orucu bozulur. Yani o gün orucunu devam ettirir, Ramazandan sonra bir gün kaza gerekir, keffaret gerekmez. Şayet ağız dolusundan daha az kusarsa orucu da bozulmaz, kaza da gerekmez. 90-Oruçlu iken buruna, göze damlatılan ilaç orucu bozar mı? Buruna akıtılan ilaçla oruç bozulur. Bu durum da oruçlu o günkü orucuna devam eder. Ramazandan sonra bir gün kaza eder. Göze damlatılan ilaç -eseri boğazda hissedilse bile- orucu bozmaz. 91- Oruçtu iken arkadan veya önden fitil koymak orucu bozar mı? Oruçlu iken arkadan fitil kullanmak orucu bozar. Bundan dolayı sadece kaza gerekir, keffaret gerekmez. Kadının tenasül organına ilaç ve benzeri herhangi bir şeyin akıtılması orucu bozar. Erkeğin tenasül organının içine akıtılan ilaç Hanefilere göre orucu bozmaz; Şafiîlere göre ise bozar. 92- Doktor muayene ederken, ağızdan mideye sarkıtılan cihazlarla oruç bozulur mu? İlaçlı mide filminde durum nasıldır? Bir çöp veya iplik ve sicim gibi herhangi bir şey yutulursa oruç bozulur. Ucu dışarıda olan bir sicim mideye indikten sonra ondan bir parça kopup midede kalmadan dışarı çekilirse oruç bozulmaz. Mideye sarkıtılan cihazın hükmü de aynıdır. Fakat midenin filmini çekmek için ağızdan alınan ilaç orucu bozar. 93- Susuz olarak, hap yutmak orucu bozar mı? Oruçlu bir kimse gıda veya deva (ilaç) cinsinden bir şeyi ister su ile, ister susuz olarak yer veya içerse orucu bozulur. Şafiî mezhebine göre; kendisine yalnız kaza gerekir. Hanefi mezhebine göre ise; hem kaza hem de keffaret lazım gelir. Ancak oruç bozmayı mübah kılacak ölçüde bir rahatsızlık sebebiyle ilaç almış ise, orucu bozulur ve kendisine yalnız kaza gerekir, keffaret gerekmez. 94- Nefes darlığından muzdarip bir kimsenin bronşlarını genişletip bir müddet rahat nefes alıp vermesini sağlamak amacıyla ağıza sıkılan sprey orucu bozar mı? Yoğunlaştırılmış sun'î oksijen, yiyecek, içecek cinsinden olmayıp sırf hastanın teneffüs imkanını kolaylaştırmak için kullanılan bir maddedir. Teneffüs, bütün canlıların yaşayabilmesi için en tabî hakkıdır. Astımlı hastanın fiziki yapısı oruç tutmasına müsait olup başka bir hastalığı da olmadığına göre, ilaç ağız ve nefes boruları cidarlarında emilerek yok olduğu gerçeğinden hareketle ve orucun teşri hikmeti de dikkate alındığında, astımlı hastaların rahat nefes almalarını sağlama amacıyla ağıza püskürtülen oksijenli ilacın orucu bozmayacağı mutalaa olunmuştur. 95- Elde olmadan çalışma yerinde toz duman v.b. şeylerin yutulması orucu bozar mı? Umumî belva kabilinden olup kaçınılması mümkün olmayan, rüzgarın kaldırdığı tozun, yanan ocaktan çıkan dumanın, elenen veya öğütülen un'un yutulması.. ve benzeri şeyler orucu bozmaz. Zira bunlar devamlı olarak insanlar tarafından karşılaşılan ve sakınılması mümkün olmayan şeylerdir. Ancak sigara, nargile, enfiye gibi kasden içilen şeyler; emilen şekerin veya ilacın boğaza giden tadı orucu bozar. Bunlardan dolayı hem kaza; hem de keffaret gerekir. 96- Oruçlu iken banyo yapan birinin orucu bozulur mu? Vücuda dışardan her hangi bir şey girmedikçe oruç bozulmaz. Bu itibarla ister temizlik, ister serinlemek maksadıyle olsun, ağız ve burundan su kaçırmamak şartıyle banyo yapmakla oruç bozulmaz. 97- Oruçlu iken boy abdesti almak caiz midir? Ağız veya burundan su girip yutulmadıkça yıkanmakla oruç bozulmaz. Bu itibarla ağız ve burundan su kaçırmamak şartıyle oruçlunun (ihtiyarî veya zarurî olarak) boy abdesti alması caizdir. Nitekim Hz. Aişe ile Ümmî Seleme validelerimiz Peygamberimiz (S.A.V.)'in Ramazanda imsaktan sonra boy abdesti almış olduğunu haber vermişlerdir. Buna göre geceden cünüp olarak imsak vaktine girmek oruca zarar vermediği gibi, oruçlu iken boy abdesti almak da orucu bozmaz. 98- Cünüp olan sahur yemeği yiyebilir mi? Oruca niyet edebilir mi? Cünüp olan kimsenin elini, ağzını yıkamadan yiyip içmesi uygun görülmemiştir. Bu kimsenin gusül abdesti ile meşgul olduğu takdirde sahur yemeği yiyemeyeceği korkusu varsa elini, ağzını yıkadıktan sonra, boy abdesti almadan sahur yemeği yemesinde bir sakınca yoktur. 99- Cuma günü oruç tutmak caiz midir? Tek olarak cuma ve cumartesi gününü oruca tahsis etmek tenzihen mekruh görülmüştür. Peygamber Efendimiz (S.A.V.) "Sizden biriniz bir gün evvel veya bir gün sonra oruç tutmadıkça, sadece cuma günü oruç tutmasın" buyurmuştur. Buna göre yalnız cuma günü (kaza veya nezir dışında) oruç tutmak tenzihen mekruh olup, cuma ile beraber bir gün önce veya sonra oruç tutulduğu takdirde kerahat yoktur. 100- Ramazan sonrası Şevval ayında tutulan oruç nasıl tutulmalıdır? Şevval ayında altı gün oruç tutmak müstehaptır. Peygamberimiz (S.A.V.) "Ramazanda orucunu tutup da Şevval'den de altı gün oruç tutan kimse bütün sene oruç tutmuş gibi sevap alır" buyurmuştur. Altı gün Şevval orucunu ayrı ayrı tutmak mümkün olduğu gibi, ara vermeden üst üste altı gün tutulması da mümkündür. Şafiî mezhebine göre; bu altı günü Şevval ayı içerisinde ayn ayrı tutmakla sünnet sevabı kaza-nılır ise de, Şevval ayının ikinci günü, yani bayramın birinci gününden başlayarak üst üste ara vermeden tutulması daha faziletlidir. 101- Kandil günlerinde oruç tutmak isteyen hangi gün oruç tutmalıdır? Kandil günlerinde oruç tutmak isteyenler, ihya ettikleri kandil gecesi oruca niyet edip ertesi gün oruç tutarlar. Çünkü dinî hükümlere göre gün, güneşin gumbu ile başlar ve ertesi günkü guruba kadar devam eder. Nitekim Peygamber Efendimiz (S.A.V.): "Şaban ayının onbeşinci gecesi olduğu zaman o geceyi ibadetle ihya ediniz ve gündüzünü de oruçla geçiriniz..."(et-Terğıb ve't-Terğib Mısır Baskısı 2/242) buyurmuştur. Ancak kandil gecesinden önceki gün oruç tutmayı yasaklayan bir hüküm yoktur. Oruç tutulması mekruh olmayan günlerin hepsinde oruç tutmak sevaplıdır. 102- Değişik zamanlarda kasden Ramazan orucunu bozana sonradan bir keffaret yeterli midir? İster aynı Ramazan ayında, ister ayrı ayrı Ramazan ayında olsun, değişik zamanlarda Ramazan orucunu kasden bozmuş olan kişinin bir tek keffaret orucu tutması yeterlidir. Şafiîlere göre yalnız cinsî münasebetten dolayı keffaret gerekir ve bu fiil tekrarlandığı sayıca keffaret de tekrarlanır. 103- Ölen birinin oruç borçları için geride kalanlar oruç tutabilir mi? Ölenin velisi veya başkaları ölen kişinin kazaya kalmış oruçlarını tutamazlar. Nitekim bir hadis-i şerifte "bir kimsenin başkası yerine oruç tutması, namaz kılması caiz olmaz, lakin velisi ölenin tutamadığı orucunun fidyesini verir” buyurulmuştur. 104- Borç verilen paranın zekatı ne zaman verilir? Geri ödeneceği kesin olan alacakların, her yıl alacaklı tarafından zekatlarının ödenmesi gerekir. Şayet her yıl zekatı verilmemiş ise, alacak tahsis edildikten sonra, geçmiş yıllara ait zekatların da ödenmesi gerekir. İnkar edilen veya geri alınma ihtimali görülmeyen alacaklar için, alacaklının her yıl zekat vermesi gerekmez. Şayet bu tür ümit kesilmiş bir alacak daha sonra ödenirse, üzerin den yıl geçtikten sonra zekatı gerekir; geçmiş yıllar için zekat gerekmez. 105- 3-5 yıl va'deli borcu olan kimse nisabını nasıl hesaplar? 3-5 yıl vadeli borcu olan kimse, temel ihtiyaçlarını ve o yıl içinde ödenmesi gereken borçlarını düştükten sonra, geride kalan zekata tabi malların toplamı, nisap sınırını aşıyorsa, bu geride kalan kısmın zekatını verir. 106- Borç verdiğim birisi fakirleşti; bu kişinin bana olan borcunu zekatımdan sayabilir miyim? Zekatın sahih olması için, yoksul kişiye verilen şeyin zekat niyyetiyle temliki gerekir. Fakire borç olarak verilen bir meblağ, fakir o meblağ üzerinde tasarrufta bulunduktan sonra, zekata mahsub edilemez. Şayet, dinen fakir sayılan bir kimsenin zimmetinde bulunan alacak meblağ, o fakire, zekat niyyetiyle bağışlanacak olursa, sadece o alacak meblağ için ayrıca zekat gerekmez. Borç alan birisi fakirleşip borcunu ödeyemez duruma düşerse alacaklı borçluya borcu kadar zekat verir, tekrar alacağını verdiği paradan tahsil edebilir. 107- Arsaya ve kirada olan evime, binek arabasına ve ticari arabaya zekat vermek gerekir mi? Ticaret için olmayan, ev, arsa, araba ve benze-ri şeylerin kıymetleri üzerinden zekat gerekmez. Eğer bunların kazancı (getirisi) varsa ve bu getiriler, sahibinin diğer zekata tabî malları ile birlikte nisap ölçüsüne ulaşırsa, yıl sonunda getirilerinin zekatı verilir. Şayet bunlar ticaret için kullanılıyorsa her yıl kıymetleri üzerinden zekat gerekir. 108- Hisse senetleri için zekat vermek gerekir mi? Bir ticarî veya sınaî kuruluşa ortaklığı ifade eden hisse senetleri elde mevcut para gibidir. Bu bakımdan eğer nisap ve diğer şartları taşıyorsa rayiç değerine göre hisse senetlerinin de zekatı verilir. 109- Kirada oturan evi olmayan kişi, ev yapmak için biriktirdiği paradan zekat vermek zorunda mıdır? Ev edinmek için biriktirilen paralarda tabiî olarak çoğalma ve artma özelliği vardır. Binaenaleyh bu maksatla biriktirilen paralar borçtan ve temel ihtiyaçlardan sonra nisap miktarına ulaşmış ise o paradan zekat vermek gerekir. 110- Zekatı ve fıtır sadakasını uzaktaki akrabaya göndermek caiz midir? İster yakında, ister uzakta bulunsun, zekat ve fıtır sadakasında, öncelikle yoksul akrabanın tercih edilmesi efdaldir. Akraba içinde yoksul olan kişiler yoksa, yakın komşulardan başlamak üzere, kişi bulunduğu yerdeki fakirlere zekat ve fıtır sadakasını verir. Zekatta, zekata tabi malın bulunduğu yerdeki fakirlere; fıtır sadakalarında ise, mükellefin ikamet ettiği yerdeki fakirlere öncelik verilmesi asıldır. Ancak bunlar bağlayıcı hükümler olmayıp faziletle ilgili hükümlerdir. İster yakın ister uzak olsun, dinen fakir sayılan her Müslüman’a zekat ve fıtır sadakası verilebilir. 111- Gelin ve damada zekat verilebilir mi? Gelin veya damat şayet fakir iseler, her ikisine de zekat verilebilir. Ancak, mükellef kişi, kendi usul ve füruundan olan kimselere zekat ve fıtır sadakası veremez. 112- Zekat, kurban ve fıtır sadakası için belirlenen nisap miktarı aynı mıdır? Zekat, dinen zengin sayılan Müslümanlara farz-dır, temel ihtiyaçlarından ve borcundan başka 80.18 gr. altın veya bu miktar altın değerinde temel ihtiyaçlardan fazla malı yahut parası olan kimseler dinen zengin sayılırlar. Bu mikdara nisap denir. Zekatın farz olması için ölçü kabul edilen bu miktar, fıtır sadakası ve kurban için de aynıdır. Ancak zekatın farz olması için, nisab ölçüsündeki malın üzerinden bir kamerî yıl geçmesi ve malın namî yani artıcı nitelikte olması gerektiği halde, kurban fitrenin ve vücübu için, nisabın üzerinden sene geçme ve malın artırıcı nitelikte olması şartı yoktur. Bunun için, Ramazan bayramı günü şafak sökmeden önce miras ve benzeri herhangi bir yol ile zengin olan kimse, fitre vermekle mükellef olur. Kurban bayramı günlerinde zengin olan kişi de kurban kesmekle yükümlü olur. 113- Kadının kocasından habersiz hayır yapması veya sadaka vermesi caiz midir? İslamî hükümlere göre, aile fertleri arasında mal birliği değil, mal ayrılığı prensibi vardır. Bir aile içinde, karı-koca ve çocuklardan, herbirinin malı kendisine aittir. Bu itibarla, kadın kendisine ait malını kocasının izin ve rızasını almadan da dilediği gibi sarfedebilir; dilediği bir şahsa veya hayır kurumlarına bağışlayabilir. Ancak; kadın kocasının malını, evin zarurî ihtiyaçları dışında kocasının izin ve rızası olmadan harcayamaz. Kocasının malından herhangi bir kimseye bağışta bulunamaz. Ancak kadın, kocası gördüğü veya haberi olduğu takdirde, ondan izinsiz yaptığı harcama ve tasarruf için izin vereceği ölçüde bağış ve tasaddukta bulunabilir. söz gelimi kapıya gelen dilenciyi boş çevirmez. Bu takdirde hem kendisi, hem kocası sadaka sevabına nail olurlar. 114- İslam'a göre devlete vergi vermek gerekli midir? Devlet, milletin organize edilmiş ve teşkilatlanmış biçimidir. Ortak hizmetlerin karşılanması için vatandaşlarından vergi alır. islam dini devletin yapacağı hizmetler için, ihtiyaca göre vergi almayı tecviz etmiştir. Peygamberimiz de vergi toplatmıştır. Öşür, haraç ve zekat bunlardan bazılarıdır. Hz. Ebu Bekir zekatı vermeyenlere savaş açmıştır. Vergi ile elde edilen gelir, ülkeye ve üzerinde yaşayanlara hizmet veren devletin giderlerini karşılar. Bu hizmetler amme menfaati içindir, vergi verilmezse bu hizmetler karşılanamaz, amme hizmeti vatan emniyeti haleldar olup, bunun bedelini de bütün bir toplum çeker. Bu itibarla, her Müslüman devlete vergisini vermekle mükellefdir. 115- İslam dininde zekat ve öşür dışında devlete vergi vermek gibi bir mükellefiyet var mıdır? İslam dininin diğer ekonomik sistemlerden farklı olarak kendine has maliye yapısı vardır. Bu sistem-de devletin gelir kaynakları zekat, harac, cizye, ganimet, savaştan elde edilen mallar, öşürler, maden ve define vergisi ve diğer vergilerdir. Bu gelir yok kaynakları dışında devletin, vatandaşlarından vergi alıp alamayacağı konusu, eskiden geri tartışılmış, ihtiyaç ve zaruret halinde, ihtiyaca ve yurttaşların ödeme güçlerine göre devletin vergi alabileceği görüşü ağırlık kazanmıştır. "Büyük zararı def etmek için küçük zarara tahammül edilir" kaidesi bir hukuk kuralıdır. Bu kaide uyarınca, düşman tarafından ülke güvenliği tehdit ediliyorsa, olağanüstü hallerde veya beytü'l-malın (hazine) gelirleri devletin zorunlu mali mükellefiyetini karşılamıyorsa devletin vatandaşlarından, ihtiyacını karşılayacak ölçüde vergi alması gerekli hale gelir. Asrı saadette ve 4 halife döneminde zekat dışında vergi alınmamış ise de, daha sonra devletin gelirleri giderlerini karşılamaz hale gelince zaruret prensibine dayanarak, zekat dışında bir takım vergiler ortaya çıkmıştır. Zikri geçen prensip ve gerekçeler ile verginin alınabileceği ve verginin zekat ve öşürden sayılamayacağı görüşleri kuvvet kazanmıştır. Zira zekat ve öşür bir ibadettir; ibadette niyyet ve ihlas esastır. Vergide ise bu vasıflar umumiyetle gerçekleşmez. Ayrıca, zekat ve öşür kitap ve sünnetle sabit olurken vergi öyle değildir. Sarf yönleri açısından da zekat ve öşürle vergi arasında fark vardır. 116- Kocası fakir olan bir kadın, kendi parası ile hacca gidebilir mi? Kocası fakir olan kadının, kendi servetiyle haccetme imkanı varsa ve haccın diğer şartlarını da taşıyorsa, kocası veya bir mahremi ile hacca gitmesi gerekir. Şayet kocası veya mahremlerinden biri, imkansızlık sebebiyle hacca gide-miyorlarsa ve bu kadın onlardan birinin masrafını da karşılayabilecek imkana sahipse, haccetmesi gerekir. Buna gücü yetmezse, yerine bedel gönderir. Şafiî alimleri, bir kadının güvenilir bir kaç kadınla birleşerek -mahremsiz- farz olan haccını yapmasını caiz görmüşlerdir. 117-Zengin bir kadın eşi veya bir mahremi olmadığı için hacca gidemeden ölse hac ibadetinden sorumlu mudur? Sağlık ve servet yönünden haccetme imkanına sahip olan bir kadın, eşi veya mahremi olmadığı için hacca kendisi gidemez ise de, hac farizasını eda etmiş sayılması için, yerine bedel göndermesi gerekir. Bunu da yerine getirmemişse vefatından önce yerine vekaleten haccetmek üzere bedel gönderilmesini vasiyet etmesi gerekir. Aksi takdirde üzerinden sorumluluk kalkmaz. 118- Haram para ile hacca gidenin haccı kabul olur mu? Dinimizde yapılan ibadetler Cenab-ı Allah'ın emri gereği görevimizdir. Ayrıca, pek tabiki sevabı da vardır. Bunun aksine Cenab-ı Allah'ın yasak kıldığı haramlar vardır. Bu yasaklara riayet etmek de görevimizdir. Bu itibarla; çalıntı elbiseyle namaz kılınsa bu namaz şartlarına riayet edilerek eda edilirse sıhhatlidir. Kabul olunup olunmaması Allah'a aittir. Elbiseyi çalan bunun cezasını ayrıca çekecektir. Bu örnekte olduğu gibi haram parayla hacca giden kimsenin haccı da sahihtir. Haram parayla gittiği için onun günahını ayrıca çekecektir. Fakat bu haccın sevabı da ona göre az olur veya hiç olmaz. 119- Kurban kesmek kimlere vaciptir? Kurbanın sözlük anlamı yakınlık demektir. Dinî kavram olarak kurban; Allah'a yaklaşmak için, belirli günlerde (Kurban bayramının ilk üç günü) ve belirli nitelikleri taşıyan kimseler tarafından kesilen belli hayvandır. Kurban bayramında ibadet niyeti ile kurban kesmek, büluğ çağına gelmiş, mukim (yolcu olma-yan) ve dinen zengin sayılan Müslümanlara vaciptir. Zenginlikten maksat kurban bayramında temel ihtiyaçlarından başka 80.18 gr. altını veya bu mikdar altın karşılığı parası yahut temel ihtiyaçları dışında mal varlığının bulunmasıdır. Bu durumda olan kimse kurban kesme hususunda dinen zengin sayılır. 120- Kurban kesmeden, parasını kurban niyetiyle vermek caiz midir? Kurbanın rüknü, kurbanlık hayvanın kesilip kanının akıtılmasıdır. Kurbanlık hayvan bizzat veya vekalet yolu ile kesilmedikçe, parasını tasadduk etmekle, kurban vecibesi eda edilmiş olmaz. 121- Kadın kurban kesebilir mi ve kestiği yenilir mi? Bir Müslümanın, erkek olsun kadın olsun usülüne uygun olarak kestiği hayvanların etleri yenir. Bu itibarla, Müslüman bir kadının kurban kesmesi caizdir. 122- Karı koca bir yıl biri, diğer yıl öbürü şeklinde nöbetleşe kurban kesebilir mi? Kurban bayramında, akıllı, büluğ çağına gelmiş, dinen zengin, hür ve mukîm Müslümanlar üzerine kurban kesmek vaciptir. Dinî hükümlere göre, bir aile içinde herkesin malı kendisine aittir, müşterek bir aile malı yoktur. Bu itibarla, yukarıdaki niteliklere göre kurban kesmekle kim mükellef ise, kurbanı o keser. Karı-koca her ikisi de kurbanla mükellef ise, her ikisi de keser. Sadece birisi mükellef ise, mükellef olan keser. Her ikisi de mükellef değiller ise, hiçbiri kesmeyebilir. Mükellef olmadıkları halde imkanlarını zorlayarak kurban kesmek isteyenlere de engel olunmaz. 123- Adak kurbanını kesmek için kadının kocasından izin alması şart mıdır? Adak'ın kelime manası, herhangi bir şeyi yapmaya söz vermektir. Dinî kavram olarak adak; Cenab-ı Hakk'ın rızasını kazanmak ve O'na tazimde bulunmak için, yapılması mecbur olmayan namaz, oruç ve kurban gibi farz ve vacip ibadet cinsinden bir şeyi yapmayı nezretmek suretiyle o ibadeti kişinin kendisine vacip kılmasıdır. Farz veya vacip ibadet cinsinden adanmış olan bir şeyi yerine getirmek vaciptir. Çünkü adak yapan kimse bu hususta Allah'a söz vermiş demektir. (Hac, 29) Bu gibi hükümlerin uygulanmasında ise, kadın ve erkek arasında fark yoktur. Adakta bulunan kadının, harcama yapmayı gerektiren bir adağını yerine getirmek için kocasından izin alıp almamasına gelince: İslamî hükümlere göre her fert kendi malı üzerinde, bir başka kişinin iznini almadan dilediği şekilde tasarrufta bulunabilir. Bu sebeple evli bir kadın kendi malından kocasının izni olmadan adağını yerine getirir. fakat kendi malı adak kurbanını kesmeye yetmeyecek kadar az olduğu için kocasının malından adak kurbanı kesecek olursa, kocasının iznini alması gerekir. 124- Bir Müslüman kestiği kurban etinden gayri müslimlere verebilir mi? Kurban kesmek imam-ı Azam Ebu Hanife'ye göre vacip; diğer müctehidlere göre sünnettir. Bunda esas olan kurbanlık hayvanın ibadet ve kulluk maksadı ile kesilmek suretiyie kanının akıtılmasıdır. Kurban etinin dağıtılması hususu ise kurban kesmenin rükünlerinden değildir. Kurban etinin zenginlere, fakirlere ve ehl-i kitaptan birisine verilmesi caizdir. 125- Akika nedir? Yeni doğan çocuğun başındaki tüye akika adı verilir. Bir çocuğun doğması üzerine, Cenab-ı Hakk'a şükür niyeti ile ve Allah rızası için kesilen kurbana da, "Nesike" veya "Akika" kurbanı denir. Akika kurbanı kesmek mübah ve menduptur. Akika kurbanı hususunda şu konulara dikkat edilmelidir. a)Akika kurbanı, çocuğun doğumundan itiba-ren büluğ çağına erinceye kadar olan süre içinde kesilebilir. Ancak, doğumun yedinci gününde kesilmesi daha güzeldir. b) Kurban olma niteliğine uygun her hayvan, akika kurbanı olarak kesilebilir. c)Akika kurbanı için çocuğun erkek veya kız olması arasında fark yoktur. d)Akika kurbanının kesileceği yedinci günde, çocuğun saçlarının kesilmesi ve ağırlığınca altın veya gümüş bedelinin fakirlere dağıtılması da müstehaptır. e)Akika kurbanının etinden ve derisinden, kurban sahibi dahil herkes yiyebilir. 126- Avrupa'da veya başka bir yerde kurbanını dağıtacak bir fakir bulamayan kimse vekalet yoluyla kurbanını memleketinde kestirebilir mi? Dinimize göre kurban, zekat, fıtır sadakası, keffaret gibi malî ibadetlerin ifasında başkasına vekalet vermek caizdir. Buna göre kendisine kurban vacip olan bir kimse, kurbanını bizzat kendisi kesebileceği gibi, vekalet yoluyla memleketinde veya başka bir yerde de kestirebilir. 127- Ev veya araba aldığımız zaman kurban kesmek gerekir mi? Ev veya araba almak kurban kesmeyi gerektirmez. Ancak, bu konuda adak yapılmışsa adağın yerine getirilmesi gerekir veya elde edilen bu nimetlerden dolayı Allah'a şükür için, şükür kurbanı kesilebilir. Bir diğer husus daha vardır ki; "Sadaka belaların def'ine vesile olur." Böyle bir nimetten dolayı kurban kesip tasadduk etmenin (fakirlere dağıtmanın) muhtemel bir takım kaza ve belaların def'ine vesile olacağı da umulur. 128- Hayvanın daha iyi ve sağlıklı gelişmesi için kuyruğu kesilen koyun kurban edilir mi? Küçük yaşta daha sağlıklı gelişmesi için kuyruklarının fazla kısımları boğulmak suretiyle düşürülen koyunların kurban edilmesinde bir sakınca yoktur. Çünkü bu durum, hayvanın, emsaline göre kıymetini azaltan bir ayıp değildir. 129- Kimin kestiği yenir, kimin kestiği yenmez? Müslümanların ve ehl-i kitap denilen Yahudi ve Hıristiyanların usulüne göre kestikleri koyun, sığır ve deve vb. hayvanların etleri yenir. Ateşe, güneşe, yıldızlara, puta tapanların dinden çıkanların, din ve Allah tanımayanların kestikleri yenmez. 130- Türbelere adak yapmak caiz midir? Adak sözlükte herhangi bir şeyi yapmaya söz vermektir. Dinî anlamda ise adak, Yüce Allah'ın rızasını kazanmak ve yalnız O'na ta'zimde bulunmak için yapılması zorunlu olmayan ve namaz, oruç, kurban gibi farz veya vacip olan ibadet cinsinden bir şeyi yapmaya Allah için söz vermek ve böylece o ibadeti kişinin kendi üzerine vacip kılarak, zorunlu hale getirmesidir. Allah rızasını kazanmak düşüncesi olmaksızın adakta bulunmak doğru olmadığı gibi bazı türbe ve ölüler için yapılan veya türbelere mum ve kandil yağı almak gibi adaklar da batıl ve haramdır. Çünkü adak bir manada ibadettir. ibadet ise, sade-ce Allah'a yapılır. Bu itibarla kullardan, özellikle de ölülerden birine adakta bulunulması caiz değildir. Zira ölüler için hiçbir şeye malik olmadıkları gibi, tasarruf yetkisinden de mahrumdur. Mamafih bir kimse falan işim olursa şu türbede Allah için bir kurban keseceğim der de o işi de olursa, o kurbanı herhangi bir yerde kesmesi yeterlidir, o türbeye gitmesine gerek yoktur. 131-Yemin çeşitleri ve hükümleri nelerdir? Allah'ın adını anarak yapılan yeminler üçe ayrılır: a) Yemin-i Lağıv: Yanlışlıkla veya doğru zannıyla yalan yere yapılan yemindir. Bu çeşit yeminden dolayı keffaret gerekmez. Allah'ın affı ve bağışlaması umulur. b) Yemin-i Gamus: Bile bile yalan yere yapılan yemindir. Yalan yeminler çok büyük günahtır. Bunun bağışlanması için kefareti yoktur. Ancak tövbe ve istiğfar etmek, hakkı zayi olan varsa ondan da helallik almak gerekir. imam Şafi'ye göre ayrıca kefaret de gerekir. c)Yemin-i Mün'akide: Mümkün olan ve geleceğe ait bulunan bir şey hususunda yapılan yemin-dir. Böyle bir yemine riayet vaciptir. Ancak riayet edildiğinde umumun zararı sözkonusu ise, o takdirde yemine riayet edilmeyip bozulur ve kefareti ödenir. Ayrıca, Cenab-ı Hak’an af dilenir. Yemin kefareti, on fakiri sabah akşam günde iki öğün doyurmak yahut bir fıtır sadakası miktarından az olmamak üzere, yiyecek bedelini kendilerine vermek veya on fakiri giydirmektir. Bunlar dan birini yapmaya gücü yetmeyenler ise, yemin kefareti olarak, ardarda üç gün oruç tutarlar. 132- Nişanlanmanın hükmü nedir? Nişanlıların beraberce gezmesi caiz midir? Nişan; birbiriyle evlenmeye namzet olanların evlilik için karşılıklı söz vermesidir. Nikah değildir. Nikah akdi yapılmadan müstakbel eşler birbirine helal olmazlar. Erkek evlenmeyi düşündüğü kadına bakabilir. Bir hadiste: "Ona bak, zira bakmak evliliğin uyumlu olmasını temin eder" buyrulmakla, daha sonra çıkabilecek tatsızlıklar başından önlenmektedir. (İbn-i Mace, Tirmizi) 133- Kişi evleneceği hanımı ne ölçüde görebilir? Dinimiz, toplumun temeli olan aile yapısının huzur içinde devamlılığına kadın ve erkeğin birbirlerini görüp beğenmelerini ve kendi irade ve istekleriyle evlenmeğe karar vermelerini istemiştir. Nişanlanmak nikahın başlangıcıdır. Bu safhada, evlenecek eşlerin birbirlerini görüp bazı özellik ve niteliklerini öğrenmeleri, kurulacak yuvanın huzur ve devamı için faydalıdır. Bu sebeple Rasulüllah (S.A.V.) Efendimiz "Evleneceğiniz kadına -maksadı temin edecek ölçüde- bakınız" buyurmuştur. Bakıp görmeden evlenecek olan birisine de: "Git, onu gör de ondan sonra kararını ver" demiştir. Alimler, evlenecek erkeğin evleneceği kızın eline, yüzüne ve ayaklarına bakabileceğini, ayrıca bir kadın göndererek onu nitelikleriyle yakından tanımaya çalışabileceğini söylemişlerdir. 134- Kız ebeveyninden izinsiz evlenebilir mi? Küfüv ne demektir? Akli dengesi yerinde, erginlik çağına gelmiş bir kızı, izni olmadan ebeveyni evlendiremez. Kızın izin ve rızası şarttır. Evliliği tasvip etmesi gerekir. Reddederse nikah kıyılamaz. Kıyılmışsa geçersiz sayılır. Ancak, böyle bir kız velisine "beni dilediğinle evlendir" şeklinde genel bir vekalet verirse, tekrar izni gerekmez. Erginlik çağına gelmiş bir kızın kendisine denk biriyle evlenmeye karar verme hakkı vardır. Veli-sinin izni şart değildir. Ancak bir hanım kızın veli-sinin iznini almadan böyle önemli bir konuda tek başına karar vermesi, uygun bir davranış sayılmaz. Ana-babanın hayat tecrübelerinden istifade etmesi daha hayırlı olur. Küfüv; bir erkeğin evleneceği kadınla sosyal, ekonomik ve kültürel konularda denk olması demektir. Erkeğin kadından ya daha üstün ya da en az onun seviyesinde olması, ileride çıkabilecek muhtemel huzursuzlukların önlenmesi bakımından, faydalı görülmüştür. 135- Avrupa'da işçi olmak için, geçici olarak gayr-ı müslim bir kadınla evlenmenin hükmü nedir? Evlenmek, Allah'ın takdir ettiği sürece, ölünceye kadar geçinmek ve aile yuvası kurup devam ettirmek için yapılan çok ciddî bir iştir. Şehevi hisleri tatmin etmek veya dünyevî menfaatler sağlamak gibi maksatlarla, geçici evlilik, dinen caiz değildir. Evlilik gibi, yuva kurmanın ve neslin devamını sağlayan kutsal bir akdin basit çıkarlara alet edilmesi, şüphesiz günahı çok ağır bir suçtur. Ayrıca, bu tür düşüncelerle yapılan evlilikler, çoğu zaman kurulu olan birçok ailenin dağılmasına ve meşru şekilde, evli olan eş ve çocukların mağduriyetine yol açmaktadır. Bu itibarla, maddî bir menfaat elde etmek için ve söz konusu menfaati elde etme süresine bağlı olarak yapılan nikah geçersiz ve bu yolla gerçekleşen evlilik gayr-ı meşru olup her Müslümanın bundan kesinlikle sakınması gerekmektedir. 136- Müslüman olan bir kadının gayr-i müslim bir erkekle evlenmesi caiz midir? Müslüman bir hanımın, ister ehl-i kitaptan olsun, ister olmasın, Müslüman olmayan bir erkekle evlenmesi haramdır. Müslümanlığı kabul etmedikçe, yapılacak nikah sahih değildir. Bu husus, Kur'an-ı Kerim'de şöyle belirtilmektedir. "İman etmelerine kadar, puta tapan erkeklerle mü'min kadınları evlendirmeyin" (Bakara, 221), "Müstüman kadınlar inkarcılara helal değildir; onlar da bunlara helal olmazlar" (Mümtehine, 10). Ehl-i kitabın bu hükümden istisna edildiğini bildiren hiçbir nas varid olmamıştır. Ehl-i kitap da bu hükmün içine girmektedir. Ayrıca, bu husus İslam alimlerinin icması ile de sabittir. Buna karşılık, Müslüman bir erkeğin ehl-i kitaptan (yani Yahudi veya Hıristiyan) bir kadınla evlenmesi caizdir. 137- Sinirli iken karısını boşayanın durumu nedir? Sinirliliğin çeşitieri vardır. Sinirli kişi eğer ne dediğinin farkında ve aklı başında ise, bunun sözleri geçerlidir. Ancak, ne söylediğinin farkında olmayacak derecede aşırı sinir ve çılgınlık halinde yapılan boşama geçersiz olup, bu durumdaki kişilerin aklı başına gelinceye kadar söyledikleri sözlerine itibar edilmez. 138- Bir çıkar için mahkeme kararı ile boşanan eşler, dinen de boş sayılır mı? Sadece kocanın veya eşlerin her ikisinin, bizzat veya avukatları vasıtasıyla açtıkları dava sonucu mahkeme kararı ile boşanmış olan eşler, dinen de boşanmış olurlar. 139- Mahkemece boşananlar kaç talakla boşanmış olurlar? Bir kimsenin, bizzat veya avukatı vasıtasıyla boşanmak üzere mahkemede dava açması, hakime eşini boşamak için yetki vermesi (tefviz-i talak) demektir. Bu itibarla, sadece erkeğin veya her iki tarafın açtığı dava sonucu, mahkemece boşanmış olan eşler, dinen de boşanmış olurlar. Ancak, daha önce, eşler arasında başka boşanmalar olmamış ise, mahkemenin boşaması, bir boşama sayıldığından, mahkeme kararı ile boşanmış olan eşlerin, istedikleri takdirde, -geride kalan iki talak hakkı ile- tekrar evlenmeleri mümkündür. 140- İlmen hamile olmadığı tespit edilen bir kadının iddet beklemesi gerekir mi? İddet beklenmesinin sebebi, eşi ölen veya boşanan hanımın sadece hamile olup olmadığının anlaşılmasından ibaret değildir. Eski eşin hatırasına saygı gibi, ahlakî ve sosyal sebepleri de vardır. Bu itibarla, eşinden ayrılan veya eşi ölen hanımın, hamile olmadığı kesin olarak bilinse bile, iddet süresi dolmadan ikinci evliliği caiz değildir. 141- Namaz kılmayan kadını boşamak gerekir mi? Namaz, kadın-erkek mükellef Müslümanların şahsî bir ibadetidir. Namaz gibi dinî vecibeleri yeri-ne getirmeyenler, günahkar olurlar; dinden çıkmış olmazlar. Bu durum, boşama sebebi de sayılmaz. İnanmayan kafir kadınla zaten evlenilmez. Evlendikten sonra dinden dönerse boşanır. Fakat inandığı halde günah işlemek boşama nedeni değildir. O, yine Müslümandır. Onunla yaşamak caizdir. Duruma göre irşad, telkin, nasihat ve ikaz ise, her zaman yapılmalıdır. 142- Yurtdışında uzun süre kalan bir kişi evine dönüp eşine kavuşunca nikah tazelemesi gerekir mi? Nikah tazelemenin gerektiği durumlar şunlardır: 1- Dinden çıkıp tekrar İslam'a girince, 2- Bain talakla boşama durumunda. Bu itibarla, bir kimsenin eşinden uzun süre ayrı kalması sebebiyle nikahı bozulmaz ve eşinin yanına döndüğünde yeniden nikah yapılması gerekmez. 143- Bir kaç kadınla evlenmeyi nasıl izah edebilirsiniz? İslam'da dördü aşmamak şartı ile birden çok kadınla evlenmek, bir emir değil, ihtiyaç bulunması halinde bir izin ve ruhsattır. Bu izin de adalet şartına bağlanmıştır. Buna riayet edemeyeceğinden korkanlara bir kadınla yetinmeleri emredilmiştir. İslam'ın bu iznini hayatın değişen şartları muvacehesinde düşünmek gerekir. Bir kere İslam zinayı ve ona götüren yolları tıkamıştır. Erkeğin güçlü, istekli, kadının zayıf ve isteksiz veya kısır olması, bir savaş sebebiyle erkeklerin azalıp kadınların çoğalarak hamiye muhtaç olmaları, toplumda fuhuş amillerinin önlenmesi gibi durumlarda erkeğin birden fazla kadınla evlenmesi bir zorunluluk olabilir. Bütün bu kayıt ve sebepler göz önünde bulundurulursa İslam'ın bu müsaadesinin, zaman içinde değişen şartlara ayak uydurma bakımından yadırganacak bir husus olmadığı ortaya çıkar. Ayrıca birden fazla kadınla evlenmek dinî bir mecburiyet de değildir. Ne erkek ve ne de kadın bunu kabule mecburdur. Bir erkek, lüzum görürse bu ruhsattan istifade eder, lüzum görmezse bir hanımla yetinir. Kadın da bir mecburiyet görürse evli bir erkekle evlenmeye muvafakat eder, bir mecburiyet görmezse muvafakat etmez. 144- Anne uyurken yanlışlıkla çocuğunu ezerek ölümüne sebep olursa, dinî hükümlere göre cezası nedir? Uyurken bir kimsenin üzerine düşüp ölümüne sebep olan kişiye kısas gerekmez. Çünkü bu, hata sebebiyle meydana gelen bir öldürme olayıdır. Bunun hükmü kısmen hata ile öldürmenin hükmü gibidir. Bu anne iki ay kefaret orucu tutar. 145- Anne ve baba çocukların gelirine el koyabilir mi? Anne ve baba mülkiyet hakkını zedelemeksizin ve ma'kul ölçüler içinde ihtiyaçlarına göre, çocukların mallarından yararlanabilirler. 146- Ebeveyn evlatlarını red edebilir mi? İslamî hükümlere göre, bir kimse çocuklarını reddedip, mirasından mahrum edemez. Dinî hükümlere göre bunun geçerliliği yoktur. 147- Kadın, ayyaş kocanın cebinden para alabilir mi? İslam dinine göre eşinin ve çocuklarının geçimi erkeğe aittir. Erkek evinin ihtiyaçlarını karşılamak zorundadır. Eğer erkek imkanı olduğu halde evin normal ihtiyaçlarına yetecek kadar eş ve çocuklarına elindeki paradan harcamıyorsa, eşinin geçim ve temel ihtiyaçları için, kocasından haber-siz olarak ihtiyaçları olan parayı almasında bir sakınca yoktur. 148- İslam'ın emirlerini yerine getirmeyen kocanın kazancı ev halkına helal midir? Koca, ailenin reisidir ve evinin nafakasını temin etmekle yükümlüdür. Kazanç yollarının meşru-luğuna riayet onun sorumluluğundandır. Ancak, kadın, kocasını bu emirlere riayet etmeğe zorla-malıdır. Etkileyemezse bu kazançtan yiyebilir, vebali kocaya aittir. Bizzat çalıntı olduğunu bildiği maldan yiyemez. Böyle bir durumla karşı karşıya kalan bir kadın, mümkün olduğu kadar kocanın helal kazancından istifade etmelidir. Kişinin ibadetler gibi Allah'a karşı mükellef olduğu görevlerini yerine getirmemesi, meşru kazancı haram yapmaz. 149- Bir koca eşinin namazına, orucuna, tesettürüne müdahale edebilir mi? Bir kocanın, eşinin farz olan namazına, orucuna ve dinin emrine uygun olan tesettürüne müdahale hakkı yoktur. Çünkü Allah'a isyan hususunda hiç kimseye itaat ve uyma mecburiyeti söz konusu değildir. Ancak ailenin huzur ve saadetinin bozul-mamasına büyük bir önem vermekte olan İslam dinine göre, kocasının izni olmadan kadın, nafile oruç tutamaz. Tuttuğu takdirde kocası tarafından bozdurulabilir. Alimlerin çoğunluğuna göre kazası da gerekmez. 150- Yetişkin çocukların ibadet yapmamasından ana-baba ne derece sorumludur? Ana-babanın evlatlarına nasıl ve ne şekilde yetiştireceği hakkında Peygamberimiz (S.A.V.): "Evlilik çağına geldiğinde evlendirmek, tahsil yaptırmak ve iyi bir isim vermek çocuğun babası üzerindeki haklarındandır" buyurmuştur. Diğer bir hadisde: "Helal rızık yedirmek, atıcılığı ve yüzmeyi öğretmek ve tahsil yaptırmak çocuğun babası üzerindeki haklardandır." Başka bir hadis-de de: "Çocuklarınıza ikramda bulunun ve onları iyi bir şekilde eğiîin ki sizin bağışlanmanıza vesile olsun" buyrulmuştur. (Tecrid-i Sarih, C. 4/592) Yine çocuklara ana-babanın görevleri ile ilgili olarak Peygan-ıberimiz (S.A.V.): "Çocuklar yedi yaşına girince, onlardan namaz kılmalarını isteyin. On yaşına bastıkları halde kıimak istemezlerse onları te'dib edin ve bu yaştan itibaren yataklarını ayırın" buyurmuştur. (Riyazü's-Salihin, c. 1, 338/299) Yukarıdaki hadis-i şeriflerde açıklandığı üzere çocuklar reşit oluncaya kadar ana-baba kendisine düşen görevleri yerine getirmekten sorumludur. Büluğ çağından sonra sorumluluk, herkesin kendi-sine aittir. Ancak güzel öğüt ve sözlerle daima onlara rehberlik görevi devam ettirilmelidir. 151- Dul kadının evlenmeden yaşaması günah mıdır? Kocasından boşanan veya kocası ölen bir kadın "iddet" denilen bir süre beklemeden evlenemez. Boşanan kadının iddet süresi, boşandıktan sonra üç defa adet görüp temizlenmesi; adetten kesilmiş ise üç ay beklemesi kocası ölenin ise ölümden sonra dört ay on gün beklemesidir. Şayet bunlar hamile iseler, iddet süresi doğum ile sona erer. Dul kadın iddet süresi bittikten sonra isterse evlenir. İffetini koruyarak evlenmeden hayatını sürdürmesinde de dinen bir sakınca yoktur. "Nikah altında ölmek gerekir" şeklindeki söylentinin sağlam dayanağı yoktur. 152- Hastanede çalışan veya hastaya bakan kişi bazan hastanın edep yerlerini görüyor, günah mıdır? Erkeklerde avret, göbeğin altından dizin altına kadar; kadınlarda ise el, yüz ve ayaklar hariç bütün uzuvlardır. Avret olan yerlerin açılması ve o yerlere bakılması haramdır. Ancak bir erkek, karı-sının yüzüne göğsüne pazı ve baldırlarına baka-bilir. Tenasül uzuvlarına ise zaruret bulunmadıkça bakmamalıdır. Ameliyat ve tedavi için, erkek olsun kadın olsun, herhangi bir kimsenin avret yerine bakılması gerekirse zaruret miktarınca bakmak ve baktırmak caizdir. Elde olmayan sebeplerle hasta-nın açılmış bulunan avret yerlerine kasdî olmadan bir defa bakmakta günah yoktur. Tekrar tekrar bakılması ise haramdır. Böyle bir durumda hastanın edep yerleri hemen örtülmeli, mümkün olduğu kadar açılmasına meydan verilmemelidir. 153- Tuvalette konuşmak caiz midir? Tuvalette konuşmak caiz olmakla birlikte edebe aykırı olduğu için mekruhtur. Bir zaruret olmadıkça konuşmamak İslamî terbiye gereğidir. 154- Zararlı hayvanlar öldürülebilir mi? Zararlı olmayan hayvanlar öldürülemez, dövülemez. Zararlarını def etmek için yılan, akrep ve fare gibi hayvanlar; sinek, kene ve pire gibi haşereler öldürülebilir. Ancak, hiçbir hayvan eza edilerek ve ateşe atılarak öldürülemez. 155- Cami lokalinde düğün yapmak caiz midir? Camiler, Müslümanların ibadet yerleridir. Camiler, adabı çerçevesinde sadece düğün için değil, diğer toplanma ve irşad gibi faaliyetler için de kullanılabilir. Ancak, her düğünde biraz da eğlence ve şenlik bulunacağı için düğünlerin cami hariminde yapılması uygun değildir. Camilerde nikah-kıymak müstehaptır. Cami lokallerinde aynı şeyleri ifa etmek caizdir. 156- Kamu arazisine cami vs. yapılabilir mi? Kamu arazisi devlet adına tüm vatandaşların ve gelecek nesillerin malıdır. Demek ki bu tür arazi sahipsiz değildir. Ammenin malıdır. Halkı temsil eden devletin izni olmadan alınan kamu arazisi gasp edilmiş demektir. Böyle bir arazi üzerinde, izinsiz olarak bir şey yapılamaz. Cami yapmak için usulüne uygun olarak devletten izin alınmalıdır. 157- Resim yapmak, ressamlık sanat ve kazancı helal midir? Anne ve baba gibi yakınlarımızın resimlerini evlerimize asabilir miyliz? Dinimizde tapınılmak veya tazim gösterilmek amacıyla fotoğraf, resim ve heykel yapılması haramdır. İslam bilgin ve müctehidleri İslam ahlakına ve adabına aykırı olmayan, manzara, ağaç, taş ve hatıra resimleri gibi cansız şeylerin resimlerinin yapılmasını ve bu sanatla iştigal edilmesini caiz görmüşlerdir. İslam alimleri aynı zamanda tapınma ve tazim amacı güdülmeyen ve umumî adaba aykırı olmayan canlı varlıkların resimlerinin yapılmasını da caiz görmüşlerdir. 151- Dul kadının evlenmeden yaşaması günah mıdır? Kocasından boşanan veya kocası ölen bir kadın "iddet" denilen bir süre beklemeden evlenemez. Boşanan kadının iddet süresi, boşandıktan sonra üç defa adet görüp temizlenmesi; adetten kesilmiş ise üç ay beklemesi kocası ölenin ise ölümden sonra dört ay on gün beklemesidir. Şayet bunlar hamile iseler, iddet süresi doğum ile sona erer. Dul kadın iddet süresi bittikten sonra isterse evlenir. İffetini koruyarak evlenmeden hayatını sürdürmesinde de dinen bir sakınca yoktur. "Nikah altında ölmek gerekir" şeklindeki söylentinin sağlam dayanağı yoktur. 152- Hastanede çalışan veya hastaya bakan kişi bazan hastanın edep yerlerini görüyor, günah mıdır? Erkeklerde avret, göbeğin altından dizin altına kadar; kadınlarda ise el, yüz ve ayaklar hariç bütün uzuvlardır. Avret olan yerlerin açılması ve o yerlere bakılması haramdır. Ancak bir erkek, karı-sının yüzüne göğsüne pazı ve baldırlarına baka-bilir. Tenasül uzuvlarına ise zaruret bulunmadıkça bakmamalıdır. Ameliyat ve tedavi için, erkek olsun kadın olsun, herhangi bir kimsenin avret yerine bakılması gerekirse zaruret miktarınca bakmak ve baktırmak caizdir. Elde olmayan sebeplerle hasta-nın açılmış bulunan avret yerlerine kasdî olmadan bir defa bakmakta günah yoktur. Tekrar tekrar bakılması ise haramdır. Böyle bir durumda hastanın edep yerleri hemen örtülmeli, mümkün olduğu kadar açılmasına meydan verilmemelidir. 153- Tuvalette konuşmak caiz midir? Tuvalette konuşmak caiz olmakla birlikte edebe aykırı olduğu için mekruhtur. Bir zaruret olmadıkça konuşmamak İslamî terbiye gereğidir. 154- Zararlı hayvanlar öldürülebilir mi? Zararlı olmayan hayvanlar öldürülemez, dövülemez. Zararlarını def etmek için yılan, akrep ve fare gibi hayvanlar; sinek, kene ve pire gibi haşereler öldürülebilir. Ancak, hiçbir hayvan eza edilerek ve ateşe atılarak öldürülemez. 155- Cami lokalinde düğün yapmak caiz midir? Camiler, Müslümanların ibadet yerleridir. Camiler, adabı çerçevesinde sadece düğün için değil, diğer toplanma ve irşad gibi faaliyetler için de kullanılabilir. Ancak, her düğünde biraz da eğlence ve şenlik bulunacağı için düğünlerin cami hariminde yapılması uygun değildir. Camilerde nikah-kıymak müstehaptır. Cami lokallerinde aynı şeyleri ifa etmek caizdir. 156- Kamu arazisine cami vs. yapılabilir mi? Kamu arazisi devlet adına tüm vatandaşların ve gelecek nesillerin malıdır. Demek ki bu tür arazi sahipsiz değildir. Ammenin malıdır. Halkı temsil eden devletin izni olmadan alınan kamu arazisi gasp edilmiş demektir. Böyle bir arazi üzerinde, izinsiz olarak bir şey yapılamaz. Cami yapmak için usulüne uygun olarak devletten izin alınmalıdır. 157- Resim yapmak, ressamlık sanat ve kazancı helal midir? Anne ve baba gibi yakınlarımızın resimlerini evlerimize asabilir miyliz? Dinimizde tapınılmak veya tazim gösterilmek amacıyla fotoğraf, resim ve heykel yapılması haramdır. İslam bilgin ve müctehidleri İslam ahlakına ve adabına aykırı olmayan, manzara, ağaç, taş ve hatıra resimleri gibi cansız şeylerin resimlerinin yapılmasını ve bu sanatla iştigal edilmesini caiz görmüşlerdir. İslam alimleri aynı zamanda tapınma ve tazim amacı güdülmeyen ve umumî adaba aykırı olmayan canlı varlıkların resimlerinin yapılmasını da caiz görmüşlerdir. 176- Yaş günü kutlamak için bir takım masraflar yapmak caiz midir? Dinimizde yaş günü kutlaması diye bir uygu-lama yoktur. Ancak, her yıl ömür takviminden düşen bir yaprağın nelerle dolu olduğuna bakmalı, onun muhasebesini yapmalı, kıyamet günü gelip hesaba çekilmeden kendini hesaba çekmeli, yarın karşısına çıkmasını, yüzünü güldürmesini istediği işleri çoğaltmalı, yüzünü kızartacak davranışları varsa onları tövbe edip affettirmeli, benzeri kötülükleri bir daha yapmamaya kendini zorlamalı, her yaş yılının bir öncekine nazaran daha olgun maddî-manevî daha karlı olmasına dikkat etmeli. Yoksa Müslüman sadece yaşı sayısınca mum söndürmenin saçmalığına kendini kaptırmamalıdır. 177- Gayr-ı müslimin kanını almak veya ona vermek caiz midir? Tedavi için yapılan kan naklinde, kan verenin Müslüman veya gayr-ı müslim oluşunun bir farkı yoktur. 178- Gayr-ı müslimlerin camiye bağışta bulunması caiz midir? Bir gayr-ı müslimin gönül rızası ile cami inşa-atına yaptığı bağış kabul edilebilir. 179- Ehl-i kitabın kestiği yenir mi ve kapsülle bayıltma ile kesilen hayvanın etinin yenmesi caiz midir? Yahudi ve Hıristiyanlar (Ehl-i Kitap) tarafından usulüne uygun şekilde, kanı akıtılarak kesilen, eti yenilen hayvanların etierinin yenilmesi caizdir. Ancak, başı koparılmak, başına tokmak vurulmak, gözüne şiş saplanmak veya şoklamak suretiyle öldürülen, yahut da bu gibi işlemler sebebiyle öldükten sonra kesilen hayvanların etlerinin yenilmesi haramdır. Bunlar murdar ölmüş sayılır. Fakat, başına tabanca sıkılmak veya elektrik akımına bağlanmak, kapsülle bayıltmak gibi bir etkiden sonra böyle bir işleme tabi tutulan hayvan, henüz ölmeden usülüne uygun olarak kesilirse etinin yenilmesi caiz; öldükten sonra kesilirse haramdır. 180- Hıristiyanların kutsal günlerinde kestikleri hayvanlardan hediye edilen et yenir mi? Hıristiyan ve Yahudilerin, ister kutsal gün ve bayramlarında, ister başka zamanlarda olsun; kesim esnasında açıkça, Mesih, Meryem ve Aziz gibi bir isim anmadan usulüne uygun şekilde kanı akıtılarak kestikleri eti yenilen hayvanların etlerinin yenilmesi caizdir. Fakat kesim esnasında Allah'tan başkasını andıkları, bilinir veya duyulursa bu hayvanın etini yemek haramdır. Çünkü bu, Allah'tan başkası anılarak kesilen hayvanlardandır. 181- Gayr-i müslim ülkelerde, Müslüman kişi içki, domuz eti gibi haram olan şeyleri satabilir mi? Bir kimsenin herhangi bir malı satabilmesi için, önce o mala sahip olması gerekir. Sahip olunmayan bir şeyin satılabilmesi, şüphesiz söz konusu değildir. İslamî hükümlere göre, domuz eti, sarhoşluk veren içki ve benzerleri, bir Müslümanın sahip olabileceği mütekavvim bir mal değildir. Müslüman bunları satın alamaz, imal edemez ve edinemez. Bu itibarla, bir Müslümanın, müşteriler gayr-ı müslim bile olsa, bu tür haram malların ticaretini yapması, dinen caiz değildir. 182- Eti yenmeyen bîr hayvanın sütüyle beslenen bir koyunun eti yenir mi? Domuz ve benzeri eti yenmeyen bir hayvanın sütüyle beslenmiş koyun ve benzeri hayvanların etlerinin yenilmesi caizdir. Çünkü, süt müstehlektir. Emen hayvanın bünyesinde sindirim yoluyla kimyevi değişikliğe uğramakta ve bir belirti kalmadan yok olmaktadır. 183- Kadın ve erkeğin kısırlaştırılması dinen caiz midir? İslam dininde, sağlık için zararlı olmayan ve devamlı kısırlığa yol açmayan gebeliği önleyici tedbirlere başvurmak caizdir. Devamlı kısırlığa yol açan ilaç veya aletlerin kullanılması, kadın veya erkeğin ameliyatla kısırlaştırılması kesin hayatî bir sakınca bulunmadıkça caiz değildir. 184- Koca, eşinin karnındaki çocuğu düşürmeye karısını zorlayabilir mi? Karı-kocanın ortak isteği ile, gebeliği önleyici tedbirlere başvurmak caizdir. Gebelik gerçekleştikten sonra, kocanın ceninin düşürülmesi için eşini zorlaması caiz olmadığı gibi, kesin bir zaruret bulunmadıkça kadının da cenini düşürmesi veya aldırması caiz değildir. 185- Tüp bebek İslam'a göre caiz midir? Kadın veya eşindeki bir kusur sebebiyle, tabiî ilişki ile gebeliğin gerçekleşmesi mümkün olmadığı takdirde döllendirilecek yumurta ve sperm, her ikisi de nikahlı eşlere ait olmak (yani bunlardan biri yabancıya ait olmamak), döllendirilmiş olan yumurta, başka bir kadının rahminde değil, yumurtanın sahibi olan kadının rahminde gelişmek ve yapılan işlemin gerek anne ve babanın, gerekse doğacak çocuğun maddî, ruhî ve aklî sağlığı üzerinde olumsuz bir etkisinin olmayacağı tıbben sabit olmak şartıyla, normal yoldan gebe kalması ve anne olması mümkün olmayan evli hanımların, yukarıda belirtilen şartlara uyarak, çeşitli tıbbî usullerle gebeliklerinin sağlanmasında, İslamî hükümler açısından bir sakınca yoktur. Başka bir kadının yumurtası veya kocası dışında yabancı bir erkekten alınan sperm ile bir kadının gebeliğinin sağlanması ise, insanlık duygularını rencide etmesi ve zina unsurları taşıması sebebiyle caiz değildir. 186- Yaşlı iken Müslüman olan bir erkeğin sünnet olması gerekir mi? Sünnet olma ameliyyesi, İbrahim peygamberden kalma bir sünnettir. Erkekler için dinî bir vecibe olup, İslamî şeairdendir. Ancak, Müslüman olmanın şartlarından değil, tamamlayıcı unsurlardandır. Çocuklar büluğ çağına gelmeden sünnet ettirilmelidirler. Maamafih daha sonra da yapılabilir, belli bir süresi yoktur. Yaşlı bir kimse İslam'a girince, yaşlılığından dolayı sünnet olması zor olursa kendi haline bırakılır. Ne tavsiye edilir ne de men edilir. 187- Estetik ameliyatı olmanın ve bazı uzuvların şeklini değiştirmenin hükmü nedir? İslam dini, insanın yaratılıştan var olan güzelliklerini daha belirli hale getiren, takı takma, saçları tarama, meşru ölçüde süslenme, güzel giyinme... gibi davranışları mubah kılmıştır. Ancak, fıtraten yani yaratılıştan verilmiş özellik ve şekillerin değiştirilmesini yasaklamıştır. Nitekim Rasulüllah (S.A.V.) Efendimiz, süslenmek maksadıyla vücutlarına dövme yapan veya yaptıranlara, dişlerini yontarak seyrekleştiren ve şeklini değiştirenlere lanet etmiştir. Bu itibarla, Allah'ın yarattığı şekli beğenmeyerek, ameliyatla bazı uzuvların şekillerini değiştirmek, tabiî güzelliğin fevkinde güzellik aramak dinen caiz değildir. Kur'an-ı Kerim, şeytanın "Şüphesiz onlara emredeceğim de Allah'ın yaratılışını değiştirecekler" (Nisa, 119) dediğini naklederek, bu tür davranışları şeytanî işler olarak nitelemiştir. Ancak, vücudun herhangi bir uzvunda, insanı aşağılık kompleksine iten toplum içinde küçümsenmesine ve böylece elem ve üzüntü duymasına sebep olan bir anormallik veya fazlalık bulunursa, bunun ameliyatla düzeltilmesi bir tedavi şeklidir. Bu itibarla; bu maksatla yapılan ve yaptırılan estetik ameliyat dinen de sakıncalı değildir. 188- Kadınların parfüm ve benzeri güzel kokular sürünmeleri ve makyaj yapmaları caiz midir? Kadınların, ev içinde eşlerine daha cazibeli ve güzel görünmek için süslenmelerinde, makyaj yapmalarında ve güzel kokular kullanmalarında bir sakınca yoktur. Ancak, bu tür şeyleri eşlerinden başkalarına hoş görünmek için yapmaları ve parfüm, kolonya ve benzeri kokular sürünerek sokağa veya mescide çıkmaları tahrimen mekruhtur. 189- Kadınların saç yaptırması ve kısaltması caiz midir? Kadın veya erkek, ev içinde birbirlerine daha cazip görünebilmek için süslenebilirler. Başka kadın veya erkeklerin dikkatini çekmek için süslen-meleri ise uygun değildir. Bu süslenme kötü niyet ve davranışlarına göre haram da olabilir. Kadınlar uzayan saçlarını erkeklere benzememek kaydıyla kestirebilirler. Bunu tesettüre riayet etmek şartıyla, kadın kuaförlere yaptırırlar. 190- Saç boyamak ve boyatmak caiz midir? Saçı temizlemek, yıkamak, koku sürmek, taramak Peygamberimizin teşvik ettiği hususlardandır. Zira bu konuda: "Saçı olan bakımına özen göstersin" buyurmuşlardır. Erkeğin saçını, siyah dışındaki kına rengi gibi renklerle boyaması caiz ise de siyah renge boyaması mekruh görülmüştür. Kadınlar için ise bir sınırlama yoktur. Kadın kocasının izniyle saçını istediği renge boyayabilir veya boyatabilir. 191- Kadınların yüzme dahil spor yapmaları caiz midir? İslam dininde sağlık için yararlı, vücudu geliştirici her türlü sportif faaliyet teşvik edilmiştir. Özellikle gençlerin bedenî ve ruhî yapılarının geliştirilip güçlendirilmesi istenmiştir. Hz. Peygamber (S.A.V.) "Çocuklarınıza ok atmayı, ata binmeyi ve yüzmeyi öğretiniz" (Fethu'l-kebir, 2/231) buyurmuştur. Bu konuda kadın erkek arasında bir fark yoktur. Ancak, ister kadın, ister erkek olsun, Müslüman kişinin bütün fiil ve davranışları, İslamî temel kurallara uygun olmalıdır. Spor yüzünden ibadet ve iş hayatı aksatılmamalı, tesettür kuralları çiğnenmemelidir. Özellikle kadınlar, yalnız kadınlara mahsus olan kapalı yüzme yerleri veya özel yüzme havuzları ve spor salonlarında yüzme ve diğer spor dallarından birini yapmalıdır. 192- Sportif faaliyetler günah mıdır? İslam özellikle gençlerin hem fiziksel, hem ruhsal yapılarını geliştirmeye önem veren bir dindir. Bu konuda Peygamberimiz (S.A.V.): "Çocuklarınıza ok atmayı, ata binmeyi ve yüzmeyi öğretiniz" buyurmuştur. Bu itibarla; ibadet ve iş hayatını aksatmamak ve sağlığı bozmamak şartıyla makul ölçüler içinde sportif faaliyetlerde bulunmada dinen bir sakınca yoktur. 193- Bilardo oynamanın dinimize göre hükmü nedir? Oyun sonunda oyun malzemesinin kirasını veya içilen çayların parasını yenilen tarafın ödemesi gibi, küçük de olsa, bir menfaat karşılığında oynanan her türlü oyun kumardır. Dinimizde kumar haram kılınmıştır. Menfaat sağlamak söz konusu olmasa da, sadece vakit geçirmek amacıyla oynanan tavla, kağıt ve tombala gibi oyunlar, insanın vaktini boşa harcaması ve kumara vesile olmaları itibarıyla mekruh görülmüştür. İbadeti veya çalışmayı engellemeden ve yenilen tarafın yenen tarafa bir menfaat temin etmeden oynanan bilardo ve benzeri sportif oyunların oynanmasında ise beis yoktur. 194- Erkeklerin altın yüzük ve altın takısı takınmaları caiz midir? Buhari'nin Azib oğlu Bera'dan rivayet ettiği bir hadis-i şerifte: "Rasulüllah (S.A.V.) bize altın ve gümüş kap kullanmayı, attın yüzük takmayı ve ipekten dokunmuş elbise giymeyi yasakladı" buyurulmuştur. Bir başka hadis-i şerifte: "Altın ve gümüş bardaktan su içmeyiniz; bunların kaplarından yemek de yemeyiniz" buyurulmuştur. Bu itibarla, altın ve gümüşten mamul kap kullanmak, kadın erkek, bütün Müslümanlar için haramdır. Altın kolye, altın yüzük ve altından yapılmış diğer takıları takınmak ve ipek kumaştan yapılmış elbise giymek ise, kadınlar için caiz görülmüş; erkeklere yasaklanmıştır. Gümüş yüzük haricinde demir, tunç, bakır ve benzeri madenlerden yüzük kullanmak caiz değildir. Yüzükte kaş olarak kullanılan taşlar, akik, yeşim ve benzeri taşlar olabilir. 195- Erkekler gümüş yüzük takabilir mi? Erkeklerin gümüşten yapılmış yüzük takmaları caizdir. 196- Kolye ve maskot taşımanın hükmü nedir? Dinimizde erkeğin kadına, kadının da erkeğe benzemeye özenmesi caiz değildir. Karşı cinse benzeme özentisi ciddî bir rahatsızlıktır. Kolye ve maskot gibi şeyler kadınların taktığı şeylerdir. Esasta bunların erkek tarafından takılmasında bir beis yoksa da erkeğin şahsiyetine uymayan ve hafif tipleri çağrıştıran görünümleri İslam hoş görmez. Kolye olarak Hıristiyanlığın sembolü olan haç'ı takmak ise haramdır. 197- Türkçe meal okumak hatim yerine geçer mi? Kur'an-ı Kerim, hem lafzı hem manası ile Kur'an’dır. Lafzı da, manası da ilahidir. Bu itibarla, Kur'an mealleri Kur'an hükmünde değildir. Yüce Rabbimizin öğüt ve buyruklarını öğrenmek maksadıyla, Kur'an-ı Kerim'in meal ve tefsirlerini okumak güzel ve sevaplı bir iş ise de bunları okumakla hatim indirilmiş olmaz. 198- Hz. Peygamberimiz Hz. İbrahim soyun-dan mıdır? Bu duruma göre Hz. İbrahim'in Yahudilerle bir ilgisi var mıdır? Hz. Peygamber, Hz. İbrahim'in oğlu Hz. İsmail (a.s.)'ın; Yahudiler de yine Hz. İbrahim'in diğer oğlu Hz. İshak'ın oğlu Yakup (a.s.)'ın soyun-dandırlar. 199- Hz. Peygamber'in nübüvvet mührü hakkında bilgi verir misiniz? Mühür, bir belgenin doğruluğunu tasdik için yazıların sonuna basıldığından, hem son anlamını , hem de, tasdik anlamını içerir. Yani Hz. Muhammed (S.A.V.) hem peygamberleri sona erdiren, son peygamberdir. Hem de bütün peygamberleri doğrulayıp belgeleyen ilahi bir mühür gibidir. Allah'ın ilk peygamberi Hazreti Adem'dir. Son ve en büyük peygamberi de bizim peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.V.)'dir. Bu yüzden peygamberimize, peygamberliğin mührü ve peygamberlerin sonuncusu anlamında "Hatemü'l-Enbiya" denilmiştir. Ahzap suresi 40. ayetinde şöyle buyrulmaktadır: "Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir. Fakat 0, Allah'ın Resulü ve peygamberlerin (mührü) sonuncusudur." Peygamber (S.A.V.) çevresindeki devletlerle olan ilişkilerde kullanmak üzere bir mühür kazdırmış, üzerine; "Muhammed Rasulüllah" yazdırmıştı. Başkalarının aynı yazı ile mühür edinmelerini de yasaklamıştı. 200- Hz. Halid b. Velid'in Peygamber Efendimiz'in kesilen saçlarını uğur için taşıdığı ne derece doğrudur? Halid b. Velid Yermuk savaşında sarığını kaybetmişti. Uzun süre aranması sonucu bulunduktan sonra şunları söylemiştir: "Resulullah umre yapmaktayken başını tıraş ettirmişti. Saçını sahabe kapıştı. Ben ise daha atik davranıp alnından düşen saçlarını aldım ve şu sarığımın içine koydum. O günden beri bu sarık başımda iken, hangi savaşa girsem mutlaka başarı kazandım." Halid b. Velid'in bu sözleri bir çok siyer ve tabakat kitabında yer almıştır. Yine siyer'e dair eserlerde, Hz. Peygamber (S.A.V.) tıraş olduktan sonra mübarek saçlarını dağıtan Ebu Talha'ya, Halid İbn Velid'in kendisine de ayırması için ricada bulunduğu, Ebu Talha da bu ricayı kırmayarak Peygamberimizin alnının üstünden kesilen saçlarından kendisine verdiği nakledilmektedir. Bu ve benzeri olaylardan ve rivayetlerden anlaşılmaktadır ki, Rasülüllah (S.A.V.)'in mübarek saçları ile teberrük caizdir. Teberrük kasdı ile bunlar saklanabilir ve başkalarına hediye olarak da verilebilir. 201- İctihad ne demektir? İctihad kapısı kapanmış mıdır? İctihad, sözlükte bir şeye ulaşmak için, bütün gücü sarfetmek demektir. Dinî terim olarak ictihad, dini hükümleri delillerden çıkarmak için müctehidin bütün gücünü sarfetmesidir. İctihad edebilmek için, ahkam ayet ve hadislerinin sözlük ve dinî terim olarak manalarını, hangi hükümlerle icma olduğunu bilmek, kıyasın da şartlarını, illetlerini, hükümleriyle kısımlarını, makbülünü, merdudunu bilip bu hususlarda bir ilmî meleke sahibi olmak gerekir. Böyle bir yeteneğe sahip olan zata müctehid denir. İctihad bir zamana bağlı değildir. Yukarıda belirtilen şartları haiz olan her alim, ictihad yapabilir. 202- Her yüzyılın başında dinî hükümleri açıklayarak, ümmetin dinini kuvvetlendirecek alimlerin gönderileceğini bildiren hadis doğru mudur? Cenab-ı Hakk'ın, her yüzyılın başında, bu ümmetin dinini yenileyecek müceddid alimleri göndereceğini ifade eden hadis-i şerif bazılarına göre sahihtir. Bu hadis-i şerifi Ebu Davud, Hakim, Beyhakî ve Taberanî rivayet etmişlerdir. (Mişkatü'l-mesabih, 1/82, Hadis No: 247; keşfü'1-Hafa, Hadis No: 740). Ancak, Buharî, Müslim gibi alimler bu hadisi sahih görmemişlerdir. 203- Bazı tarikat mensuplarının şeyhlerinin resimlerini taşımaları ve öpmeleri nasıldır? İster şeyh, ister alim veya herhangi bir büyüğün resmini, ona ta'zim ve ondan himmet beklemek niyetiyle taşımak ve öpmek caiz değildir. Çünkü bu, hem dinimizin "Sadece Allah'tan yardım dileme" prensibine aykırı; hem de batıl din mensuplarının resim ve şekillere tapmalarına benzemesi açısından mahzurludur. Fakat tazim ve yüceltmek veya ondan yardım dilemek, medet ummak niyeti olmaksızın sadece bir hatıra olarak bir kimsenin resim ve fotoğrafını bulundurmakta bir sakınca yoktur. 204- Ayetleri yorumlamak ne demektir? Ayetlerin yorumlanması, onların tefsir edilmesi anlamındadır. Terim olarak tefsir: İnsanın gücü, aklı ve bilgisi nisbetinde Kur'an-ı Kerim'i açıklamaya gayret gösterip, Allah'ın murad ettiği manaya ulaşmaya çalışması demektir. Kur'an-ı Kerim'de bir muhkem bir de müteşabih ayetler vardır. Muhkem, yorumunda tereddüde yol açmayacak kadar manası açık olan ayetlerdir. Müteşabih de manası tam olarak anlaşıldığı söylenemeyen, tam manaları zaman içinde ilmin gelişmesiyle daha iyi anlaşılabilen ayetlerdir. Bu güne kadar gelmiş geçmiş tüm müfessirler bu gibi ayetleri tefsir ettikten sonra; "biz ilmî gücümüzle bu yorumu yaptık. Allah kendi muradını daha iyi bilir" derler. Bir çok yorumcunun yorumu -zamanla ilmî keşif ve bilginlerin artmasıyla- eskir ve ayetlerin yeniden yorumlanması gerekebilir. Bu da Kur'an-ı Kerim'in her dem yeni ve taze olduğunu gösterir. 205- "İslam cemaatına tabi olmadan ölen, cahiliyyet ölümüyle ölür" sözü ne derece doğrudur? Bu söz, Buharî, Müslim ve Ahmed b. Hanbel'in İbn-i Abbas'dan rivayet ettikleri bir hadis-i şerifin bir kısmıdır. Bu hadis-i şerifin tam metni şöyledir: "Bir kimse devlet başkanından hoşlanmadığı bir şey görürse sabretsin. Zira her kim cemaatten bir karış ayntır da ölürse, bu bir cahiiiyyet ölümüdür." (Kamil Miras, Tecrid-i Sarih Tercemesi, 12/292, No: 2112; Müslim, Sahih 3/1477, No: 1849, imare, 55, 56 Trc. Ahmed Davudoğlu 9/19-21) Bu manada Abdullah İbn-i Ömer'den, Ebu Hüreyre'den ve daha bir çok sahabeden rivayet edilen sahih hadisler vardır. Bu hadisler, toplum dan ayrılmamanın ve fasık ve zalim bile olsalar, masiyeti emretmemek şartıyla amirlere itaatın gerektiğini ifade etmektedir. "Cahiliyyet ölümü", "dinsiz" ölmek demek değildir. Cahiliyyet devri insanları, otorite tanımaz, kimseye itaat etmez başıboş kimselerdi. Amirine itaat etmeyip toplumdan ayrılan bir Müslüman da onlara benzeyeceği için asî olmuş o!ur, demektir. 206- Vatan mı önemli din mi? Vatanı kabul etmeyenlere ne demeli? İnsanın dini de, vatanı da kutsaldır. Bunların hangisi daha önemli diye bir ayırım yapılması uygun değildir. Esasen bunlardan birini tercih mecburiyeti de yoktur. Dini olmayanın vatanın değerini kavrayamadığı gibi vatanı olmayanın da esaret altında dinini yaşaması mümkün olmaz. Bundan dolayı vatanı düşman saldırısından korumak dinimizin en önemli emirleri arasındadır. Dinimize göre insanların en hayırlıları vatanı uğrunda malları ve canları ile düşmanla çarpışanlardır. Yardımın da en hayırlısı en faziletlisi bu yolda çarpışan gazilere, bu uğurda canlarını feda eden şehitlere yapılan yardımdır. Malıyla canıyla bu vazifeye katılmaya muktedir olmayanların da kalemleriyle dilleriyle buna katılmaları gerekir. Bir hadis-i şerifte: "Müşriklerle mallarınızla, canlarınızla ve dillerinizle cihad ediniz" diye buyrulmuştur. (Riyazü's-Salihin, 1/572 No: 1354; Ebu Davud; Sünen, 3/22 No: 2504, Cihad, 18; Sünen 6/7, Cihad, 3) 207- "Vatan sevgisi imandandır" sözü hadis-i şerif midir? Bu sözün ifade ettiği mana doğrudur. Ancak hadis yani Peygamberimizin sözü olarak sabit değildir. 208- Askere gitmek istemeyenin durumu nedir? Dinimiz bize cihadı, yani bir takım kutsal değerler uğruna düşmanla savaşmayı emreder. Askerlik; malı, canı, namusu, dinî, nesli ve bütün bunların içinde barındığı yurdu korumak için yapılır. Bu görev bazen farzı kifaye, gerektiğinde de her Müslüman üzerine farzı ayın, yani dinî bir vazife olur. Pek çok ayet ve hadis bu görevin önemini anlatır. Askerlikten kaçmak, hadis-i şeriflerde kafirlikle eş tutulan büyük günahlardan biridir. Hem bu dünyada hem de ahirette cezası çok büyüktür. Bu nedenle hakiki şehitlik mertebesine de sadece devletin organizesindeki savaşlarda ulaşılabilir. Meşru devlete başkaldıran eşkiyanın safında ölmek şehitlik değildir. Bir hadiste "Malın-dan, kanından, dininden ve çoluk-çocuğundan dolayı öldürülen şehittir" buyurularak bu konu • veciz bir şekilde ifade edilmiştir. (Tirmizi, A. Hanbel) 209- Avrupa'da emekli olan memleketine dönmek zorunda mıdır? Müslüman’ın hayırlısı, ne dünyasını ahireti uğruna, ne de ahiretini dünyası uğruna feda etmeyen, belki her ikisinden de payını alandır. Kendinin ve çoluk çocuğunun dinî ve ahlakî ölçülere bağlı kalarak, İslam'a, onun ahlak kurallarına bağlı, vatan sevgisine sahip olarak asimile olmadan, iman ve ibadetinden taviz vermeden, yaşamlarını devam ettirecekleri, çevrelerine İslamî açıdan da örnek olacakları sürece yurtdışında kalmalarında bir sakınca olmaz. Ancak, dünyadan payinı almış olan bir Müslüman kendinin ve yakınlarının din ve ahlak bakımından bozulacağı, millî benliğini, vatan sevgisini kaybedeceği ileri de çocuklarının veya torunlarının asimile olup dinî ve millî değerlerine karşı yabancılaşma, kültürünü ve kimliğini unutma tehlikesi söz konusu olacaksa, bir an önce vatanına dönmesi, kendini ve sorumlu olduğu neslini bu tehlikeden koruması gerekir. Zira her Müslüman’ın hem nefsini hem de ehlini cehennem ateşinden koruması Allah'ın emridir. 210- İslam dininde muska yapmak, taşımak, okuyup üflemek var mıdır? Dinimiz insan hayatına ve sağlığına büyük değer vermiş; bunların korunmasını istemiştir. Sağlığı korumak insanın vazifesi olduğu gibi, hastalandığı takdirde sabretmek ve her imkana başvurarak hastalığın tedavisine çalışmak da dinî bir vecibedir. Hz. Peygamber (S.A.V.); hastalanınca tedavi olalım mı diye kendisine soranlara: "Tedavi olunuz; çünkü Allah her hastalık için bir de ilaç ve tedavi yaratmıştır; bundan bir dert müstesnadır ki o da ihtiyarlıktır" buyurmuştur. Peygamber (S.A.V.) hastalıkların tedavisini emretmiş, hastalandığı zaman kendisi de günün şart ve imkanları ölçüsünde, ilaçlar kullanmış ve tedavi görmüştür. Ayrıca, Cenab-ı Hak'tan şifa isteyerek dua etmiş; şifa talebi ile bazı sure ve ayet-i kerimeleri de okumuştur, Böyle yapan kişilerin yaptıklarını da reddetmemiştir. Ancak, okunan dualar anlaşılır ve şifa dileyen ifadeler olmalı; ayet ve dualar tahrif edilmemelidir. Ayet ve duaların yazılıp, muska olarak taşınmasına gelince: Hz. Peygamber, uykuda korkanların okumalarını tavsiye buyurduğu bir duayı, ashaptan Abdullah b. Amr'ın aklı eren çocuklara öğrettiği, henüz aklı erecek yaşa gelmemiş olan çocukların da yazıp boyunlarına astığına dair rivayete dayanarak, bazı bilginler bunun caiz olduğunu söylemişlerdir. Ancak, İbn-i Abbas, ibn Mes'ud ile Hanefiler ve bazı Şafiîler de nazarlık vb. taşımasını yasaklayan rivayetlere bakarak ayet ve duaların yazılıp taşınmasının caiz olmadığı görüşünü benimsemişlerdir. Muskacılığın bir meslek haline gelmemesi, dinin ve dini duyguların basit çıkarlara alet edil-memesi bakımından ayet ve duaların muska olarak yazılmaması, şüphesiz daha uygundur. Çocuklara ve okuma bilmeyenlere bilenler, bir menfaat beklemeden okuyabilirler. Tıbbi tedavi yanında telkin ve dua ile tedavi usulü, asırlar sonra, müspet ilmin de dikkatini çekmiştir. 211- Ebced Hesabı var mıdır? Mahiyeti nedir? Ebced, Arap alfabesinin ilk tertibi ve harflerinin taşıdığı sayı değerlerine dayanan hesap siste-midir. Harflerin böylece tertibinden maksat ise, Arap alfabesindeki harflerin kolay öğretilmesi ve hafızada kalmasını sağlamak için eski dönemlerde geliştirilmiş bir formül olup, bir anlamı bulunmayan kelimelerinin ilki "ebced" şeklinde okunduğu için bu adla anılmıştır. Hemen her alfabedeki harflerin çok eskiden beri rakam olarak birer karşılığının bulunduğu bir başka deyişle harflerin rakam yerine kullanıldığı bilinmektedir. Arap alfabesinin ebced tertibine dayanan rakam ve hesap sistemi, Müslüman milletler arasında da kullanılmaktadır. Edebiyatta olaylara, doğum ve ölümlere, zafer ve savaşlara tarih düşürmede ustaca kullanılmıştır. 212- Cifir hesabı var mıdır? Mahiyeti nedir? Arapça bir kelime olan cefr sözlükte "sütten kesilmiş kuzu, oğlak; içi taşla örülmemiş geniş kuyu" anlamına gelir. Terim olarak geçmiş ve gelecekten haber verdiği iddia edilen ve ilmî bir esasa dayanmayan bir bilgi adıdır. Rivayete göre Ca'fer es-Sadık Hz. Peygamber'in soyundan gelenlerin geçmiş ve gelecekle ilgili muhtaç bulundukları bütün gizli bilgileri bir kuzu ve oğlak (cefr) derisinin üzerine yazmış ve muhtemelen bu yüzden bu bilgilere cefr denmiştir. Daha çok Şia tarafından, geleceğe ait haberler ihtiva ettiği öne sürülür. Bunlar ne dinî ne de ilmî gerçeklere dayanmaz. Kur'an'a göre gayb bilgisi uluhiyyet vasıflarındandır. Allah bazı Peygamberlerini dilediği bilgilere muttali kılar.Kur'an'a göre gayba ait haberlerin yegane kaynağı vahiydir. Şia'nın, Hz. Peygamber'in kendisine gelen vahiylerin bir kısmını yalnız Hz. Ali'ye bildirdiğini iddia etmeleri, Rasulüllah'ın nazil olan vahiylerin tamamını bütün ümmete tebliğ ettiğini ifade eden Kur'an ayetieriyle çelişmektedir. (Maide 67; Hud 12; Kehf: 27) Ayrıca bu iddialar, Hz. Aişe, Hz. Ali ve İbn Abbas gibi saha-bilerden nakledilen rivayetlere de aykırıdır.(Buhari, llim, 39, Cihad, 71; Müslim, Edahi, 8; Müsned, 1,108). Cefr'e dair telakkiler, Batıni-İsmaili çevreler ve eski dini-felsefi kültürleri nakleden kaynaklar yoluy-la İslam dünyasına girmiş, şiilerin çoğunluğu ile bazı sünni alimler de bundan etkilenerek Cefrin, herkes tarafından merak edilen, geleceğin bilgisini içerdiğini zannetmişlerdir. Ancak, vahiy sona erip tamamlandığına göre cefr ile geleceğe ilişkin kesin bilgiler ortaya koyma düşüncesi, iddiadan öte bir şey değildir. Ayrıca, cefr işlemlerinde kullanılan metinler ilmi kurallara dayanmaktan uzak ve bilmece niteliğindedir. Gazzali de "harflerin belli anlamlar ve sayısal değerler ifade ettiği konusunda hiçbir tutarlı ve ilmi delil yoktur" (Fedailü'l-Batıniyye, s. 66-71) demektedir. 213- Yehovacılık nedir? Yehova kimdir? Gayeleri nedir? YEHOVA ŞAHİTLERİ Yehova Şahitleri adlı örgütün kurucusu bir papaz olan Charles Taze Russel (1852-1916)'dir. Yehova şahitleri ile ilgili kitaplarda "Bin yıllık kral-lığın peygamberi" olarak kabul edilir. Önceleri Protestan Presbiteryan kilisesine bağlı iken, sonra Protestan Congregasionalist kilisesine geçip oraya üye oldu. Kendisi ilkokul mezunudur. Bu kiliseden de ayrılarak Hıristiyanlığı tekrar incelemeğe başladı. Çevresine kendisinin bir çoban olduğunu söyledi. Russel, satışa çıkardığı bir buğdayın az miktarının bile çok fazla ürün vereceğini, bu buğdayın mucizeli olduğunu ilan etti. Buğdayın içindeki büyük mucizeye inananlar bir avuç buğdayı 60 Dolara alarak ektiler. Fakat doğru dürüst bir mahsul alınmayınca dolandırıldıklarını anlayanlar mahkemeye verdiler. Mahkeme huzurunda bu buğdayın diğer buğdaylardan farkı olmadığını itiraf etti ve mahkum oldu. Bu örgüt bir zamanlar Russelizm veya ciddi İncil araştırmaları adıyia anılmış ve reformcu Luthercilik olarak görülmüştür. Hedefleri tanrının denetiminde İsa'nın krallığında bir dünyla krallığı, tek tip toplum tek dernek düzeni kurmaktır. Örgüt 1884 yılında Amerika Birleşik Devletleri tarafından tanınmıştır. Yehova: Yehova kelimesinin aslı "Yahve"dir. Galat olarak Yehova şeklinde kullanılmaktadır. Yahve İsraillilerin milli ilahlarının adıdır. Örgüt önceleri "Russel" tarikatı adıyla çalışmasını sürdürüyordu. 26.7.1931 tarihinde tanrının şahitleri anlamında olan "Yehova şahitleri" adıyla kendilerini göstermeyle başlamışlardır. Örgüt literatüründe adları bazen "Hıristiyan Yehova Şahitleri", "Hıristiyan şahitler" olarak da geçmektedir. Yehovacıların kutsal kitabı Hıristiyanların kutsal kitabı olan İncil’dir. 1950 yılındaki yeni çevirmede kitabın metnine 200'den fazla Yehova adını katmışlardır. Hıristiyanlığın kutsal kitabı 66 kitaptan ibarettir. Bunların 39'u Yahudilerin de kutsal kitabıdır. İsa'nın dünya krallığının başladığını ileri sürerek devletlerin ve hükümetlerin sonunun yaklaştığını, tarihler vererek ortaya atmışlardır. Bu tarihler, 1914, 1918, 1925 ve 1975'tir. Fakat iddialarının hiçbiri gerçekleşmemiştir. Yehovacılar 66 kutsal kitaba kattıkları yeni yorumlarla ayrı bir akım,ayrı bir Hıristiyanlık mezhebi şeklinde görünürler. Bazı Hıristiyan mezhepleri İsa'yı ilahlaştırır ve malum üçleme içinde sayar. Yehovacılar için tek ilah Yehova olmakla birlikte, onun yanında ilaha eşit olmayan fakat aynı zaman-da onun oğlu olan insan üstü bir varlık vardır. O da İsa'dır. İsa Yehova’nın sağında yer almıştır ve onun oğludur. Bu şekilde bile İsa’yı ilah olmaktan çıkarmaları ve ruhu kabul etmemeleri katolik, ortodoks ve bazı protestanları kızdırmıştır. Hıristiyanlıkta insanların doğuştan suçlu olduğuna inanılır. İnsan bu suçundan kendisi değil, ancak İsa'nın yardımıyla kurtulur. Yehovacılarda bu ilkeyi benimserler. İslam dininde ise insan doğuşta günahsızdır. Herkes kendi işlediğinden sorumludur. Hiç kimse başkasının günahını yüklenmez. (Fatır: 18) Müslümanlara inançlarını aşılamak için Hıristiyan yönlerini gizlerler. Kiliseye gidildiğini söylerler ve çok zaman Yehova yerine Müslümanlara mü'nis gelmesi için "Allah" ve diğer İs!amî terimleri kullanırlar. Yehovacıların kendilerinde ibadet yok demeleri doğru değildir; kendilerine göre dua, Hıristiyan kutsal kitabından parçalar okumaktan ibarettir. Ayrıca vaftiz ve şükran yemeği de vardır. Yehova şahitleri ahirete inanmaz. Cennetin dünyada olacağına, İsa'nın oradaki krallığına inanırlar. Ruhun ölmezliğine inanmazlar. Üçleme inancını yorumlamaları bazı Hıristiyan mezheplerden farklı olmakla birlikte onu reddetmezler. Kutsal ruh'a inanırlar ve onu cismani değil ruhani olarak telakki ederler. İsa'nın doğum günü (Büyük paskalya yortusu)'nda özel yemek yemezler. Dünya onlara göre bakidir. Devlet yerine "Yeni Dünya Derneği"ni kabul ederler. Kendilerini bir millete ve vatana bağlı hissetmek şöyle dursun, bu düşüncelere tamamen karşıdırlar. Bazı Hıristiyanlıktan gelen önemli inançları benimser görün düklerinden kendilerini asil Hıristiyan olarak gösterirler. Bu yönleriyle bir Hıristiyan mezhebi gibi görünseler de, diğer yönleriyle milletlerin ve devletlerin varlığını, mevcut iktisadî, ictimaî, millî, siyasî, rejimî, hukukî düzeni ve hudutları reddet-tiklerinden diğer mezheplerden farklılıklar gösterirler. Bayrağa karşı çıkarlar. Bayrak sevgisini tapınma olarak algılarlar. Milliyet ve vatan sevgisini reddederler. Vatan bütünlüğü, vatan savunması ve istiklal mücadelesine ve askerlik yapmağa karşıdırlar. Görüldüğü üzere Yehova şahitleri sadece bir vicdanî inanca sahip kişiler olmayıp aktif, faal bir örgütün elemanı ve eylemcileridirler. Örgütteki rütbeleri, direktörlük, bölge yöneticisi, şube yöneticisi, eyalet yöneticisi, çevre yöneticisi ve toplantı hizmetçisi veya yöneticisi şeklinde sıralanır. Bu teşkilat iç içe kurulmuştur. Kaç memlekette faaliyet halinde ise her memlekette 7 kişiden oluşan bir komite kurarlar. Baş büroları New York'tadır. Burası karargahtır. Diğer memleketlerde de şube, bölüm büroları, hatta ayrı basım ve dağıtım evleri kurulmuştur.

BİZ ALLAH AŞKIYLA YANIYORUZ  
   
DİNİ MENULER بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم:  
  kütüphane programı ve tasarım örneği  
بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم:  
   
мαя∂ιηℓι мємєт şιяιη  
  Kur'an-I KERİM Oku dinle Quran"/>